‘Asım’ın Nesli’ için özenli bir çalışmaya ihtiyaç var

Ribat Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Muzaffer Büyük, Memleket’e özel açıklamalarda bulundu.

‘Asım’ın Nesli’ni yetiştirebilmek için özenli bir çalışmaya ihtiyaç var’ diyen Muzaffer Büyük, insanları manevi açıdan tatmin edemediğimiz sürece terör olaylarını bitiremeyiz” diyerek STK’lara büyük sorumluluklar yükledi.

Dernek ve vakıflara da kendilerini yeniden çek etsinler ifadesini kullanan Ribat Eğitim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Muzaffer Büyük, “Burada yapılması gereken; vakıf, cemaat ve tarikatlar nerede Fetö’leşiyorlar, hemen onu tespit edip ondan vazgeçsinler. Aynaya baksınlar Fetö kalıntısı makyajlarını yok etsinler. Kendilerini çek etsinler” uyarsısı yaptı.

-Ribat Eğitim Vakfı çalışmaları hakkında bilgi verir misiniz?

Ribat Eğitim Vakfı olarak ‘önce insan’ parolasıyla “insanın olduğu yerde imkânda vardır” ilkesini kendimize şiar edinerek hizmet birimleri oluşturduk. Yaptığımız her çalışmada eğitim yönünü nakşettik. Ribat Eğitim Vakfı’nın vizyonuna Kuran ve Sünnet rehberlik eder. Çağlar üstü olarak gördüğü "İslam Akideleri"ni insanlığın huzur ve saadeti için olmazsa olmaz olarak ifade eder. Bu inançla çağın bütün argümanlarını en iyi şekilde kullanarak, çağa yön verme idealini, çalışarak başaracağına inanır. Ribat Eğitim Vakfı olarak, barışı, huzuru, insanca yaşamı, paylaşılmış zenginliği, insan hak ve özgürlüklerini, tabiatta var olan her canlının yaşam hakkını sağlayacak düzeni cihana hakim kılmak misyonuna talip olduk.

 Bu çerçevede eğitim ve yardım faaliyeti olarak birçok alanda çalışmalarımıza devam ediyoruz. Şöyle ki;

Eğitim alanında; Özel Lale Eğitim Kurumları, Suffe İslam Akademisi, Gökkuşağı İslam Akademisi, Aymanas Orta Öğrenim Kız Yurdu, Durunday Yüksek Öğrenim Kız Yurdu ve ev çalışmaları hizmet vermekteyiz. Ayrıca gençlik çalışmalarımızı Ribat Gençlik adı altında gerçekleştiriyoruz.

Dernek çalışmalarımız ise, İnsan Hakları ve Özgürlükleri Derneği (İHÖD),  Anadolu Aile Derneği (ANADER), Çağdaş Aile Derneği (ÇAD ) ve Aile Dernekleri Federasyonu (ADEF) şeklinde devam ediyor.

Medya basın yayın alanında da; Ribat Dergisi, Ribat FM, Radyo EN, Selam Radyo ve Gözyaşı FM ile halkımıza hizmet vermekteyiz.

Öte yandan, Konya’da bulunan, Ribat Aşevi, Ribat İnsani Yardım Derneği ile yardım çalışmalarımızı gerçekleştiriyoruz. Tüm Türkiye’de bulunan teşkilatlarımızla vatandaşlarımıza ulaşmayı hedefliyoruz. Adapazarı Şubesi, Kayseri Şubesi, Yalvaç Şubesi, Antalya Şubesi, Kütahya Temsilciliği, İzmir Temsilciliği, Mersin Temsilciliği, Malatya Temsilciliği, Dörtyol Temsilciliği, Cihanbeyli Temsilciliği, Kulu temsilciliği, Ilgın Temsilciliği, Çumra Temsilciliği, Hüyük Temsilciliği olarak Türkiye’nin birçok yerinde yardıma muhtaç ailelere ulaşmaya çalışıyoruz.

-STK’lar olarak terör olaylarına nasıl yaklaşıyorsunuz?

İnsan, ruh ve cesetten harmanlanmış bir varlıktır. Biyolojik ihtiyaçlarının karşılanmasının yanında ruhî/manevî ihtiyaçlarının da tatmin edilmesi gerekir. Dünyevileşen insanımız, ruhî /manevî ihtiyaçlarını karşılamadığının sıkıntısını, hem fert olarak kendisi çekmekte, hem de topluma çektirmektedir. Bu ihtiyaçların tatmininden yoksun fertlerden meydana gelen toplum, “bedenen ayakta, ruhen yatalak”  bir hal arz etmektedir. İnsan, yaratılış itibariyle melekle şeytan arasında hareket edebilme serbestîsine sahiptir. Tamamen kötülüklerden azade, kendisinden hata ve günah sâdır olmayan bir varlık olmadığı gibi; iyilik yapmaktan uzak, şer ve fesad abidesi de değildir. İnsanda zorunlu olarak bir takım sıfatlar vardır ki, terbiye edilmediği zaman dünyanın en vahşî, en adî ve en rezil varlığı haline gelebilmektedir. ‘Asım’ın Nesli’ni yetiştirebilmek için özenli bir çalışmaya ihtiyaç var’ Dolayısıyla STK’lar olarak bizlere maneviyatı tatmin açısından büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. RİBAT Eğitim Vakfı olarak da bu alanda çalışmalar yaparken, bu konuda devletimizin de yanında durmaya devam ediyoruz.

- Ribat olarak Konya’ da yaşayan Suriyeli mültecilere nasıl yaklaşıyorsunuz ve onlar için ne gibi çalışmalar yapıyorsunuz?

Peygamberimiz bir hadisi şeriflerinde “Müslüman müslümanın kardeşidir. O’na zulmetmez O’nu düşmana teslim etmez. Din kardeşinin ihtiyacını karşılayanın Allah da ihtiyacını karşılar. Müslümandan bir sıkıntıyı giderenin Allah da kıyamet gününde sıkıntılarından birini giderir. Bir müslümanın ayıbını örtenin Allah da kıyamet günü ayıbını örter.”

 Kardeş olmak, sevinçte ve kederde birliktelik olmayı sözde bırakmamak, fiili olarak göstermek demektir. Bunlar olmadan kardeşlik iddiasının bir anlamı olmaz.

Ateş sadece düştüğü yeri yakmamalı… Neticede herkes dünya imtihanına tabi tutulmaktadır. Bu bağlamda kardeşlik konusunda imtihan olan belki de bizleriz. Şimdi sıra bizdedir. Muhacir olup sabretmekle veya ensar olup yardım etmekle bizler de imtihanımızda başarılı olabiliriz.

Zaman, muhacir-ensar kardeşliği zamanıdır. Bu kardeşliğin günümüzde de gerçekleşmesini, inananların birbirlerini muhacir ve ensarın sevdiği gibi sevmesini, ensar gibi iyiliksever, muhacir gibi ahde vefalı olmayı yüce Rabbimizden niyaz ediyorum. Bu bağlamda aşevimiz aracılığıyla Konya’da binlerce mülteci aileye günlük sıcak yemek ve kıyafet desteği sağlıyoruz. Aynı zamanda eğitim birimlerimiz vasıtasıyla mültecilerin eğitimine katkıda bulunarak toplumla uyumlarını sağlıyoruz. Onlar ümmetin bize emanetleridir, sahip çıkacağız ama aynı zamanda ülke olarak dersler de çıkaracağız. Yani demem odur ki; Suriyeli mültecilerin en azından gidecek bir Türkiye’si var. Bize bir şey olursa gidecek yerimiz yok. Ülkemize sahip çıkacağız.

-Son yaşanan insanlık dramı Halep konusunda düşünceleriniz nelerdir, müslümanlar için Suriye ve Halep neden önemlidir?

Mart 2011’de başlayan Suriye savaşı adeta Ortadoğu'nun kalbi, ehli sünnetin imtihanı ve mazlumların çaresizliğinin adı haline geldi. Bu savaş 5. Yılını doldururken zalimler ise amansız bir mücadele vererek Suriye’yi hayalet şehir haline getirmeye başladı. Akabinde ise dünyanın bütün ülkeleri hemen hemen Suriye’de söz sahibi olmak adına savaş verdi ve veriyor. Suriye'nin bizim için önemini şu şekilde açıklayabiliriz, Zalim Baas rejimi savaştan önce binlerce müslümanı tutuklayıp haksız yere hapis ve ölüm cezalarıyla cezalandırdı. Müslümanların yüz binlercesi bu zalim rejimden bıkmış ve yorulmuştu. Ayaklanmalarının haklı bir sebebi vardı. Zalim Baas rejimini yıkıp Allah’ı razı edecek bir şekilde Suriye’yi yönetmek için ayaklandılar. Ardından müslümanlar bu mazlumları destekleyerek onları bu rejimden kurtarmak için çabaladılar. Çünkü Suriye’ye sahip olanın Ortadoğu’da söz hakkı olacaktı. Bu savaş ilerlerken Halep ise kurtuluş havasında ve Müslümanlar Halep’in yüzde 70’ine sahip durumdaydı.  Fakat Rusya, Suriye’de ki söz hakkının bitmesinden korkarak Suriye’ye acil müdahale yaptı. Esed rejiminin katliamlarına ortak oldu. Şu an ise sivil asker, genç yaşlı, sakat hasta ayırmaksızın zalimane bir bombardımana tutmuş durumda. Halep’in bizim için Konya’dan, İstanbul’dan hiçbir farkı yoktur.

-FETÖ ihaneti çalışmalarınızı etkiledi mi?

Başta çok etkiledi. Sanayiye esnaf ziyareti için gittiğimizde “siz de mi cemaatsiniz?” diye Fetö’nün dışındaki diğer cemaatlere de aynı gözle bakılıyordu. Kendimizi anlatarak bunu yavaş yavaş izale ediyoruz. Bu seneki kurban çalışmaları geçen yıla göre düşük seyrediyor. Bu durumdan hemen bütün STK’lar şikâyetçi. Halkımıza cemaat ve vakıfların önemi anlatılmalı. Fetö’ye kızarak diğer dürüst çalışmalara sırt dönülmemesi gereği izah edilmelidir. Şu gerçek bilinmeli: "Halka hizmet hakka hizmettir" Nebevi uygulaması bugün, "veren el ile alan el arasında köprü" vazifesi gören cemaat ve vakıflarla yapılmaktadır. Önemli olan bunu dürüstçe yapmaktır. Dünyada yaptıklarının hesabını ahrette vereceği iman ve bilinciyle yapmak. Fetö’ye kızıp cemaat ve vakıfları yok saymak, pek insaflı ve vicdanlı hareket değildir. 'Pireye kızılıp yorgan yakılmayacağı' gibi kâfire kızıp oruç da bozulmaz. Toplumsal yapının ayakta durmasına ve sosyal patlamalara bizim vakıf ve cemaat geleneğimiz engel olmuştur. Burada yapılması gereken; vakıf, cemaat ve tarikatlar nerede Fetö’leşiyorlar, hemen onu tespit edip ondan vazgeçsinler. Aynaya baksınlar Fetö kalıntısı makyajlarını yok etsinler. Kendilerini çek etsinler. Kuran ve Sünnet formatından geçirsinler. Şeffaf olsunlar. Sızma operasyonları yapmasınlar. Kartlarını açık oynayarak liyakat ve güven esaslarıyla kadrolarda yerlerini alsınlar. Hesap verebilir bir siyaset gütsünler.

Röportaj-M. Ali Elmacı