ANKARA (AA) - Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Siz kalkar da 'Ülke yönetilemez, yönetilemiyor, bu hükümet bu işi yapamıyor' derseniz hem haksızlık yaparsınız, hem de halka saygısızlık yaparsanız" dedi.
Kurtulmuş, Ankara Palas'ta TRT Haber'in "Haber Odası" programında gündemi değerlendirdi, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
"Suriye sorunu çözülmediği sürece yabancı savaşçı sorunu Batı'yı daha çok rahatsız etmeye devam edecek mi?" sorusu üzerine Kurtulmuş, bu sorunun devam edecek şekilde göründüğünü söyledi.
Kurtulmuş, Suriye'de siyasal istikrarsızlık, toplumun farklı kesimlerinin Esed döneminde, sonraki bu baskı, iç savaş ve devlet teröre döneminde tamamıyla yönetimin dışına itilmesinin, insanların karar süreçlerinin dışında bırakılması, toplumun geniş kesimlerini kendini ifade edecek bir zemin bulamamasının, arkasından da bombalamalarla 450 bine yakın insanın öldürülmesinin başlı başına teröre müsait bir ortam ortaya çıkardığını vurguladı.
Kurtulmuş, "Eğer Suriye, Irak'ın işgaliyle birlikte başlayan süreç, Irak'taki istikrarsızlık, toplumsal bölünme, arkasından Suriye'deki istikrarsızlık, arkasından gelen iç savaş, arkasından gelen vekalet savaşları olmasaydı, bugün de DEAŞ diye bir terör örgütüyle dünya karşı karşıya kalmayacaktı. Bu kadar açık" diye konuştu.
1978'lerde Rusların işgaliyle başlayan süreçle birlikte hem ön Asya'da hem Ortadoğu'da hem Kuzey Afrika'da hem de Yemen'e kadar olan Arap coğrafyasında çok önemli bir dönemin başladığına dikkati çeken Kurtulmuş, bu dönemin işgaller, çatışmalar, iç savaşlar vasıtasıyla devam ettiğini ve bu bölgelerde siyasi istikrarsızlık ve çatışma ortamının yarattığı "teröre yatkın kitlelerin" oluştuğunu kaydetti.
Kurtulmuş, yabancı işgallerle ortaya çıkan "ikinci nesil" silahlı grupların da ortaya çıktığını belirterek, "Yani; babasını, ailesinin büyüklerini savaş ve baskı döneminde kaybetmiş, bu anlamda dünyaya tutunacak hiçbir dalı kalmamış olan yüzbinlerle ifade edilecek insan ortaya çıktı. Dolayısıyla, Suriye sorunu pratik olarak bu işgaller, iç savaşlar, çatışmalar zincirinin en son ve maalesef kuvvetli halkası Suriye'deki iç savaştır. Suriye'de bir barış ortamı olmadan, sukünet sağlanmadan, devlet ve kamu düzeni tesis edilmeden ve tüm toplumsal kesimlerin kendisini ifade edebildiği bir siyasal katılım süreci aşılmadan Suriye bir türlü sukünete erişmeyecek ve yabancı savaşçılar meselesi ağırlıklı olarak Suriye üzerinden hem bölgeyi hem Batı'yı tehdit etmeye devam edecektir" değerlendirmesinden bulundu.
- Terörle mücadele
Terör örgütü PKK'ye yönelik mücadele hakkında ise Kurtulmuş, şunları kaydetti
"Suriye'deki bu karışıklık ve siyasi türbülans olmasaydı, Suriye'de böyle lime lime edilmiş, bölge bölge parçalanmış bir Suriye olmasaydı, Türkiye bugün PKK terörüyle bu kadar kesin, bu kadar ağır bir saldırının altında olmayacaktı. Bir taraftan PKK, bir taraftan DAEŞ'in ağır saldırıları altında Türkiye kalmayacaktı. Bu herhalde çok açıktır.
PYD üzerinden Kuzey Suriye'de PKK'nın çok ciddi bir şekilde hem askeri, hem silah-mühimmat, hem lojistik, hem de özellikle siyasi anlamda büyük bir destek sağladığı aşikardır. Özellikle DAEŞ ile mücadele adı altında Batılı ülkeler tarafından o bölgelere yukarıdan atılan silahların önemli bir kısmının PYD'nin eline geçtiğini biliyoruz. Bir kısmı da DAEŞ'in eline geçmiştir. Dolayısıyla bu silahların bir kısmı PKK'nın elinde olduğu herhalde anlaşılıyor."
Terörle mücadele konusunda ise Kurtulmuş, polis, asker, jandarma özel hareket, polis özel harekat birimlerinin ortak timler oluşturarak Cizre, Sur, Silopi, Nusaybin'de bu mücadeleyi çok üstün bir koordinasyonla yürüttüklerini vurguladı.
Farklı istihbarat birimleri arasında eş zamanlı olarak mükemmel bir koordinasyon oluşturulduğunu dile getiren Kurtulmuş, bunun başarılı şekilde PKK ile mücadelede sürdürüldüğünü işaret etti.
- "Meseleyi asla sadece güvenlik meselesi olarak görmüyoruz"
Kurtulmuş, konuşmasında şunlara yer verdi:
"Bu meselede, sivil halkla ile militanların, teröristlerin ayırt edilmiş olmasıdır. Sivil halka zarar verilmemesi için azami bir gayret gösteriliyor olmasıdır. Olaylar başlamadan evvel, öz yönetim ilanlarında birkaç yüz kişiyle bunların yapılması. Dün, Diyarbakır'daki Nevruz kutlamalarına geçen yıllara nazaran az sayıda insanın katılmış olması, terör örgütlerine sahadaki mücadelelerinde Kürt kardeşlerimizin destek vermemiş olması bu mücadeledeki koordinasyonunun, sürdürülen bu mücadele stratejisinin önemli bir sonucudur. Yani bu anlamda PKK gücünü arttırarak Suriye'deki bu karışılıklardan istifade etti. Bu doğrudur. Ama sonuç olarak da Türkiye'de güvenlik kuvvetleri de çok kısa bir süre içerisinde bu çatışmaları bitirecek şekilde hazırlıklı... Bizim güvenlik birimlerimiz bakımında da yeni bir mücadele konseptidir. Önceden dağlarda, kırsal alanda mücadele ediyordunuz, şimdi şehirlerde mücadele ediyorsunuz. Bu mücadelede hiçbir sivile de zarar gelmemesine gayret edeceksiniz. Bizim açımızdan da güvenlik kuvvetleri açısından da gerçekten başarılı bir süreç devam ediyor. Halk bu anlamda terör örgütüne asla destek vermiyor. Biz bu kadar sert bir mücadelenin devam ediyor olmasına rağmen meseleyi asla sadece güvenlik meselesi olarak görmüyoruz. Onun için de 'Birlik, Huzur ve Demokrasi Eylem Planı', 82 maddelik bir plan ortaya koyduk, bu plan maddi ve manevi anlamda restorasyon sürecidir. Şehirlerin yeniden imar ve inşası, oradaki insanlarımızın maddi ve manevi kayıplarını telafi edecek bir restorasyon süreci öngördük. Bu plan şimdi tıkır tıkır işliyor."
- "Terör örgütleri, 'Türkiye yönetilemesin' diye bunları yapıyor"
"Güneydoğu'da, devletin verdiği bir karar var. 'Önce kamu güvenliği' diyerek buradaki kalkışmanın üzerine olanca gücüyle gidiyor. Orada şehitler veriyoruz, can kayıpları, mağduriyetler var, sonuç olarak önemli bir mücadele veriliyor. Fakat Türkiye aynı zamanda terör örgütlerinin toptan bir saldırısına maruz kalmış durumda. Aynı zamanda tanıdık terör örgütlerinin asimetrik bir takım alışmadığımız eylemleriyle de mücadele ediyor. Bir taraftan da bu kaotik ortamdan kaynaklanan iki iddia var siyaset sahnesinde. Muhalefetin iddiası, 'Türkiye'nin yönetilemediği' yolunda. Siz, 'Tüm bunlara rağmen bir istikrar içinde gidiyor Türkiye' dediniz. Birincisi, 'Türkiye yönetilemiyor, o nedenle zayıf noktada ve her yönden çok yönlü terör saldırısına maruz kalıyor ve bunları önleyemiyor'. Başka bir tez var. Sayın Cumhurbaşkanının şahsında ifade edilen bir tez bu. 'Erdoğan giderse bu işler biter' meselesi. Bu konudaki değerlendirmeniz nedir" sorusuna Kurtulmuş, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu veya bazı muhalif çevrelerin iddialarının son derece sakıncalı iddialar olduğunu dile getirdi.
Kurtulmuş, "Zaten, terör örgütleri 'Türkiye yönetilemesin' diye bunları yapıyorlar. Dolayısıyla 'Türkiye'nin yönetilemediğini' iddia etmek bir kere halkın iradesine saygısızlıktır. 1 Kasım seçimlerinde halkın, yaklaşık iki kişiden birisinin oyunu almış olan bir iktidar ortadadır. Şunu anlarım. Bir muhalefet partisinin, ana muhalefet partisinin, somut olarak herhangi bir mesele üzerinden bir tenkit geliştirmesini anlarım. Ama siz kalkar da 'Ülke yönetilemez, yönetilemiyor, bu hükümet bu işi yapamıyor' derseniz, hem haksızlık yaparsınız, hem de halka saygısızlık yaparsanız. Fransa'da, Belçika'da bu kadar terör saldırısı olurken, hangi muhalefet 'Hükümet iş başından gitsin, hükümet bu işi yapamıyor, bu işte sorumlu hükümettir' der. Siz, 'Terör saldırısı karşısında bu işten sorumlu olan hükümettir' derseniz, terör örgütlerinin ağzıyla konuşmuş olursunuz. İnsanlar o kadar kamplaşmış, o kadar, 'Aman bir hata yapsınlar da saldıralım' halinde hareke ediyorlar ki" ifadelerini kullandı.
(Sürecek)
AA