ANKARA (AA) - AYNUR EKİZ - AK Parti İstanbul Milletvekili Ravza Kavakçı Kan, "Öyle bir had bildirildi ki Merve Kavakçı'nın şahsında bütün başörtülü kadınlara, ancak 16 sene 21 gün sonra, 23 Haziran 2015'te Meclis'te yemin ederek temsil etme vazifemizi yapmaya başlayabildik" dedi.
Kan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ailesindeki, hayatlarındaki en önemli kararların başörtüsü yasağıyla şekillendiğini belirtti.
Başörtüsü yasağı nedeniyle yurt dışına gitmek zorunda kaldığını, üniversite eğitimini de orada tamamladığını, Texas Üniversitesinden bilgisayar mühendisi olarak mezun olduğunu anlatan Kan, başörtüsü yasağının esnetildiği bir dönemde yüksek lisans eğitimini Boğaziçi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi'nde, doktora eğitimini ise burslu olarak Washington, DC'de Howard Üniversitesi'nde siyaset bilimi bölümünde yaptığını söyledi.
Ablası Merve Kavakçı'nın, 2 Mayıs 1999'da seçilmiş bir milletvekili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yaşadıklarını "adı konmamış darbe" olarak nitelendiren Kavakçı şöyle konuştu:
"TBMM'de seçilmiş bir milletvekilinin şahsında Türkiye genelinde başlatılan bir 'had bildirme kampanyası'. Seçmenlerinden başörtülü oy isteyen, Yüksek Seçim Kuruluna başörtülü resmiyle başvuran, resmi olarak aday kabul edilen, benim de kendisine oy verdiğim İstanbul 1. Bölge Milletvekili Merve Kavakçı, 2 Mayıs 1999'da Meclis'e yemin etmek için geldiğinde hepimizin gönlüne ateş düşüren, birçok insanın utançla hatırladığı bir muameleye muhatap oldu. Ecevi'tin kelimesi kelimesine hafızamıza kazınan 'Lütfen bu kadına haddini bildirin' cümlesi. Bu had bildirme emrinin, dönemin medyası tarafından aşkla, şevkle devam ettirilmesi. Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in, ailemizi çok yakın tanımasına rağmen anneanne tarafımın Ispartalı olması vesilesiyle 'Ajan provokatördür, elimde belgeler var' demesi. O belgelerin hiçbir zaman ortaya çıkmaması gibi bir süreç. Medya yoluyla bir kadına haddi nasıl bildirilirin Türkiye ve dünyaya gösterilmesi oldu. Vatandaşlıktan çıkartılması, ailesine, kişilik haklarına hakaret eden haberler yapılması, çocuklarının okulda yuhalanması, başsavcısının kapısına gidip yumruklaması, tekmelemesi, 'Yurt dışına kaçmak isterse yardımcı olalım' teklifleriyle daha da incitilmesi ve o günden bugüne gelinmesi. Böyle üzücü ve kara bir gün yaşanmıştı TBMM'de. Meclis'in itibarı, vatandaşların seçme hakkı, onların verdiği yetki yerle bir edilmişti, zedelenmişti. Öyle bir had bildirildi ki Merve Kavakçı'nın şahsında bütün başörtülü kadınlara ancak 16 sene 21 gün sonra, 23 Haziran 2015'te Meclis'te yemin ederek temsil etme vazifemizi yapmaya başlayabildik."
Türkiye'de seçme seçilme hakkının kadına çok erken verildiğinin bir övgü kaynağı olduğunu hatırlatan Kan, "Türkiye'de ayrım yapmadan bütün kadınlara seçilme ve hizmet etme hakkı 7 Haziran 2015'te daha yeni verilmiştir. Bu da inanan insan için aslında bir şereftir. İnanan, musibet tosladı mı sabreder kazanır, güzellik geldi mi hamd eder kazanır. Bu gerçekten çok beklenmiş ve çok sabredilmiş bir şeydir" diye konuştu.
- "Başörtüsüyle alakalı ilk hatıram annemin mesleğe veda etmesiydi"
28 Şubat sürecinden önce de başörtüsü nedeniyle ailece sıkıntılar yaşadıklarını dile getiren Kan, "Başörtüsü mevzusuyla alakalı ilk hatıralarımdan biri annemin mesleğine veda etmesiydi" dedi.
Kan, 1980 darbesi sonrası Alman dili ve edebiyatı öğretim üyesi olan annesinin, başını açmadığı için istifa ettiğini, İslami İlimler Fakültesinde dekan olan babasının ise kız öğrencilere başlarını açtırmadığı için emekliye ayrıldığını anlattı.
Çocuk olarak kendisini en çok bu hadisenin etkilediğini belirten Kan, "Üniversitede öğrencilerle bir şeyler paylaşmanın tadını aldıktan sonra annemi düşünüyorum. 20 senelik tecrübesi varmış, ne büyük bir zulüm. Onu başka alanlara hapsetti başörtüsü yasağı" diye konuştu.
- "Ablamın zaman zaman koruması zaman zaman danışmanıydım"
Ravza Kavakçı Kan, ablası Merve Kavakçı ile ilişkisini şöyle anlattı:
"Ben hem Fazilet Partisinde çalışıyordum hem de dava arkadaşı olduğum için ablamın zaman zaman koruması, sekreteri, asistanı, danışmanı, kardeşi olarak yanındaydım. İnsan ailesinden birisinin bu yaşadıklarına çok çok üzülüyor. Kuzenlerim, akrabalarım o dönem iş bulamadı. Bankalar bakıyordu 'Siz Merve Kavakçı'nın akrabasıymışsınız' diyordu. Biz toplumda hakaret işitiyorduk ama aynı zamanda çok büyük muhabbet ve hak etmediğim bir sevgiyle de karşılaşıyordum. 16 sene geçmiş üzerinden buna rağmen insanlar travmayı atlatamamış. Bana gelip koca bir delikanlı dedi ki: 'Ben lisedeydim, bağırarak ağladım'. Bir erkeğin söyleyeceği bir şey değil."
Şahsi olarak yaşadığı en zor anlardan birinin Meclis'teki yemin anı olduğunu ifade eden Kan, "Çok karmaşık duygular yaşadım, içimde hem bir mutluluk hem bir içime sığdıramadığım heyecan, hem bir öfke, hem üzüntü, hem kırgınlık" ifadelerini kullandı.
Meclis'e girdiğinde çok büyük bir alkış olduğunu anlatan Kan, bunun kendisine değil "had bildirenlere karşı bir tepki" olduğunu söyledi. Alkışlar karşısında çok büyük bir mahcubiyet hissettiğini de dile getiren Kan, "Şöyle düşündüm, 16 sene boşa geçmiş. Çünkü iç tüzükte kadınların pantolon giyebilmesi haricinde hiçbir değişiklik olmadı. Başörtülü olarak diğer vekillerle beraber yemin etmemiz de şunu gösterdi, demek ki hiçbir zaman yasak yoktu. 2 Mayıs 1999'da yapılanın da ne kadar yanlış olduğunu gördük" diye konuştu.
28 Şubat'tan bakarak bugünü değerlendiren Kan, "Çok klişe olacak ama hayaldi gerçek oldu" dedi.
Kan 3 kız kardeş olduklarını ve kendilerinin de kız çocukları bulunduğunu aktaran Kan, "Benim kızım ilkokuldan sonra orada okudu. O dönem 8 yıllık kesintisiz eğitim vardı. Kızımın rahat okuyabileceği bir okul yoktu. Dini eğitim alabileceği Amerika'da bir okul vardı, oraya gitti. İnançlı olarak ümitvar olacağız ama 'Benim kızıma nasip olur mu acaba' diyordum" değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki 29 Ekim resepsiyonuna ilk kez milletvekili kimliğiyle katıldığını anlatan Kan orada kendisini etkileyen bir anı şöyle paylaştı:
"Şehitlerimizin hatırasına Kur'an-ı Kerim ile başlandı. Akabinde etrafıma baktığımda üst düzey rütbeli kıymetli komutanlarımız, onların kıymetli eşleri, onların arasında birçok farklı insan ve ben milletvekili sıfatıyla oradayım. Üstelik bakanlarımızın arasında başörtülü bir bakanımız var. O anda şöyle bir düşündüm, 'Ya Rabbi bu an yaşanıyor mu, ben burada mıyım?' Hala inanmakta güçlük çekiyorum. Onun için bolca hamd ediyorum."
Bu konulardan bahsedince kendilerinin duygu sömürüsü yapmakla suçlandığını ifade eden Kan, "Evet şu anda yara kanamıyor ama hala bir yara var. Bu yaranın tam tedavisi için biz bunlardan bahsetmeliyiz, o yara iyileşsin ve asla öyle yaralar kimsenin vücutlarında ve ruhlarında açılmasın. Onun için bundan bahsedilmesi gerektiğini düşünüyorum. İnşallah Allah bize böyle günleri bir daha göstermez" dedi.
1982 Anayasası'nın değişmesi konusunda herkesin mutabık olduğunu dile getiren Kan, "Bu anayasayla olmaz, yama tutmuyor artık. Ama Meclis'te ilginç bir siyasi anlayış var. Hepimiz bu konuda mutabıkız ama siyasi gerekçelerle maalesef ülke menfaatlerini ön plana çıkaramayan bir anlayışla karşı karşıyayız" diye konuştu.
AA