MÜSİAD "Vizyoner 2017 Programı"  gala yemeği

MÜSİAD "Vizyoner 2017 Programı" gala yemeği

Başbakan Yıldırım: (1)- "Bir ülkenin büyümesi ve önüne koyduğu hedefleri gerçekleştirmesinin olmazsa olmaz şartı, o ülkede idareye duyulan güven ve ülkedeki, yönetimdeki istikrardır. Türkiye son 15 yılın bu sağladığı imkandan dolayı çok büyük kazanımlar e

İSTANBUL (AA) - Başbakan Binali Yıldırım, bir ülkenin büyümesi ve önüne koyduğu hedefleri gerçekleştirmesinin olmazsa olmaz şartının, o ülkede idareye duyulan güven ve ülkedeki, yönetimdeki istikrar olduğunu belirterek, "Türkiye, son 15 yılın bu sağladığı imkandan dolayı çok büyük kazanımlar elde etmiştir. Bir Türkiye, üç Türkiye olmuştur. " dedi.

Yıldırım, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) "Vizyoner 2017 Programı" gala yemeğinde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin sanayileşme ve kalkınma sürecine çok önemli katkılar sunan MÜSİAD'ı tebrik ederek, başarılar diledi.

İzmir Aliağa'daki TÜPRAŞ'ta yaşanan iş kazası sonucu hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet ve yakınlarına başsağlığı dileyen Yıldırım, "Çalışma ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız mesele ile ilgili hemen gereken adımları attı, kapsamlı bir soruşturma başlattı. Tabi ki hedefimiz hiç iş kazası yaşanmayan, hiçbir emekçinin hayatını kaybetmediği bir iş dünyası, bir iş alemi sağlamak." dedi.

Türkiye'nin ne büyük zorluklardan geçerek bugünlere ulaştığını ifade eden Başbakan Yıldırım, "1990 ve 2000 yılları arasındaki dönemde dünyada kriz falan yok, dünyada bir sorun yok. Sorun nerede? Türkiye'de. Niye Türkiye'de sorun var? Çünkü Türkiye'de istikrar yok, güçlü iktidar yok. O yüzden de Türkiye, 1990-2002 yılları arasında yüzde 3 ancak büyüyebilmiş. Her şey var, dünya krizi yok. Dünya büyümeye devam ediyor ama Türkiye o yarışta geri kayıor. Sebebi belli. Güçlü iktidar yok, iç meseleleriyle enerjisini tüketen bir Türkiye var." diye konuştu.

Yıldırım, 2003-2016 yıllarında ise küresel krizlerin yanı sıra ülkede üretilen krizlerin olduğunu anlatarak, konuşmasına şöyle devam etti:

"Her ikisi birleştiği halde, güçlü iktidar, sürekli istikrar olması dolayısıyla ortalama büyüme yüzde 5.6. 1990-2000'li yılların iki katı büyüme sağlıyoruz. Dünya büyümesinin de iki katından fazla büyüme oranına sahibiz. Buradan anlatmaya çalıştığım şey şu; bir ülkenin büyümesi ve önüne koyduğu hedefleri gerçekleştirmesinin olmazsa olmaz şartı, o ülkede idareye duyulan güven ve ülkedeki yönetimdeki istikrardır. Türkiye son 15 yılın bu sağladığı imkandan dolayı çok büyük kazanımlar elde etmiştir. Bir Türkiye, üç Türkiye olmuştur. Bütün göstergelerde bunu görmek mümkündür. 2002'de satın alma paritesi gücüne göre Türkiye'deki kişi başı milli gelir, AB'nin kişi başına milli gelirinin yüzde 37'sini oluşturuyordu. Bugün ne oldu bu oran? Yüzde 62. Demek ki Türkiye, AB ile aradaki refah açığını kapatıyor. "

Küresel ekonomik krizin 2008'de başladığını, hala da bitmediğini belirten Yıldırım, "Türkiye, 7 milyon 600 bin vatandaşına iş sağlamış. Bu ne demektir? Her yıl ortalama 950 bin vatandaşımıza yeni iş, aş imkanı oluşturduk ve 2010-2017 dönemi itibariyle OECD ülkeleri arasında, istihdam oluşturmada bir numara olduk." dedi.

Başbakan Yıldırım, 2002'de enflasyonun AK Parti iktidara gelmeden önce yüzde 35 olduğunu, önceki yıllar yüzde 60-70'e kadar çıktığını söyledi.

2004 yılında, ülkenin siyasi tarihinde 34 yıl aradan sonra tek haneli enflasyonla Türkiye'nin tanıştığını anlatan Yıldırım, şunları kaydetti:

"2012 yılında ise son 44 yılın, en düşük enflasyonu gerçekleşti yüzde 6.2. 2002 yılı itibariyle yüzde 11.5 olan merkezi bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 11.5'tu. Şimdi yüzde 1.1 seviyesinde. Yani Maastricht kriterlerinin oldukça altında. Maastricht kriterlerini koyanlar, bu kritirleri aşan kendileri oldular. Bize nasihat çekenler şimdi o kriterlerden hiç bahsetmiyorlar.

Merkezi yönetim harcamalarının yüzde 43.4'ü, yarıya yakını nereye gidiyordu? Faize. Bütçenin yüzde 44'ü faize gidiyordu. 2016'da bütçenin yüzde 8.6'sı faize gidiyor. Vergi gelirlerine baktığımızda da durum vahim. Yüzde 85.7'si faize gidiyor. Bugün ne kadarı gidiyor? 2016 sonu itibariyle yüzde 10,9'u. Faiz giderlerinin milli gelire oranına baktığımızda 2002'de, faiz giderlerinin milli gelire oranı yüzde 14.4. 2016'da 2'nin altına düşmüş, yüzde 1.9. Faiz giderlerinin milli gelire oranı aynen kalsaydı, yani yüzde 14.4 olarak devam etseydi, 2003-2016 yılları arasında bu ülke dişinden, tırnağından arttırdığı, sizlerin derleyip, toplayıp biriktirdiğiniz paraların toplam 2 katrilyon 6 trilyonu faize gidecekti. Faizi düşürdüğümüz biz ne kadar ödedik? 701 milyar ödedik. Hala yüksek. 701 milyar da az değil. Ama 2.6 katrilyonla kıyasladığımız zaman çok önemli bir tasarrufu sağlamış oluyoruz. Ne demektir? 1.9 katrilyon fazladan faize ödemekten bu ülkeyi kurtardık. Nereye gitti bu paralar? Bu yollar nasıl yapıldı? Hastaneler, okullar, köprüler, tüneller... İşte bu faize verilmeyen, faizcilere verilmeyen, arttırılan 1.9 katrilyon parayla yapıldı."

Yıldırım, faiz ödemelerini azaltarak oluşturdukları bu tasarruflarla ülkenin, vatandaşın ihtiyacı olan hizmetleri gördüklerini aktardı.

Yine 2002 yılında kamu borcunun milli gelire oranının yüzde 72 olduğunu belirten Yıldırım, "Bir senede derleyip, topladığı paraların yüzde 72'sini, üçte ikisinden fazlasını, borca ayırmak zorunda. 2016'da ne kadar? Yüzde 28. Bu durumda Avrupa'nın borç yükü bakımından en iyi ülkesi Türkiye. 1992-2002'de Türkiye'ye doğrudan yabancı sermaye yatırımı, 11.6 milyar dolar. Bu ne demektir? 1 milyar dolar civarında yılda para girmiş. Peki 2003-2016 arası ne olmuş? 180 milyar dolar. 2017'yi de dahil ederseniz bugüne kadar 186 milyar doları bulmuş. Bu nereden oluyor? Güveniyor. Ülkenin geleceğine yatırımcı güvenirse gelir para koyar. Yoksa bizi çok sevdiğinden kimse parasını getirip buraya yatırmaz. Öngörülebilirlik, vizyoner... Vizyon demek, geleceği okumak, geleceği görmek, gelecekle ilgili tahminleri yapmak, ona göre iş tutmak." diye konuştu.

Başbakan Yıldırım, 2017 sabit fiyatlarıyla devletin bir yılda 60 milyar liralık yatırım yaptığını anlatarak, şöyle devam etti:

"2017'de 128 milyar liraya çıkmışız, yıllık yatırım. Tam bir kat fazla ama özel sektörünkine asıl dikkat çekmek istiyorum. Biz, iki katına çıkarmışız. Siz ne yapmışsınız? 2002 yılında 182 milyarlık bir yılda yatırım yaparken, 2017'de 4 kat artırmışsınız 801 milyar lira yatırım yapmışsınız. Ülkeyi kalkındıran, ekonomiyi büyüten, istihdamı arttıran yine sizsiniz. Biz sadece organizasyon yapıyoruz. Rakamlar ortada. Biz alt yapı yapıyoruz. Yolu biz yapıyoruz, havaalanını biz yapıyoruz, okulu, hastaneyi biz yapıyoruz. Ama onun üzerindeki araçları, makinaları, üretimi siz yapıyorsunuz. Rakamlar bunu ortaya koyuyor. Kamu, zannederler ki dünyanın yatırımını yapıyor. Asıl yatırımı özel sektör yapıyor, devletin sesi çok çıkıyor. Gizli kahramanlar, sessiz kahramanlar bu salonda. MÜSİAD yapıyor, diğerleri yapıyor. Bu ülke için taş üstüne taş koyan herkesin, başımın gözümün üzerinde yeri var. Yeter ki çalışın, üretin, bir vatandaşımıza daha fazla iş verin. Ne istiyorsanız emrinizdeyiz."

(Sürecek)

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :