Bir Kadın; Yalan ve Kayboluş

M. Faik Özdengül

Bugün bir başka yazardan alıntı yapmak istiyorum. Yazı Gassan Satar’a ait:

Evet, sevgili dostum; işte geldik yine bir sorgulamanın daha sonuna. Bakma sana dostum dediğime; henüz dost olamadık biz. Sana dostum deyişim, dost olmayı umut ettiğimdendir. Dostluğu ikimiz de hak etmeliyiz. Öyle ki; yırtılmayan bir zarla örtülmeli birbirimize bakışımız.  Sana ‘benim dostum olur musun?‘ diye sorduğumda o anda gözlerinde beliren bakışı yakalamak isterdim. Farkında olduğum şey; senin hiç beklemediğin ve hatta alışık olmadığın davranış ve tepkilerimin olduğu.

Bir erkek ne ister ki çoğunlukla; bir kadın gel diyorsa gitmek. Kafasında çok fazla bir şey barındırmaz. Bir erkeği cazip kılan şey budur aslında. Aynı zaman da basit ve anlaşılır kılan da budur. Aslında erkek bu anlamda bir kadına göre daha dürüsttür, ya da daha az kendine yalancı. Elde etmek istediğine yönelik söylediği yalanlar bile yalan sayılmaz bir kadının sakladıklarının ve söylemediklerinin yanında. Bir kadın ne ister ki: Bak işte burası çok çetrefilli. Bir kadın bir erkeğe gel demeden çağırır onu. Üstelik erkeğin bu sessiz çağrıyı hissettiğinde zarafet içinde bunu bilmeden geldiğini tavırlarında okumak ister. Yine de o gel demeden gel dediği anlarda çok şey bekler. Çok şey bekler de bunu belli etmez. Arzulanmayı ister de bunun dile gelmesinden değil hissettirilmesinden hoşlanır. Önce beni görsün, benden aksın arzulara der de bunu söylemez. Budur beklediği aslında. Ama yine de bir şey beklememeye çalışır( delice beklentileri büyütse de içinde). Hayal kırıklığına uğramak istemez çünkü. Bu yüzden çağırdığının gelişini sessiz beklentilerde seslendirir ve beklentilerini kırmaya çalışır.  Oysa çok şey istemediği o anlarda en çok şeyi ister. Anlaşılmak denen sevdanın içinde istekleri belirsin, erkek o arzu ve tutku heyecanlarının yanında şefkati da birlikte getirsin ister. Hatta anlayışı da… Bir de çok güçlü masallarından kurtulup zayıflığını onu ezmeden yaşayabileceği bir omuz da ister. Aslında bir erkeğin onun zayıflığını bilmesini ve bunu söylemesini de istemez. Ama yine de zayıflığını yaşayabileceği bir koynun sıcaklığını arar durur. Erkek bilmeden sadece içgüdüleri ile o omuza ihtiyacı olduğunu bilsin ister. Aslında küçük çocukluğunu arar; hele ki bir de çocukluğunu yaşamamışsa… Bir de anlaşılmamış ve kişiliğine istediği değeri alamamışsa. Kadın her ne isterse söylemediği sözlerin arasında gizlidir. Ne istediğine bak; ihtiyacı olmadığını söylediği şeyleri aslında erkekten ister. Bunlar çok normal ve bir birlikteliğin en basit koşulları da olsa bir erkeğin bunları ona veremeyeceği fikrinde sabitlenir. İşin kötü yanı çoğunlukla da haklı çıkar. Bu bir hissediş ve algı bilmecesidir ve kadınlar bu bilmeceyi en çok sormadan çözecek olanı bekler. Bir kadını anlaşılmaz tanımlamasına ulaştıran da budur büyük oranda.  Bazen, hak ettiğini düşündüğü ve bir türlü bulamadığı bu değeri hiç bir zaman bulamayacağından o kadar korkar ki bu değeri aramamak adına geçici ilişkilere yönelmek ister. Tüketir de tüketir. Her ilişkiye bitecek gözüyle bakar. Erkeği de suçlar durmaksızın. Bir erkekten alamadıkları aslında hem erkeğin hem de kendisinin suçu iken bunu konduramaz üstüne. Bitebilecek her ilişki (çünkü erkek güvenilmezdir) onun kaçışıdır. Kaçacak ki bir erkeğin ona değer vermesi beklentisi oluşmasın. Evet değerlidir ama bu değeri görmemiştir ki: O zaman ne bekleyecek? Hatta o erkekten bu beklentiyi yaşatmayacak kadar az kalmalıdır onunla. Her erkeğin gidişini kendisi belirlerken bir yandan içten içe ama o uzun ilişkiyi ve güveni arar durur. O erkekle de kalmayı seçmişse; beklentilerini kırmayı en uygun davranış olarak belirler.

Özgür bir kadınsın sen. Hatta toplumun kaldırabileceğinden çok daha fazla. Aslında büyük bir şans bu senin için. Düşünsene; kendini frenleyeceğin ve sorgulayacağın o kadar az şeyin var ki… Mesela; zayıfsan, zayıf olduğunu söyleyebilirsin; kim ne diyecek ki? Günlerce suskunluğa bürünebilirsin; kim hesabını soracak bunun? Delice şeyler de yapabilirsin; her deliliğinin sonucunda zekânı da kendine katık edip kendine dair yeni bir çok fark edişlere varabilirsin. Bu özgürlük senin için bir nimet aslında. Ama bu özgürlüğünü kendini bulmak yerine kendini tüketmek için kullanıyorsun. İşte sen tam olarak busun.  Olağandışı kişiliğini ve cesaretini kendini bulmak için değil kendini tüketmek için kullanıyorsun.

Sakladığın çok şey var içinde. Ne kimse dokunabiliyor ne de sen oraya girebiliyorsun. Ama orda her ne varsa giderek büyüyor. Senin yaşının büyümesi gibi onun da etkisi büyüyor. Ve o büyüdükçe senin geçicilik üzerine kurulu yaşantın daha da genişleyecek, giderek çok daha çabuk tüketeceksin. Çok güçlü olduğunu ne kadar da çok tekrarlıyorsun. Evet, aslında zayıf olduğunun anlaşılmasını istiyorsun. Ve ne kadar çok iyi bir anne olduğunu haykırıyorsun.

Çocuklarına yeterince sevgi veremediğini düşünüyorsun belki de… Ne kadar da çok şeyi keşfettiğini ve kendini bulup kendinle barıştığını üstüne basa basa herkesin duyacağı şekilde tekrarlıyorsun. İçindeki eksiklik hissinin seni yiyip bitirdiğini söyleyemeyecek kadar kendine yalancısın aslında. O kadar çok şeyi saklıyorsun ki kendinden ve herkesten…

Sakladığın derken aslında sana yalancı demek istiyorum. Evet, doğru tanımlama bu: sen tam bir yalancısın. Üstelik en büyük yalanları da kendine söylüyorsun. Çok cesur göründüğünü biliyorum. Birçok kişi için delice hareketler yapan bir kadınsın. Hatta birçok kişi seni model alıyor. Keşke ben de onun gibi olsam dedikleri bir imaj çiziyorsun her yerde. Sen de bununla övünüyorsun üstelik. Oysa bilsen ki onlara ne denli büyük bir kötülük ettiğini. Önce kendine sonra da seni model alan herkese… Herkes güçlü ama her zaman güçlü ve yıkılmadan ayakta durabileceğini düşünüyor. Çünkü öyle biri var; o zaman onlar da yapabilir. Oysa öyle bir şey yok. Hele ki sen; sen tanıdıklarımın arasında en zayıf ve yerde sürünenlerden birisisin. Dışarıdaki güçlü maske takıntısı seni tüketiyor. Ama insanlara da yanlış mesajlar veriyorsun. Onlara zayıf olmanın rahatlatıcı hakkını duyumsatmak yerine her zaman güçlü olunabileceği masalını anlatıyorsun.  Düşünsene; senin güçlüyüm masallarına kananları; ne denli acı çekiyorlardır o, başkalarının vardıkları hedefe varamadıkları için.

Sen insanlara iyilik mi yapmak istiyorsun; topla seni seni her gün dinleyenleri etrafına; ‘Bakın ben zayıfım; hem de öyle zayıfım ki bundan korunmak için çok güçlü bir insan imajı çiziyorum. Aslında hep güçlü olmaya gerek yok, ben bunu keşfettim; keşfettikten sonra da çok daha huzurlu ve mutlu oldum.‘ de. O onları büyüleyen enerjik halinin aslında senin varoluşundaki enerjinden çaldığını ve bu yüzden giderek daha çok yalancı ve giderek daha zayıf ve giderek daha mutsuz olduğunu anlat. Zayıf olduğunu kendine itiraf ettiğinde ölmediğini, kendini suçlamadığını ve kendi değerini asla kaybetmediğini anlatabilirsen ve buna onları inandırabilirsen işte o zaman onlara olumlu yaklaşmış olacaksın. Onların enerjisi seni ve senin enerjin onları besleyecektir.

Uzun süredir neden çılgınlıkların kadını olduğunu detaylarıyla anlat. Her çılgınlığın geçmişinde kendini suçladığın bir olaydan kaçmak için kullanıldığını anlat. Onların cesaret sandıkları o çılgınlıkların aslında korkaklığın bir ifadesi olduğunu anlatmaya çalış. Güçlü olmak budur aslında. Bunu ifade edememek de zayıflıktır zaten. Benim sana söylemeye çalıştığım ‘zayıf olduğunu anlat‘ ile bu genel anlamdaki zayıflık birbirinden farklıdır.  Bu ikisinin farkını da hem anla hem de anladıktan sonra insanlara anlat.  Bu da seni zayıflığının içinde güçlü kılacaktır seni. Çünkü güçlü olmak yıkılmamak değildir; ama yıkıldıktan sonra ayağa kalkabilmektir.

Neden çok konuştuğunu da anlatmaya çalış. Çok konuşursan kendi içindeki sesleri bastırabileceğini düşündüğünü de anlat. Ama ne kadar konuşursan konuş o, içindeki sesin giderek büyüdüğünü ve bunun da seni boğmaya başladığını anlat dost dediğin insanlara; eğer onlara olumlu yaklaşmak istiyorsan. Yalancı mutluluk masalları ne senin ne de onların işine yaramayacak. Kaç yıldır bu masalsı yalancı ve

zalim oyunun içindesin; bak bakalım kendine: işe yaramış mı?

www.pozitifdegisim.com

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.