Santranç diye bir oyun…

Dostlarla bir araya gelmek, tarihe notlar düşülecek sohbetler etmek için insan bahaneler ararlar. Kahve, kahvehane bahane muhabbet şahane diye birde deyimimiz var. Öğretmen evi çay bahçesinin hikâyesi de bu işte…Çay Bahçesinin Bu yıl işletmesini sevgili dostlarım Köksal Yalçın ve Yakup Kaleli aldılar. Bu genç insanlar kendilerine verilebilecek en küçük destekle ne kadar büyük işler yapabileceklerini ortaya koydular. Aynı zamanda Merkez Yemek Fabrikasına da işleten bu dostlar Ereğli için birer kazanç olduklarını gösterdiler, ileride daha büyük işlere imza atacaklardır. Bu gün öğretmen evi çay bahçesinde güzel işlere imza atıyorlar. Öğretmenler Ereğli’ye ziyaret için gelen misafirlerini, artık mutlaka öğretmen evine getiriyor.Çay bahçesine yeni bir hizmet anlayışı getirdiler. Plastik sandalyelerde sıkılan insanlara kültürümüzün bir parçası olan sedir geleneğini yeniden canlandırdılar, bahçeye sedirler koydular. Sedirler, rahatlıkların yanı sıra oturanlara ayrılacak gibi gelmeye başladı. Sedir sırasını bekleyenler bile oluyor. Mesela ben her seferinde “boş olsa da sedire bir kurulsam” diyorum.Öğretmenlerimizin tatilin keyfini burada çıkarmaları, bir yılın yorgunluğunu atmaları güzel oluyor. Son günlerde bende bir satranç merakı başladı ki, sormayın! Başladığım günden bu yana bayağı bir mesafe aldım. Köksal Yalçın kardeşimle satranç oynarken ilginç deyimler öğreniyorum. Her şah demek oyunu kazanmak demek değildir, Küçük hamleler büyük hamlelerin habercisidir,Piyonu hafife alma başına büyük dertler açar, Hırs yapmak oyunu kazandırmaz,En iyi savunma saldırıdır,Geri çekilmesini bileceksin, Satranç bir denge oyunudur, Yaptığın hatadan dönüş olmayabilir, gibi daha sayabileceğim bir sürü deyim var…Ben bu oyunu iyice öğrenene kadar ne kadar deyim varsa onu da öğreneceğim. Ama ben satrançta en belirgin olarak şunu fark ettim, oyuncular Şah’tan önce Vezir’i devreden çıkarmak istiyorlar. Vezirin düşmesi karşı rakibe oyun üstünlüğü veriyor. Sırası ile kale, at ve file yöneliyor. Rakip, bunları yaparken de ara sıra şah’ı yokluyor. Piyonlar küçük lokmalar olmalarına rağmen bazen umulmayan yerlerde büyük hamleler yaparak her zaman olmasa da var olduğunu hissettiriyor. Sonuç olarak bir bütün halinde oynanıyor satranç. Satranç, oynayan insanlara dostlarını asla satmamalarını, yola çıkılan insanlarla birlikteliği anlatırken, yapılan her hamlede bir öndekinin arkasında durmasını öğretiyor. Seni desteklemek için beraber yola çıktığın dostların yanlış bir duruş sergilerse oyunu kaybetme olasılığın daha çok artıyor. İşte satrançta Vezir, yola çıkılanları kontrol etme ve doğru hamle yapmadıklarında onların yerine şah’ı koruyor.Yaşanan hayatla bunun ilgisini var mı? Bilmiyorum. Bildiğim bir şey var ki yola çıktığın insanı sattığın zaman onunla beraber sende kaybediyorsun…Kimse piyonlar suçsuz demiyor…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.