Başkanın arabasıyla kim geziyor?

Memleketi Kurtaran Adam

Geçen belediyeye bir iş için vardım. Belediyenin bahçesine laleler falan dikilmiş. Bu laleleri düşünenlere aferin diyorum, tebrik ederim. Güzel bir düşünce, bahçeyi nasıl da güzellemişler. Lalelerin de ömrü kısa olur, ama pek de göz alıcı, cafcaflı bir çiçek. Aynen bu başkanların işi gibi. Ambalajı güzel, ama ömrü kısacık.
Neyse efendim, belediyeye vardım demiştim. KOSKİ kısmında işimizi gördük. Çıkışta kapıda belediyeden emekli şoför bizim rafığa rastladım. Konuşmayı pek severdi, şimdi yerli çenesi düşmüş. Ama haberleri bunlardan alacaksın. Neler neler anlattı, bir yaşıma daha girdim.
Geceleri belediye başkanlarından birinin makam aracına sivil plaka takıp takıp gezerlermiş. Bir gece sivil polislerin dikkatini çekmiş olacak ki, arabayı durdurmuşlar. Araba da pek yeni gıcır gıcır, pek güzel, pek tanıdıkmış. Ama sivil plakadan çıkaramadık neyin nesi kimin fesi demişler rafığın anlattığına göre. Plaka tanıdık ama, kim bilir nerden? Malum asayişe pek bir önem veriyor İl Emniyet Müdürü.
Sonra bakmışlar ki arabada çıpıl çıpıl bakan bir sarı oğlan. Yanında da bir kızcağız. Ehem öhöm demişler. Anlaşılan şöyle bir tur atalım istemişler. Bu arada araba bir belediye başkanımızın makam aracıymış. Allah’tan birileri oğlana makam aracının “resmi hizmete mahsus” olduğunu anlatmış. Ondan sivil plakayla gezermiş. Demek bir nebze korku olmasa başkanlık flamasıyla gezecek!
Sonra durumu merkeze bildirmişler, amir de nezaketen ilgili merciye durumu iletmiş. Böyle böyle bir durum tespit ettik, haberiniz yoktuysa da haberiniz olsun istedik demiş.
Araba kiminmiş, o oğlan kimmiş, o saatte neden orda dolaşıyorlarmış bir sürü laf dönüyormuş ortalıkta. Bundan kolay ne var? Kulağımız delik çok şükür. İbret-i alem için sorup soruşturup bulacağım ve bu işin müsebbipleri kimmiş, buradan tüm memlekete ifşa edeceğim. Memleketin Uğur Dündar’ı olabilirim her an!
Çünkü fena halde içerledim bu duruma. Yazık değil mi bu milletin parasına puluna. Belediye, dingonun ahırı mı? Gençlik zamanımızda fabrikatör oğulları gezerdi öyle babasının arabasını kapının önünden çalarak. Babanın malı olsa, neyse. Bu ne cüret! Bir yaşıma daha girdim vallahi.
Üç beş hafta ortadan kaybolduk, neler olmuş neler. Onu yazma, bunu çizme, bu memleket nasıl kurtulacak? Kalanına önümüzdeki yazıda devam ederiz artık. Kalın selametle…


Kaz kabarıyor …
Zamanın birinde bir köy yerinde üç beş aylakçı, birinin evinde toplanmış, ne yapalım da karnımızı doyuralım diye? Komşunun kazı gelmiş akıllara. Seçilen iki kişi kazı yakalayıp gelmişler. Bir süre sonra kesilip pişmeye hazır edilen kaz düdüklü tencereye konulup pişirilmeye başlanmış.
Aradan beş on dakika geçmeden birisi öksürerek geliyor. Maksat ekibe dahil olmak. Ama o da ne, kazın sahibi değil mi bu gelen? Hemen düdüklü tencereyi pişmekte olan kazla beraber yüklük denilen dolaba kaldırıyorlar. Bekle babam bekle ki gitsin kazın sahibi…
Anlaşılan adamcağız gitmeyecek. Dayanamayan birisi yüklüğe yakın durana bağırmış: “Kaz kabaruuhaa tez kepçelleziyne mim basaruuhaaa”
Buradan sonrasını ben de bilmiyorum. Kaz pişe pişe bitti mi, yoksa kazın sahibi de oturup bi güzel yedi mi?

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.