Konyalı iş adamı Mustafa Çiftçi Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY), ile ilk tanışmalarını ve 2012'de aralarından çıktıktan sonra verdiği mücadeleyi Memleket'e anlattı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 15 Temmuz sonrasında, birçok platformda ve en son İstanbul Yenikapı mitinginde dile getirdiği 'geçmişe dönük birçok davanın yeniden incelenebileceği' sinyali vermesi üzerine FETÖ mağduru herkesi ifade vermeye çağıran Mustafa Çiftçi, "Devletimiz zaten gerekli olan şeyleri yapıyor, biz vatandaş olarak toplumun her kesimine sesimizi duyurmalıyız ve benzeri zulümleri dile getirmeye davet etmeliyiz ki, bu caniler cezalarını fazlasıyla çeksinler" dedi.
"AMAÇLARI DİNE HİZMET DEĞİL, MADDİ MENFAAT"
FETÖ terör örgütünün amaçlarının dine hizmet olmadığını anladığı anda aralarından ayrılmaya karar verdiğini anlatan Mustafa Çiftçi, "2012 yılı sonlarına doğru toplumun her kademesinde yer alan bu örgütten ciddi görüş ayrılığına düştüğüm gibi eleştiren kişi oldum. Yapılan yanlış uygulamalar ve amaçlarının dile getirdikleri gibi sadece dine, vatana hizmet olmadığını birçok örnekle gördüm, anladım. Para verenin kıymetli olduğu, paraların nereye harcandığını ispat edememeleri, toplanan paraların Allah yolunda harcanmadığını görüp kanaat getirdiğimde tüm hislerim tersine döndü. Bunun üzerine, arada bir katıldığım sohbet ortamlarına gitmedim. Bu yapının mali açıdan beslendiklerini ve esnaf olarak bana o gözle baktıklarını biliyordum. Ve bu mali desteği benden almaya devam etmek gayretine düştüler. Tarafımdan olumsuz yanıtlar aldıklarında ise 'bu ayrılışınız ve kopuşunuz hoş olmaz, doğru karşılanmaz' diye tehditvari cümleler sarf ederek korkutmaya çalıştılar. Aslında yapabilecekleri şeylerin sinyalini vermişler. Dediklerini ciddiye almayıp bağlarımı tamamen kopardım" dedi.
"GERÇEĞİ GÖRDÜM TARAFIMI SEÇTİM"
Fetullahçı Terör Örgütü'nün gerçek yüzünü görünce onlarla olan ticari faaliyetlerimi durdurdum ve tarafımı seçtiğimi belgelerle gösterdim hatırlatması yapan Çiftçi, "Ticari olarak, mesleğimden dolayı işlerini yaptığım müşterilerin ilanlarını Zaman Gazetesine yollar ve komisyon alarak normal ticaretimi yapardım. Bunu dahi dondurdum. Oradan gelecek kazancın bile faydasını düşünmeden 2013 yılı ortalarından itibaren hiç bir ticari faaliyetim kalmadı. Tamamen dondurarak onlarla olan ticaretime de son verdim.
Kısa bir zaman sonra 17-25 Aralık operasyonları gerçekleşti. Haklılığımı kendi iç dünyamda bir kez daha görerek, tarafların tamamen netleşmesi ve belirginleşmesi sağlanmış oldu. O tarihten sonra örgütün iç yüzünü daha fazla dile getirir ve devletin de karşı olduğu bu örgüte, tepkimi daha da net bir şekilde ifade eder oldum. Seçim dönemleri dahil olmak üzere yapılan operasyonların iç yüzünü daha iyi görebiliyor ve okuyabiliyordum. Çevremdeki birçok insana bunu anlatarak tarafımı da çekinmeden gösterebildim. Birçok kamu kurum ve kuruluşlarına hizmet vermeye ve devlete, hükümete yakınlığımı belgeler nitelikte olan birçok işe esnaf olarak imza attım" şeklinde devam etti.
FETÖ KENDİNE BİAT ETMEYENE HUKUK ZULMÜ YAPIYOR
Bir batak inşaat firması ile bana hukuki kumpas kurmaya çalıştılar diyen iş adamı Mustafa Çiftçi, "2014 yılında yaşadığım talihsiz bir ticari sıkıntıdan dolayı mahkemelere başvurular yaptım. Beni ve yüzlerce vatandaşı dolandırıp kaçan bir inşaat firması 1. sırada resmi icra alacaklısı olduğum için ve o inşaat firması ile birlikte yurt dışına kaçan şirket yetkilisi şahsi hesaplarına mahkeme kararı ile tedbir alınmasını sağladığım için beni bir numaralı saf dışı bırakılması gereken kişi olarak gördüler. Hakkımda kolluk kuvvetlerine şikâyette bulundular. Bu şahıs benim hakkımda, "tehdit edildiğim için yurt dışına kaçtım, bu yüzden geri dönemiyorum şikâyetçiyim" ifadesi verdi. Bu şikayet takipsizlik ile sonuçlandı. Yetmedi, ikinci şikâyet ise şahsın resmi nikâhı olmayan eşi tarafından "Beni tehdit ediyor, evime gelip yolumu kesiyor" şeklinde yapılmış. İkinci şikâyet de takipsizlik ile sonuçlandı. Bu da yetmedi, firma yetkilisinin kaçtıktan sonra Konya'da kalan iş ortakları ve çalışanlarına şikâyet ettirdiler. Bu kez şikâyetleri takipsizlik ile sonuçlanmayıp savcılık tarafından iddianameye döküldü ve 2014 yılı Ekim ayında hakkımda 3. ağır ceza mahkemesinde dava açıldı. Şikâyet eden kişi, polis ifadesinde ve en önemlisi savcılık ifadesinde beni gasp ettiler, kişiler de o gün silah görmedim ve darp edilmedim demiş olsa da ( ki bu ifade tutanakları ile sabittir) savcı iddianamesinde kişinin "başına silah dayayıp darp ederek tehdit edilmiş ve gaspa uğratılmıştır" diyerek suç duyurusunda bulundu ve dava açıldı. Benzeri birçok hukuki olmayan ve hukuk tarafından kabul edilemez olduğu, emsal kararlarla mevcut olan gerekçelerinde bulunduğu iddianame mahkeme tarafından kabul edildi.
Hazırlanan bu iddianamenin mahkemece kabul edilmesini sindirememiş olsam da avukatlarım ve ben mahkemelere güvenerek gayet normal seyrinde duruşmalarda ifadelerimi avukatım aracılığı ile verdim. Sonuçtan emin ve rahat bir şekilde karar beklenir iken, mahkeme 2015 yılı Haziran ayında hapis cezasına çarptırılmamı hükmetti. Kararın hiç bir tutarlı tarafı olmadığına dair Yargıtay ilgili dairesine itiraz ve savunmamı yaptım ve şu an Yargıtay'da dosyanın temyiz sürecini beklemekteyim. Süreç içerisinde tutumum, davranışım, eleştirmelerim, bağlarımı maddi manevi koparmam ve tarafımı net bir şekilde belirtiyor olmam karşılığında FETÖ tarafından nasıl aforoz edildiğimi ve nasıl cezalandırıldığımı anlamış ve yaşamış oldum. Tıpkı önü kesilen kamu personellerine yapılan zulüm gibi, tıpkı hakkı yenilen öğrencilerin durumu gibi, tıpkı mahkemeler tarafından verilen hukuksuz benzeri birçok dava gibi benim de, ellerindeki güç ile hayatımı, mesleğimi, ailemi tarumar etmek istediler" ifadesini kullandı.
"BUGÜNKÜ GÖZALTI VE TUTUKLAMALAR BENİ HAKLI ÇIKARDI"
'Bana hukuki kumpas kurmaya çalışan mahkeme üyelerinin bugün gözaltına alınması ya da tutuklanması yargıdaki FETÖ'cülerin nasıl hareket ettiklerinin en açık delilidir' diye konuşan Çiftçi, "Olayın vahameti ve tüyler ürperten tarafı ise, bana şikayette bulunan ve kabul etmediğim şikayeti dahi alıp bambaşka bir iddianame hazırlayan savcının, bu iddianameyi kabul edip bana ceza veren mahkeme başkanının ve mahkeme üyesinin 15 Temmuz'dan sonra görevden alınmış ve tutuklanmış olmaları idi. Tarafımca ve kendi yaptığım çeşitli araştırmalar ile bunların örgüt üyesi olduğunu biliyordum ama bunu anlatamıyor oluşum ayrı bir çaresizlik idi. İddianame Savcısı 17-25 Aralık 2013'ten sonra başsavcı iken Konya'ya adi suçlar savcısı olarak sürülmesi, Mahkeme başkanının bana alelacele ceza verdikten 2 gün sonra Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'ndan alınıp düz hakim olarak kızağa çekilmesi, tüm araştırmalarımı destekleyen bilgiler idi. Lakin yinede dile getirememenin çaresizliğini uzunca bir müddet yaşadım. Bunu hukuken dile getiremedim çünkü Yargıtay'da da bu oluşumun var olduğunu biliyordum. Dile getiriyor olmam Yargıtay'daki FETÖ üyeleri tarafından dikkat çekecek ve cezayı onaylayacaklar kaygısı ile susmak zorunda kaldım. Nitekim Yargıtay'dan açığa alınan üyelerin varlığına bakıldığında kaygımın haklılığını görmüş oldum. Bugün bana ceza vermeye çalışan kişilerin FETÖ üyeliğinden gözaltına alınıyor oluşları ise bir taraftan içimi rahatlatsa da kanayan yaramızı ise daha da büyüterek Türk Adalet Kurumu'na sürdükleri lekeden dolayı üzgünüm. Dava sürecim yasal olarak devam ettiğinden ve kesinleşmiş bir ceza olmadığından dolayı Yargıtay kararını bekleyen bir mağdur olarak dile getirdiğim süreç, yine yasal yollardan itirazları ve hak arayışlarım devam ediyor, edecek" cümleleriyle devam etti.
M.Ali Elmacı-Memleket