Ahilik ve Miryokefalon Savaşı

Salih Sedat Ersöz

                                                 

Ahilik, Ahi Evran Veli tarafından 1200'lü yıllarda, Anadolu'ya göç eden Türkmenlere hem aş ve iş imkânı sağlamak hem de onları tekke ve zaviyelerde iyi bir Müslüman, vasıflı bir meslek sahibi ve üretici insan haline getirmek için kuruldu.

Kökleri bin yıl öncesine kadar dayanan Ahi birlikleri, özellikle Anadolu'da göçebe Türk boylarının yerleşik hayata geçmesi ve Müslümanlaşmasını sağlayarak birçok önemli işlev üstlendi.

Ahilik, kelime anlamı olarak Arapça “kardeşim” veya Türkçe “akı” yani “cömert”, “eli açık” anlamında kullanılmaktadır. 

Ahilik, günümüzün esnaf odaları gibi bir sivil toplum kuruluşudur ama kendine özgü kural ve kaideleri vardır. Ahilik iyi ahlakın, doğruluğun, kardeşliğin, yardımseverliğin kısacası bütün güzel meziyetlerin birleştiği bir esnaf örgütlenmesidir.

Ahi teşkilatı; Göçebe Türkmenlerin İslamlaşma sürecini hızlandırmak, Anadolu'yu Türk yurdu haline getirmek, şehirlerde yaşayan Rum ve Ermeni tacirleriyle ekonomik olarak rekabet edebilmek amacıyla, Hacı Bektaş-ı Veli'nin tavsiyesiyle Ahi Evran tarafından 1205 yılında Anadolu'da kuruldu.

Ahi Evran; Kelam, tefsir, tasavvuf, fıkıh ve de tıp âlimi olan büyük velilerden bir zattır.  “Alış veriş ilmini bilmeyen, haram lokmadan kurtulamaz. Haram lokma yiyen ise ibadetlerinin sevabını bulamaz. Zahmetleri hep boşa gider. Sonunda büyük azaba yakalanır ve pişman olur" buyururdu. Bu görüşleri ahi teşkilatının kuruluşunun temel taşı olmuştur.

Ahilik teşkilatı 3 dereceli bir düzene dayanır: 1. Derecede ; Yiğit, Yamak, Çırak  2. Derecede; Kalfa, Usta, Ahi  3. Derecede;  Halife, Şeyh, Şeyh-ül Meşayıh.

Ahilerin yönetmeliğine göre, ahinin üç şeyi açık, üç şeyi de kapalı olmalıydı:

Eli açık yani cömert olmalı, kapısı açık yani misafirperver olmalı, sofrası açık yani aç geleni tok göndermeli.

Gözü bağlı olmalı yani kimseye kötü nazarla bakmamalı, dili bağlı olmalı yani kimseye kötü söz söylememeli; beli bağlı olmalı yani kimsenin namusuna ve şerefine göz dikmemeli.

Ahiliğe üye olmak isteyenlerden yedi fena hareketi bağlaması ve yedi güzel hareketi açması beklenir:

*Cimrilik kapısını bağlamak, lütuf kapısını açmak.

*Kahır ve zulüm kapısını bağlamak, hilim ve mülâyemet kapısını açmak.

*Hırs kapısını bağlamak, kanaat ve rıza kapısını açmak.

*Tokluk ve lezzet kapısını bağlamak, riyazet kapısını açmak.

*Halktan yana kapısını bağlamak, Hak'tan yana kapısını açmak.

*Herze ve hezeyan kapısını bağlamak, Marifet Kapısını açmak.

*Yalan kapısını bağlamak, doğruluk kapısını açmak.

Kâfirler, çevresinde iyi tanınmayanlar, kötü söz getirebileceği düşünülenler, zina ettiği ispatlananlar, katiller, hırsızlar, vurguncular teşkilâta katılamaz. Kadınlar, Ahiliğin "kadınlar kolu" olan Bacıyan-ı Rum (Anadolu Bacıları) teşkilatına üye olmuşlardır.

Gündüzleri mesleki yönden geliştirilen ahiler, akşamları da mecburi olarak dini ve ahlâki eğitimden geçirilirler ve böylece tam anlamıyla İslâm’ın emrettiği şekilde iyi, dürüst ve yardımsever bir insan olarak yetiştirilirlerdi.

Ahiler oluşturdukları sosyal güvenlik sistemi ile âdeta “kimsesizlerin kimsesi” olmuşlardır.

Ahiler Anadolu’nun vatanlaşmasında, İslâmlaşmasında ve Türkleşmesinde kurdukları vakıflarla, yapmış oldukları şifahane, hamam, çeşme, han, medrese ve hayır kurumları ile etkili olmuşlardır.

 Osmanlı Devleti’nin kuruluş döneminde, Şeyh Edebali bir ahi şeyhi idi. Osmanlı’nın manevi mimarı olan Şeyh Edebali ve diğer ahiler sayesinde ahilik Osmanlı’nın kuruluşunda ve bir ‘cihan devleti’ olmasında temel dinamik olmuştur.

Ahiler, Anadolu’da birliğin, beraberliğin, kardeşliğin mayasını oluşturmuştur. Bu esaslar bağlamında medeniyet tasavvurumuzun yeniden oluşmasında ahilik önemli katkılar sunacaktır. Ahiliğin kurallarına bugün ne kadar çok ihtiyacımız var.

****   ****  ****

Anadolu'nun Türk yurdu olmasında büyük önem taşıyan, Bizans İmparatorluğu ile Selçuklular arasında gerçekleşen Miryokefalon Savaşı'nın izleri gün yüzüne çıkarılıyor.

Bizans İmparatoru 1. Manuel Komnenos ve Anadolu Selçuklu Sultanı İkinci Kılıçarslan komutasındaki iki ordunun 1176'da karşılaştığı Miryokefalon Savaşı'nın, Konya’da gerçekleştiği ağırlık kazandı.

Türk-İslam tarihinin sonuçları itibarıyla en büyük zaferlerden biri olarak gösterilen ve Anadolu'da Türk hâkimiyetinin perçinlendiği savaşın yeri konusunda çeşitli araştırmalar yapıldı, yapılmaya devam ediliyor.

Kaynakları inceleyen tarihçiler, savaşın geçtiği yerin coğrafi özellikleri ve kaynaklardaki bazı bilgilere dayanarak Miryokefalon'un Konya Bağırsak Deresi'nde yapıldığı görüşü ağırlık kazandı.

Savaş, 2. Kılıçarslan’ın uyguladığı büyük stratejisi sonucu Bizans ordusunun tamamen imha edilmesi ile neticelendi. Kazanılan bu büyük zafer, Anadolu’nun Türkleşmesi açısından çok önemli bir dönüm noktası teşkil eder.
Malazgirt yenilgisinden beri Anadolu’yu geri alabileceklerini ümit eden Bizanslılar’ın bu ümitleri Miryokefalon’da uğradıkları hezimetle tamamen yok olmuş, bu tarihten itibaren Türk akınları devam ederken Bizans elindeki toprakları koruyabilmek için savunmaya çekilmiştir.

2. Kılıçarslan, sadece Bizans’ın değil bütün Doğu’nun kaderini belirleyen bu zaferiyle batı sınırlarını güven altına almış, Bizans ordusu ise bir daha eski gücüne kavuşamamıştır. Sağlıklı ve mutlu yarınlar efendim.