Asacaksın valla!

Fahri Kubilay

Son zamanlarda Seydişehir’le ilgili okuduğunuz en yogun haber nedir? diye soracak olursak cevabı mutlaka anız yangını olacaktır. O kadar çok anız yangını var ki habercilere bile bu kadarı da olmaz dedirtiyor. Yerleşim yerlerine yakın olanlar, ormana yakın olanlar ve büyük çaplı olanlar. Çeşit çeşit anız yangını. O kadar alıştık ki küçük çaplı tarla yangınlarını galeye alan bile yok.  

Türkiye için bölge için Anız yakma işi son yıllarda daha ciddi bir sorun haline geldi.   Bu nasıl bir cehaletse, kuş uçmaz kervan geçmez ilçeye uzaklığı 40 km olan beş tane köyün sınır olduğu bir yaylada yangın çıkıyor 80 hektar otluk alan yanıp gidiyor. Bölgenin tüm yangın ekipleri arozözleri ile orada Seydişehir, Beyşehir ve Konya seferber olmuş canhıraş bir şekilde yangınla mücadele ediliyor. Bir araçla gezmeye kalksan saatleri alabilecek şekilde bir alan 80 hektarlık ve en hakim tepeye çıkıp baktığın zaman sıra sıra, dağlar sim siyah geçmiş. Allah aşkına bu ne yahu!! en hafif tabiri ile bu düpedüz doğa katliamı, bu bir cehalet örneği, bu ülkeye bu topraklara ihanet,  ekmek yediğin çanağa pislemek.

 Şöyle  bir istatistiği  duymak ise olayın vahametini anlatmaya  yeterde artar bile. Türkiye deki Orman yangınlarının yüzde 97'si insan eliyle yüzde 38 ihmal ve dikkatsizlik ten kaynaklandığı en önemlisi ise orman yangınlarının çıkış nedenin anız yangınları olduğunu istatistiki olarak kayıtlara  geçmiş.

 

 Cehalete bak yine bir istatistiğe göre niçin anızlar yakılıyormuş dersiniz Sadece ve sadece Tarla sürümünü kolaylaştırmak için. Yapılan işin faturası ne o zaman ah sadece anızlar yansa! Yananlar yok olanlar, böcekler, kuşlar, sürüngenler, vahşi, mikroorganizmalar, kurtçuklar ya da av hayvanları gibi toprak üstü canlılar.

Özellikle anız yakmadan tarla içerisine yuva yapmış böceklerin yuvaları, yuvalardaki yumurta, larvaları ile birlikte yanması ile anız yakılan bölgelerde bazı canlı türlerinin ortadan kalkması sonucu eko sistemin bozulmasına sebep olmakta.  Bununla bitse toprağı su ve rüzgâr erozyonuna karşı koruyan bitki kök ve saplarının yakılması sonucu erozyon şiddetini daha da artırmaktadır. Çünkü toprağın aşınmasına karşı kalkan vazifesi gören anız yakılarak yok edilmektedir.

Tahıl hasadından geriye kalan buğday, arpa, yulaf, çavdar gibi ürünlerin sap, saman, başak gibi anız denilen artıklar yaz mevsiminden kışa kadar geçen sürede kurak iç bölgelerimizin en önemli otlak alanlarını oluşturur. Özelikle küçükbaş hayvan sürüleri bu alanlardan yoğun olarak yararlanmaktadır,bunun  gibi birçok örnek sıralayabiliriz..

En önemlisi ise anız yakılması sonucu süneyi yok eden böceklerde yok edilmekte ve sünenin çoğalmasına sebebiyet verilerek gelecek yıllarda bölgede yetişen ürünlerin süne değerinin fazla olması ile daha ucuza satılmasına sebep olmaktadır. 

Seydişehir’de un üretimi yapan kişilerin Seydişehir bölgesi buğdayının özünün olmaması nedeni ucuz olmasına rağmen daha pahalıya Konya’dan buğday getirmekte Seydişehir buğdayı da başka yerlere yemlik olarak ucuz paralara satılmaktadır. Nerden bakarsanız bakın olayın hiçbir elle tutulur yönü yoktur. İster ekonomik olsun, ister ekolojik, ister insani yönden yapılan iş tamamen bir katliamdır. Türkiye gibi yaptığının yanına kar kaldığı hiçbir ciddi müeyyidenin cezanın olmadığı bir ülkede bu tür sorunlar ne yazık ki yaşanmaya devam edecektir.

 Ne diyelim çözüm olmayınca biz de kendi çapımızda biraz da ironi yaparak olaya çözüm bulalım:   Hani bir deyim vardır, toplumu sarsan büyük olaylar için kullanılır… Gerçi AB kapsındaki Türkiye’de terörist başını bile asamadık, yine de bu deyimi kullanalım anız yakanları asacaksın valla gör bakalım bi daha yaka bilirler mi?

Yorum Yap
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.