Çanakkale, yine Çanakkale, hep Çanakkale

Salih Sedat Ersöz

Çanakkale’yi geçip İstanbul’a ulaşmak isteyen itilaf devletleri 19 Şubat 1915’de çok büyük bir savaş donanması ile Çanakkale’yi denizden dövmeye başlarlar. 1 ay süren bu saldırı Mehmetçiğin iman gücü ile 18 Mart 1915’de zaferle sonuçlanır ve düşman gemileri boğazı geçemeyerek geri dönerler. Ama asıl büyük, kanlı ve uzun savaşlar bundan sonra başlayacaktır.

25 Nisan’da deniz ve hava destekli kara saldırısı başlar. 9 ay süren bu kanlı savaşta 253 bin kayıp vermemize rağmen büyük bir zafer kazanılır. Çanakkale’yi geçemeyen itilaf devletleri her türlü teknolojik üstünlüklerine rağmen 9 Ocak 1916’da tamamen çekilmek zorunda kalırlar ve Çanakkale’nin geçilemeyeceği tarihe altın harflerle yazılır.  

Bir destan yazıldı Çanakkale’de… Bir İman gürledi coştu, bir inanç patlaması yaşandı Çanakkale’de… Kuru kuruya kazanılan bir zafer değildi bu… Bitti denilen bir ruhun yeniden coşması, yeniden ayağa kalkması,  yeniden dirilişiydi.  Kurtuluşun müjdesi, bitmek üzere olan ümitlerin yeniden yeşermesiydi Çanakkale destanı…

Çanakkale ruhunu ve Çanakkale şuurunu yaşatmamız lâzım. Yeni nesillerimizi bu iman ve bu inanç şuuru ile yetiştirmemiz lâzım. Çanakkale ruhunun bize bıraktığı emaneti yaşatmamız lâzım. O kutsal emaneti evlatlarımıza aktarmamız lâzım. Çanakkale destanını diri tutmamız, o inanca sıkı sıkıya bağlanmamız lâzım.

Topluca dua ediyor Mehmetçik… Biraz sonra öleceğini, vatan için şehit olacağını düşünerek… En ufak bir tereddüt duymuyorlar, koşarak, sevinerek gidiyorlar ölüme… Aynen Bedr’in aslanları gibi… Önde gidenler şehit olup düşüyorlar toprağa… Hemen arkalarından gelenler en ufak bir tereddüt duymadan koşuyorlar ölüme…  Ne için? Tabi ki vatan için, din için, namus için…

Unutmak mümkün mü Çanakkale’yi? Aradan 104 yıl geçse de... Bir değil, bin değil binlerce destan yazıldı Çanakkale’de… Bir avuç iman âbidesi kahraman insanın, “kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ” olan ,“eski dünya, yeni dünya bütün akvâm-ı beşer” e karşı 12 ay boyunca denizde ve karada verdiği amansız mücadelenin, insanı nice ibretlere, nice hayretlere, nice dehşetlere düşüren, unutulmaz savaş sahnelerinin yaşandığı yerdir Çanakkale…

Tabii ki, “bu topraklar için toprağa düşmüş” olan 253 bin vatan evladını unutmak mümkün değildir. Unutmadık onları… Her yıl andık vermiş oldukları şanlı destanı… Toplantılar düzenledik, konuştuk… Onların şehit olduğu aynı amaçlar için çalışmaya söz verdik… Ama ne yazık ki tutamadık sözümüzü… Onların canlarını seve seve verdikleri ruhu yaşatamadık benliğimizde… Onların uğrunda şehit düştükleri kutsal emaneti taşıyamadık yeterince… O emanetin kıymetini bilemedik.

Onlar Allah’ın dinini yaşatmak için canlarını verdiler, biz o dinin gereklerini yaşayamadık nefsimizde… Onlar kenetlendiler birbirleri ile biz parçalandık, dağıldık. Onlar son nefeslerini bile verirlerken yanlarındaki yere düşen kardeşlerini düşündüler, uzattılar ellerini kardeşlerine, kaldırmak için son bir gayretle… İman birliği, yürek birliği, gönül birliği içinde olduklarını son nefeste dahi gösterdiler kardeşlerine… Biz ise yerlerde sürüklemek için ayaklarını kaydırdık kardeşlerimizin… Kendimizin yükselişini başkalarının düşüşünde aradık hep… Düşene bir tekme de biz vurduk. Kardeşlik nedir bilmedik…

Onlar ahde vefaya sıkı sıkıya bağlıydı, verdikleri sözü namusları bilirlerdi. Biz ise ağzımızdan çıkan sözlere kıl kadar kıymet vermedik, vefasızlık karakterimiz oldu bizim…

Onlar güvendiler önce Allah’a, sonra beraber yola çıktıkları ve omuz omuza çarpıştıkları kardeş bildikleri insanlara… Ve asla ihanet etmediler kardeşlerine… Beraber yola çıktılar ve beraber şehit oldular kardeşleri ile… Kanlarının son damlasına kadar bırakmadılar kardeşlerinin ellerini… Biz ise beraber yola çıktığımız insanları kullandık ve fırlatıp attık ilk fırsatta… Yanıbaşımızdaki insanlara, kardeş gözü ile değil, ihtiyacımız varken yararlanılan sonra da fırlatılıp atılan bir meta gözü ile baktık hep… Sebepsiz yere terk ettik kardeşlerimizi…

Sonuç olarak; Çanakkale muharebesini kazandıran yüksek ruh kudretini terk ettik ve canlarını vererek bize bu vatanı, bu dini ve dinin bütün temel vasıflarını emanet eden o 253 bin şehidimize lâyık olamadık. Onların yaşadığı gibi yaşayamadık ve onların dâhil olduğu sonsuzluk kervanına katılamadık.

Selam size, hürmet size, rahmet size ey şehitler ordusu… Sizden, sizin ruhâniyetinizden binlerce kez özür diliyoruz. Sizlere lâyık olamadığımız ve sizin imanınızı, sizin inancınızı, sizin emanetinizi, sizin samimiyetinizi, sizin vefa duygunuzu, sizin kardeşlik anlayışınızı ve sizin uğruna canlarınızı verdiğiniz o yüce ruhu yaşayamadığımız, yeni nesillerimize yeterince aktaramadığımız için…

Bu arada şunu da belirtmeliyim ki vatanımızı işgale gelenlerin cesetleri ile şehitlerimizin kaynaşarak, dostça, kardeşçe, kucak kucağa yattığına dair söylemler; bizim inancımıza, değerlerimize, kültürümüze uymayan, şehitlerimizin ruhunu inciten, Müslümanları rahatsız eden işgalcileri masum göstermeye yönelik söylemlerdir. Bizim 253 bin şehidimiz cennetlere uçmuş, onların cesetleri ise cehenneme odun olmuştur. Bu da böyle biline…

Yazımı son yazdığım ÇANAKKALE şiirimle tamamlamak istiyorum. Sağlıklı ve mutlu yarınlar efendim.

ÇANAKKALE

Yedi düvel bir araya gelip bize saldırdı,
Dört bir yandan toplar, bombalar atıldı,
En modern savaş gemileri de katıldı,
Cehennemi yaşadı o dönem Çanakkale,
Buna rağmen gördüler geçilmez Çanakkale.

1 milyon batılı vahşice harekete geçti,
Gaye, ülkemizi tamamen işgal etmekti,
Öldürmek, yakıp yıkmak onlar için zevkti,
Cehennemi yaşadı o dönem Çanakkale,
Akılları durdurur, geçilmez Çanakkale.

Alçaklar kudurdu, her yandan saldırdı,
Yerler, gökler aylarca ölüm yağdırdı,
Vahşiler metrekareye 6 bin mermi sığdırdı,
Cehennemi yaşadı o dönem Çanakkale,
Toplu çarpan yürekle geçilmez Çanakkale.

10 ayrı cepheden aynı anda hücum ettiler,
Bütün dünya birleşti, bize anca yettiler,
Bu topraklardan arkalarına dönüp gittiler,
Cehennemi yaşadı o dönem Çanakkale,
Yaşayıp gördüler ki geçilmez Çanakkale.

Deniz, hava, kara üç koldan vurdular,
Her çeşit bombanın düzeneğini kurdular,
Top, tüfek, makinalılarla tarayıp durdular,
Cehennemi yaşadı o dönem Çanakkale,
Ne yapsalar olmadı, geçilmez Çanakkale.

Ellerindeki en gelişmiş modern silahlardı,
Bizde sadece süngülü Türk mavzeri vardı,
Buna rağmen iman gücü, düşmanı dağıttı,
Cehennemi yaşadı o dönem Çanakkale,
Unutulmaz destandır, geçilmez Çanakkale.

Saf saf olup gelmişti meleklerin ordusu,
Bir anda çözülüverdi kâfirlerin pususu,
Dayanamayıp kaçtı, kaldı düşman tortusu,
Cehennemi yaşadı o dönem Çanakkale,
Manevi ordu vardı, geçilmez Çanakkale.

Ya Allah deyip 250 kiloluk mermiyi taşıdı,
Topa yerleştirip ateşleyince herkes şaşırdı,
Ateş kusan düşman zırhlısı Oceanı batırdı,
Cehennemi yaşadı o dönem Çanakkale,
Koca Seyitler var, geçilmez Çanakkale.

Her karışında unutulmaz destanlar yazıldı,
Mananın maddeye zaferi yüreklere kazıldı,
Bütün gücüne rağmen batıl, Hak’ka ezildi,
Cehennemi yaşadı o dönem Çanakkale,
Diriliş muştusuydu, geçilmez Çanakkale.

Mecidiye Tabyası’nda, Cesarettepe’de
Gelibolu, Kılıçbayırı, Seddülbahir’de,
Conkbayırı, Arıburnu ve Kabatepe’de,
Cehennemi yaşadı o dönem Çanakkale,
Yahya Çavuşlar var, geçilmez Çanakkale.

Vatan için severek ölüme giden balalar,
Durma, cepheye git ey oğul diyen analar,
Duvaklı dul gelinler, kundakta yetim kalanlar,
Cehennemi yaşadı o dönem Çanakkale,
İman dolu kalpler var, geçilmez Çanakkale.

250 bin fidan var Çanakkale toprağında,
Yiğitlerin canı var ağaç, dal, yaprağında,
Şehitlerin kanı var vatanın al bayrağında,
Cehennemi yaşadı o dönem Çanakkale,
Bütün dünya gördü ki geçilmez Çanakkale.

Salih Sedat sahip çık Çanakkale ruhuna,
Bütün canlar kurbandır, Çanakkale şanına,
Ne ağıtlar döküldü, Çanakkale namına,
Cehennemi yaşadı o dönem Çanakkale,
Sürekli haykıracağız, geçilmez Çanakkale.

Rabbimiz, şehitlerimize rahmet eylesin,
Mekânlarını makamlarını yüce eylesin,
Peygamber Efendimize komşu eylesin.
Cehennemi yaşadı o dönem Çanakkale,
Kıyamet gününe dek geçilmez Çanakkale.

Salih Sedat Ersöz

https://youtu.be/4FLK7hDJeRg