2070 yılından mektup var!

yazar-71

“50 yaşına henüz bastım ama görüntüm 75 yaşındaki bir insanın ki gibi. Yeterince su içemediğim için böbrek sorunları yaşıyorum. Korkarım ki yaşamak için çok fazla vaktim yok. 10 yaşında bir çocuk olduğum günleri hatırlıyorum da o zamanlar her şey çok farklıydı. Parklarda pek çok ağaçlar, evlerde güzel bahçeler vardı. Yarım saat boyunca büyük bir zevkle duş alırdım. Bugünlerde ise cildimi temizlemek için mineral yağlı havluları kullanıyorum. Eskiden güzel saçlarımız vardı. Şimdi ise başımızı su kullanmadan temiz tutmamız gerektiği için traş etmek zorundayız. Sokaklarda, posterlerde, radyoda ve televizyonda “suyu duyarlı kullan” uyarıları olduğunu hatırlıyorum. Ama bende dahil hiç kimse bu uyarıları önemsemedi. Suyun sonsuza dek var olacağını sandık. Şimdi ise tüm nehirler, göller, barajlar ve yeraltındaki su yatakları, ya kurudu yada kirlendi. Sanayi hemen hemen durma noktasına geldi ve işsizlik büyük oranlara ulaştı. Yegane iş alanı deniz suyunun tuzunu çıkarıp kullanabilinir hale getiren fabrikalar. Ve maaşlarımızın bir bölümünü içme suyu olarak alıyoruz. Sokaklarda eli silahlı haydutların bir bidon su için bizlere saldırmaları çok yaygınlaştı. Yiyeceklerin yüzde 80’i sentetik. Eskiden yetişkin bir insanın günde ortalama 8 bardak su içmesi tavsiye edilirdi. Şimdi ise benim sadece yarım bardak su içmeme müsaade ediliyor. Kanalizasyon sistemi susuzluktan çalışmadığı için foseptik kullanıyoruz. İnsanlarımızın dış görünümü korkunç; susuzluk nedeniyle kırışık, sıska, ultraviyole ışınları nedeniyle yaralarla dolu vücutlar. Ozon tabakası kalmadığı için ışınlar çok daha kuvvetli. Cilt kanseri, mide, bağırsak enfeksiyonları ve idrar sistemi sorunları ölümlerin ana sebepleri. Cildin aşırı kuruması nedeniyle 20 yaşındaki bir genç 40 yaşında gibi görünüyor. Bilim adamları araştırdılar, ancak bu soruna bir çare bulamadılar. Su üretilemiyor ağaç ve sebze olmadığı için oksijen de azaldı ve bu yüzden yeni neslin zeka kapasitesi ciddi bir şekilde zarar görüyor. Devlet soluduğumuz hava için bize para ödetiyor. Erişkin başına günde 137 metreküp soluyoruz. Hala biraz yeşil alanı olan, nehirleri akan bölgeler silahlı askerler tarafından korunuyor. Su altın ve elmastan çok daha değerli bir hazine haline geldi. Yaşadığım yere nadiren yağmur yağdığı için hiç ağaç yok Bazen yağış beklerken asit yağmurları yağıyor. Mevsimler 20. yüzyılın çevreye zarar veren sanayisi, atomik deneyler ve çevreye yaydıkları kirlerden ciddi bir şekilde etkilendiler. Kızım benden gençliğimden söz etmemi istediği zaman ona yeşil tarlaların, çiçeklerin güzelliğini, yağmuru, nehirlerde yüzmenin, balık avlamanın, içebildiğimiz kadar su içebilmenin ne büyük bir zevk olduğunu ve insanların ne kadar sağlıklı olduklarını anlatıyorum. O bana “babacığım şimdi neden su yok?” diye soruyor. İşte o zaman boğazım düğümleniyor. Kendimi suçlu hissetmekten bir türlü kurtaramıyorum çünkü ben de o yaşadığı çevreyi kirleterek tahrip olmasına sebep olan, tüm uyarılara kulağını tıkayan nesle aitim. Şimdi ise bizim çocuklarımız bunun bedelini ödüyorlar! Yeryüzünde doğanın tahribatının dönüşü olmayan bir seviyeye ulaşmasından dolayı kısa süre içinde yaşamın mümkün olmayacağına kesinlikle inanıyorum. Ne kadar çok isterdim dünyamızı kurtarmaya zamanımız varken geriye dönüp insanoğluna bunları anlatmayı….”

***

Bu gazete bir gazete olmadan önce sadece kağıttan ibaretti. Ve eminim sen bu kağıdı sokakta görseydin üzerine basıp geçerdin. Çünkü emin ol ben de öyle yapardım. Ama biz sokak ortasında durduğunda üzerine basıp geçebileceğin bu kağıda kelimelerimizi bırakmaya başladığımız andan itibaren değerli oldu senin gözünde. Belki de dün üzerine basıp geçeceğin bu kağıda sadece biz birkaç cümle yazdık diye satın aldın.

Dün senin üzerine basıp geçebileceğin kağıdı biz gazete yaptık. Senin dünkü değersizin, bugün bizim en büyük değerlerimizden biri artık. Yaşamın boyunca bazı şeyler sana küçük ve değersiz gelecektir. Ancak senin için küçük ve değersiz olan birçok şey ona sahip olamayanlar veya ihtiyacı olanlar için çok değerli olabilir. Şu anda belki de suyun değerini tam olarak kavrayamadık, ama ne olur bundan bir 40-50 yıl sonrasını hayal edelim ve elimizdeki suyun değerini o şekilde anlamaya çalışalım. Boşa giden her damla belki de 2070 yılında bir insanımız için hayat kapısı olacak. Lütfen bilinçli bir şekilde hareket ederek elimizdeki suyun değerini anlayalım.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.