ANKARA (AA) - DUYGU YENER - Tedavi edilmediğinde kişiyi ölüme götürebilen ve Türkiye'de yaklaşık iki milyon kişiyi etkilediği tahmin edilen uyku apnesinin "42 beden ve üzeri giyen erkeklerde" daha sık görüldüğü bildirildi.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yücel Anadolu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, uykuda solunum durması hastalarının sayısının giderek arttığına dikkati çekerek, her 10 kişiden 5'inde uyku apnesi görüldüğünü söyledi.
Türkiye'de iki milyonun üzerinde uyku apnesi hastası bulunduğunu aktaran Anadolu, "Özellikle 35 yaşın üzerindeki kilolu erkeklerde uyku apnesi daha sık karşımıza çıkıyor. 42 beden ortalamadır, 'her 42 beden ve üzeri giyende apne veya horlama olur' demek anlamına gelmez. 42 beden ve üzeri demek, 43, 44, 45 numara gömlek giyen kişiler demektir. Bu kişilerin boyunları kiloya bağlı olarak kalındır. Boyun kalınlığı hava yolunu daraltan önemli bir faktördür. Yağ ve kas dokusu hava yolunu daraltarak baskı uygular. 42 beden ve üzeri gömlek giyen erkeklerde, boyundaki dokuların kalınlığı ve yoğunluğuna bağlı olarak uyku apnesi daha çok görülüyor." ifadelerini kullandı.
Boyun kalınlığının fazla olması, obezite, sigara ve alkol tüketimi gibi etkenlerin uyku apnesinin görülme sıklığını artırdığına dikkati çeken Anadolu, "Akşam eve gittikten sonra gece kuruyemiş, meyve, pasta ve çay tüketiyoruz böylece gece midemiz dolu bir şekilde yatıyoruz. Bunun için akşam 19.30'dan sonra birşey yiyip içmemek gerekiyor. Mide dolu olduğu için diyaframa baskı yapıyor. Apne dediğimiz olay da ortaya çıkıyor." dedi.
- "Oksijen azalmasından en çok kalp etkileniyor"
Yetişkinler için ideal uyku süresinin 8 saat, bebekler için de bu sürenin 13 saat olması gerektiğini ifade eden Anadolu, iyi bir uyku anında vücudun dinlenerek oksijenlenmesi gerektiğini söyledi.
Oksijenin vücuda yeterince girmediği anda vücutta karbondioksit artışının meydana geldiğini aktaran Anadolu, "Karbondioksit artışı fazla olduğu zaman sabah yorgun uyanma, gün boyu uyku hali, davranış bozuklukları, agresif olma, iletişim bozuklukları ve psikososyal sorunların ortaya çıktığını belirtti.
Anadolu, vücutta metabolik değişikliklerin de meydana gelebileceğini ifade ederek, şöyle devam etti:
"Oksijenlenmenin azalmasına bağlı olarak, öncelikle kalp çok etkileniyor. Yüksek tansiyon, ritm bozuklukları, akciğer sisteminde etkilenmeler söz konusu olabiliyor. Üreme sisteminde erkeklerde uyku apnesine bağlı olarak iktidarsızlık oluşabiliyor. Şeker hastalığı gelişebiliyor. İşin en zor yanı da uykuda ölümler meydana gelebiliyor. Vücut oksijenlenmesi belli bir sürenin üzerine çıktığı anda beyinde de birtakım hasar meydana geliyor. Ani kalp durmaları söz konusu olabiliyor. Halk arasında 'uykuda ölmüş' diye duyarız. Uykuda önce oksijenlenme bozulur, arkasından kalp krizi geçirilir. Uyku sırasında geri dönülmez bir safhaya girip kalp krizi geçiren bireyler kaybedilebiliyor."
- "Tanıklı Horlama ve Tanıklı Apne"
Horlamanın da önemli bir uyku sorunu olduğunu dile getiren Dr. Anadolu, uyku halinde bireyin yanında bulunan kişilerin bu durumdan en çok etkilenen kişiler olduğunu söyledi. Dr. Anadolu, özellikle evli çiftlerin kendilerine başvurduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Eşim çok horluyor, uykuda nefesi kesiliyor, uykuda ölmesinden korkuyorum gibi şikayetlerle başvuruyorlar. Burada en önemli konu, horlayan kişinin yanında yatan kişinin tanıklığı yani horlama ve apneyi izlemesidir. Biz buna 'tanıklı apne' diyoruz. Eşler bu gibi durumlarda gece horlamaları telefonla kaydedip bize dinletiyorlar. Bu tip şikayetleri olan kişilere, 'polisomnografi' adı verilen uyku testi yapıyoruz. Horlama ve apne sorunu olan kişi bir gece hastanede yatıyor, bilgisayarlı cihazlarla hastamızı takip ediyoruz. Uykuda hastanın kan oksijen düzeyi ne kadar düşmüş, hangi pozisyonda hastanın nefesi durmuş, horlama sesi nasıl? Hastada apne var mı? Bütün bu bilgileri kaydediyoruz. Muayene de çok önem taşıyan diğer bir işlem. Horlamaya ve apneye neden olan darlık hava yolunda hangi bölgede? Bu darlık bölgesinin saptanması gerekli. Buna göre tedavi planlaması yapıyoruz.
Burun kemiğinde ya da kıkırdakta eğrilik, burunda et büyümesi, sinüzit, sinüzitin sebep olduğu geniz akıntısı, küçük dil ve yumuşak damakta sarkma, dil kökündeki büyüme, boyun yumuşak dokularının fazlalığı horlamaya neden olabilecek sorunlar olarak karşımıza çıkıyor. Bunlar saptandıktan sonra tedaviye geçiliyor."
Horlama ve uyku apnesinde ilaç tedavilerinin sonuç vermediğini belirten Prof. Dr. Yücel Anadolu, cerrahi yöntemlerin daha kesin sonuçlar verdiğini belirtti.
Uyku hijyeninin önemine de değinen Dr. Anadolu, iyi bir uyku için temiz hava, nem oranı uygun, yeterli oda ısısı ile sert ve yüksek yastıkların düzgün, ortopedik, deforme olmamış yatakların tercih edilmesi gerektiğini söyledi.
AA