Anneler Günü

Salih Sedat Ersöz

                                                     

Her yıl Mayıs ayının ikinci Pazar günü, önemli bir kutlamaya şahitlik eder. Anneler Gününe…

Anneler Günü’nün ortaya çıkış hikâyesine bir göz atalım. Yaptığım araştırmalarda karşıma şu bilgiler çıktı:

Amerika'da öğretmen bir anneden doğan 13 çocuktan sadece dört tanesi hayatta kalmış, bunlardan biri de Anna Jarvis'tir. Anna Jarvis'in annesi savaş karşıtı eylemlere katılan biriydi ve kadınlara nasıl çocuk yetiştireceklerini anlatan konuşmalar yapıyordu.

Anna Jarvis'te annesi gibi bir öğretmen oldu. Daha sonra öğretmenliği bıraktı ve kütüphaneci oldu. Evlenmedi ve çocuğu olmadı. Annesi kalp rahatsızlığı nedeniyle 1905 yılında ölür. 41 yaşında annesini kaybeden Anna Jarvis, annesinin 30 yıl önce söylediği, ''bir gün birileri insanlık adına yaptığı yardımlardan dolayı unutulmaz bir anneler günüyle anılır'' sözünü hatırlar ve annesi öldükten sonra onu unutulmaz bir şekilde anmak ister.

Sadece annesi için değil ülkedeki anneler için kutlanması gerektiğini de düşünür. Girişimi sonucu, annesi ilk olarak kilisesinde en iyi şekilde anılır. Bundan çok etkilenen Anna Jarvis dönemin önemli kişilerine mektuplar yazarak bunun yaygınlaşmasını ve hatta o günün tatil edilmesini ister. Ertesi yıl bu talebi dikkate alınır ve 1907 yılında yerel olarak kutlanmaya başlanır. Daha sonra da yaygınlaştırılması konusunda çalışmalar başlatır.

Anneler Günü, 1910 yılından itibaren Amerika'da, 1911 yılından itibaren de hemen hemen her ülkede kutlanmaya başlanır. 1914 yılında ABD başkanı Wilson tarafından resmi bir açıklamayla Mayıs ayının ikinci pazarı Anneler Günü olarak ilan edilir.

Anna Jarvis, annesinin ölümünden sonra anneler günü adı altında bu günü resmi kutlamayı başlatan isim olmuştur ama anneler günü çok daha eskiye dayanmaktadır.

Anneler gününün Sümerler zamanına hatta daha da eski zamanlara dayandığı söylenmektedir. Bereket ya da doğurganlığın sembolü olduğu için kadınlar sembolleştirilmiş hatta bunun için kutlamalar yapılmıştır.

Matriyarkal (anaerkil) düzenin hüküm sürdüğü tarihin ilkçağlarından bu yana İştar, Kybele, Rhea ve daha birçok yerel ve dönemsel isimlerle analık, doğurganlık niteliğiyle ön plana çıkmış ve doğanın uyandığı, yeniden doğduğu bahar mevsimi ile özdeşleşmiştir.

Patriyarkal (ataerkil) düzenin yerleşmeye başlaması zaman zaman kutlamaların içeriğinin ve şeklinin değişmesine ve hatta bazı dönemlerde gizli olarak yapılmasına sebep olmuşsa da kesintiye uğratamamış; her bahar coşkulu kutlamalar ve sunularla bir gelenek halini alarak binlerce yıl kesintisiz olarak sürmüştür.

Mezopotamya ve Anadolu uygarlıklarının binlerce yıl önce başlattığı gelenek Anna Jarvis’in girişimleri ile 20. yüzyılın başından itibaren dünya çapında kabul görmüş oldu.

Anneler günü Türkiye’de ilk kez 9 Mayıs 1955'te kutlandı. Her yıl Mayıs ayının ikinci haftasına denk gelen Pazar günü anneler günü kutlanmaktadır. Anneler günü, annelere hediyelerin alındığı veya güzel sözlerin söylendiği bir gün olarak kutlanır.

Bizim inancımızda, anne ve babanın çok önemli bir yeri vardır. Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de “ana babaya öf bile demeyiniz” buyurmaktadır. Bu konudaki ayet meali şöyledir:

“Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle.” (İsra 23)

Efendimiz de bir Hadis-i Şeriflerinde, “Cennet anaların ayağı altındadır” buyurarak, anaların değerinin ne kadar büyük olduğunu ortaya koymuştur.

Bir başka Hadis-i Şerif’te, “Allah Teâlâ’nın rızası, anne ve babayı hoşnut ederek kazanılır. Allah Teâlâ’nın gazabı da anne ve babayı öfkelendirmek suretiyle celbedilir” buyurulmuştur.

Hz. Peygamber, “Anne ve babasına veya onlardan sadece birine yaşlılık günlerinde yetişip de cennete giremeyen kimsenin burnu yerde sürtülsün” şeklinde dua eden Cebrail (as) ın duasına amin diye cevap vermiştir. 

Bütün bunlardan, İslâm dininin anne ve babaya ne kadar önem verdiğini anlamak mümkündür. Hatta bizim dinimiz anne ve babaya batıdan çok daha fazla önem vermiştir. Bu sebeple her gün ve her an anne, babayı anmak ve onları sürekli hoşnut etmek gerekmektedir.

Ancak herhangi bir sebeple yanlarında ve yakınlarında bulunamayan çocukların anne ve babasını hiç değilse gerek bayramlarda gerekse anneler günü, babalar günü gibi temsili günlerde hediyelerle taltif etmesi ve onların gönüllerini okşaması, rızalarının alınması bakımından faydalıdır.

Batı kaynaklı diyerek hemen itiraz etmeyi ve bu önemli günlere karşı çıkmayı gereksiz addediyorum. Burada dikkat edilecek husus harama bulaşmamaktır. Yoksa bu günlerde ve diğer günlerde annelere, babalara alınacak hediyenin ve onların gönüllerini almanın hiçbir zararı söz konusu olmadığı gibi bilakis çok faydalı ve önemlidir.

Konu ile ilgili yeni yazdığım bir şiir ile yazıma veda ediyorum. Sağlıklı ve mutlu Ramazanlar efendim.

ANADIR O
Anadır cenneti ayağının altında taşıyan,
Anadır evladının geleceği için yaşayan,
Anadır fedakârlığın zirvesini gösteren,
Anadır yuvasını her daim ilmek ilmek ören.

 

Anadır kendinden daha çok evladını düşünen,
Anadır yavrusunu ısıtıp kendisi üşüyen,
Anadır kendisi aç kalıp evladını doyuran, 
Anadır her şart altında yuvasını koruyan.

 

Allah der ki öf bile demeyin ana babanıza,
İyilikler güzellikler doldurunuz kabınıza,
Yaratanın emrine uyup şeytan ve nefsi yeniniz,
Varken bu en kıymetli varlığın değerini biliniz.

 

Ben anamı kaybettim, şimdi çok özlüyorum,
Gelmez biliyorum ama yolunu gözlüyorum,
Sağken candan sarılın sakın beddua almayın,
Sonra mezar taşına sarılmak zorunda kalmayın.

Salih Sedat Ersöz