Coğrafyamın şefi çok, ama...

yazar-3

“Ayna” ve “Gönül”…

Yan yana yazılınca çok güzel görünüyor.

Biri görüntüyü, diğeri iç dünyamızın yüzümüze yansımasını gösteriyor.

En büyük idealimiz dürüst olmak, hak ve adaletten ayrılmamak olmalı.

Hak ve adaletin düzgün işlediği, bir toplumda niye huzursuzluk olsun ki?

Ama yaşadığımız bozkırlarda tablo hiç de öyle değil.

Ne oldu?

Nasıl oldu?

Ne zaman oldu ?

Bu üç sorunun cevabını siyasetle uğraşan herkes bilir…

Şu anda en yüksek şef koltuğunda oturan hemşerimizde bilenler arasında.

Eli nasırlı, yüreği yanık hemşerilerimiz yüksek sesle dile getirmez veya getiremez.

Bunu anlamakta zorlanmıyoruz.

Ama, Bozkır’a ürettiğimiz ve üreteceğimiz hizmetlerin üfürülmesine üzülüyoruz.

İnsani değerlerin yozlaştığı, öyle bir dönem yaşıyoruz ki, anlayabilene aşk olsun.

Atasözleri, yüzyıllarca süren toplum yaşantılarında, toplumun bir pay çıkaracağı, içerisinde bir öğüt, bir nasihat bulunan ve asırlar içerisinde özünü koruyarak bizlere kadar gelen sözlerdir. Toplum yaşayışları, bulundukları coğrafyaya, yönetim şekline göre değişiklikler gösterdiği için söylenen atasözleri de değişiklik gösterir.

Atasözlerinin temel amacı insanların söylenen sözlerden kendilerine ders ve pay çıkarmasını sağlamaktır. Biz, yaşadıklarımızdan ve yaşatılanlardan gerekli dersleri çıkarmasını, yol haritamızı yenilemesini biliriz. Zaten yeniledik. Bozkır’ın şef  koltuğunda oturanların da ders çıkarmasını isteriz.

Son yıllarda biz Türklerin akrabası olduğu sıkça yazılıp çizilmeye başlayan bir Kızılderili atasözü der ki; “Etrafta çok fazla şef var, ama hiç Kızılderili yok”. Bu söz, Bozkır’ımın içerisinde bulunduğu durumu tam anlamıyla yansıtıyor.

Bildiğim kadarıyla genel seçim 2007 yılında yapılacak. Kanımca bu seçim yerel seçimlerle birleştirilecek. Önümüzde daha süre var. Ama sayılı günler tez biter. Bekeleli meslektaşım Abdullah Şenol Demirbaş adaylığını açıkladı.

Bazı saygın sürpriz (!) isimler de her an başkan adaylığını açıklayabilir. Allah (c.c.) herkesin çarşısına pazar versin.

Cümlelerim siyasi imanımın yansıması değildir.

Yazımı, yorgun kalbiyle binlerce haber üreten, halk deyimiyle “Tekeden süt sağmasını” sağlayan bir gazeteci olarak, gönlünden Bozkır’a şef olmayı geçirenlere (mevcut şef dahil olmak üzere) aynanın farklı şeyler gösterebileceğini hatırlatmak için kaleme aldık. www.bozkirinsesi.com sitemizin logosundaki manifesto niteliğindeki “Hattımı ve haddimi bilerek” yazdık.

Kafamda önümüzdeki seçim sürecinde yaşanacak gelişmelere üretilebilecek sorulara cevap ararken, bir dostumdan aldığım eski bir mail gözüme çarptı. Biraz sonra okuyacağınız bu mailin içeriğini özellikle tesadüfen şef koltuğuna oturanlar beğenmeyebilir.

Bana göre, zor soruların cevabı Rudyard Kipling’in aşağıdaki sözlerinde saklı.

“Eğer bütün etrafındakiler panik içine düştüğü ve bunun sebebini senden bildikleri zaman, sen başını dik tutabilir ve sağduyunu kaybetmezsen, sana kimse güvenmezken sen kendine güvenir onların güvenmeyişini de haklı görebilirsen; beklemesini bilir ve beklemekten yorulmazsan veya hakkında yalan söylenir de sen yalanla iş görmezsen, yada senden nefret edilir de kendini nefrete kaptırmazsan, büsbütün bunlarla beraber ne çok iyi ne de çok akıllı görünmezsen; hayal kurabilir de hayallerine esir olmazsan, düşünebilip de düşüncelerini amaç edinebilirsen, zafer ve mağlubiyet ile karşılaşır ve bu iki hokkabaza aynı şekilde davranabilirsen, ağzından çıkan bir gerçeğin bazı alçaklar tarafından ahmaklara tuzak kurmak için eğilip bükülmesine katlanabilirsen ya da ömrünü verdiğin şeylerin bir gün başına yıkıldığını görür ve eğilip yıpranmış aletlerle onları yeniden yapabilirsen, bütün kazancını bir yığın yapabilir ve bir yazı tura oyununda hepsini tehlikeye atabilirsen ve kaybedip yeniden başlayabilir, kaybın hakkında bir kelimecik olsun bir şey söylemezsen; kalbini, sinirlerini, kaslarını yıprandıktan sonra bile işine yaramaya zorlayabilirsen ve kendinde ‘dayan’ diyen bir iradeden başka bir güç kalmadığı zaman dayanabilirsen; kalabalık topluluklarda konuşup onurunu koruyabilirsen, yada krallarla gezip karakterini kaybetmezsen; ne düşmanların ne de sevgili dostların seni incitemezse; aşırıya kaçmadan tüm insanları sevebilirsen; eğer bir daha dönmeyecek olan dakikayı, altmış saniye koşarak doldurabilirsen; yeryüzü ve üstündekiler senindir. Ve dahası, sen bir insan olursun oğlum."

Yeni sürpriz yazılarımızı bekleyin. Bizi izlemeye, izlettirmeye devam edin…

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.