"Mülteciler konusunda medya iyi bir sınav vermiyor"

"Mülteciler konusunda medya iyi bir sınav vermiyor"

İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü Prof. Dr. Fuat Keyman:- "İyi örnekleri ön plana çıkartırsak toplumdaki tansiyonu da düşürmüş oluruz. O yüzden Türkiye bir taraftan iyi iş yapıyor öbür taraftan da Suriyeli mülteci sorunu çok rahatlıkla manipüle edile

İSTANBUL (AA) - İstanbul Politikalar Merkezi (İPM), Sabancı Üniversitesi ve Stiftung Mercator Girişimi tarafından hazırlanan "Türkiye'deki Suriyeliler (Syrians in Turkey)" başlıklı rapor, kamuoyuyla paylaşıldı.

İPM'nin Karaköy'deki merkezinde düzenlenen toplantıda açıklanan raporda; sağlık, eğitim, iş gücü, toplumsal cinsiyete ilişkin konular, sivil toplum ve toplumsal kaynaşma başlıklarının ele alındığı belirtildi.

Raporda, Göç İdaresi Genel Müdürlüğünden alınan verilere göre, Türkiye'de 210 bin 177'si kamplarda olmak üzere 3 milyon 541 bin 572 Suriyeli'nin yaşadığı kaydedildi.

- Sağlık

Sağlık hizmetine erişimin hem Suriyeliler hem de uluslararası ve Türkiye'den paydaşlar açısından hayati öneme sahip bir konu olduğu vurgulanan raporda, çoğunlukla dil engeliyle karşılaşan, Türkiye'deki sağlık sistemini bilmeyen, yer değiştirme imkanı kısıtlı olan veya ayrımcılığa uğrayan Suriyelilerin, sağlık hizmetlerinden yararlanmakta güçlük çektiği ifade edildi.

Raporda; Eylül 2013'te Suriyeliler için ülke genelinde sağlık hizmetlerinin sağlandığı, 2016 yılında Suriyeli doktor ve hemşirelere yönelik hızlandırılmış eğitim kurslarının başlatıldığı, 2011-2012 itibarıyla Türkiye'nin güneyinde yer alan 11 ilde ücretsiz sağlık hizmeti verildiği ve Nisan 2018 itibarıyla 1 milyonu aşkın muayene hizmeti sunmuş 158 sağlık merkezinin faal durumda olduğu anlatıldı.

- Eğitim

Türkiye'de "Geçici Koruma" kapsamında bulunan Suriyelilerden yaklaşık 1 milyonunun okul çağındaki çocuklardan oluştuğu belirtilen raporda, şu anda Suriyeli üniversite öğrencilerinin yüzde 82'sinin lisans programlarına kayıtlı olduğu, lisans programlarına yapılan başvuruların sayısının mevcut kapasiteyi aştığı ifade edildi.

Milli Eğitim Bakanlığının (MEB) 2014 yılında Suriyeli öğrencilere devlet okullarına kaydolma hakkı tanıdığı hatırlatılan raporda, 2017 yılından bu yana okula devam eden 350 bin öğrencinin Şartlı Eğitim Yardımından (ŞEY) maddi destek aldığı vurgulandı.

Yüksek öğretim alanında ise 2013 yılında devlet üniversitelerindeki harç ücretlerinin kaldırıldığı kaydedilen raporda, 2017-20018 akademik yılında, Türk üniversitelerine Suriyelilerin yüzde 4'üne karşılık gelen 20 bin 700 Suriyelinin kayıtlı bulunduğu belirtildi.

- İş gücü

Raporda, iş gücü piyasasındaki koşullar ve istihdam konusunda belirli sektörlere ve lokasyonlara ilişkin kısıtlamalar nedeniyle Türkiye'deki Suriyelilerin çoğunluğunun değişik sektörlerde resmi çalışma izinleri olmaksızın çalıştığı ifade edildi.

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının (AÇSB) 2016 yılında yayınladığı Geçici Koruma Sağlanan Yabancıların Çalışma İzinlerine dair Yönetmelik kapsamında Suriyelilere yönelik iş alanlarında sınırlamalar ve yüzde 10'luk istihdam kotası sisteminin getirildiği kaydedilen raporda, ekim 2014'te "Geçici Koruma" kapsamındaki mültecilere yasal çalışma hakkının verildiği hatırlatıldı.

Birçok Suriyelinin bu kısıtlamalardan ötürü halen izinsiz şekilde çalıştığı belirtilen raporda, çalışma izinlerinin sektöre, illere ve yere bağlı kılındığı, bunun tek istisnasının mevsimlik tarım ve hayvancılık işçileri olduğu aktarıldı.

Raporda, eğitim, yasal istihdam ve sağlık hizmetleri -özellikle üreme ve ruh sağlığı- gibi kaynaklara erişimin önündeki engellerin yanı sıra yabancı düşmanlığı ve toplumsal cinsiyet temelli şiddetin, Suriyeli kadınların ve genç kızların karşılaştığı temel sorunlar arasında olduğu vurgulandı.

İstanbul Politikalar Merkezi Direktörü Prof. Dr. Fuat Keyman, Türkiye'nin son 6-7 yılda Suriyelilere yönelik yaptığının misafirperverlik diye adlandırdığını ve bunun devam ettiğini ifade ederek, şöyle konuştu:

"Bugün de bu yapı devam etmekle birlikte bence çok önemli bir iş yapıyor. Hele Avrupa ülkeleriyle dünyayla kıyaslandığı zaman şu anda mültecilerin barınması, korunması sisteminde Türkiye birinci ülke ama tabii bugün gelinen noktada rakamlar Türkiye nüfusunun yüzde 5'ine denk geliyor. Yapılan araştırmalar mültecilerden yaklaşık yüzde 55-60'ının burada kalacağını gösteriyor. Bu yüzden artık misafirperverlik değil, buranın iyi yönetilmesi lazım. Çünkü yeni bir kitle Türkiye nüfusuna eklemlenmiş oluyor ve 81 milyon nüfusumuz esasında şu an en az 83,5 milyon. Bu süreç iyi yönetilmezse sorunların olacağı bir döneme giriyoruz. Eğitim, iş gücü, ekonomi, kadın-erkek eşitliği, gençlik, sosyal bütünleşme alanlarında Türkiye'de birlikte yaşama dair bir çalışmanın yapılması gerekiyor."

Keyman, mülteciler konusunda iyi örneklerin ön plana çıkarılması noktasında medyaya önemli görevler düştüğünü vurgulayarak, "Mülteciler konusunda iyi örnekleri ön plana çıkartırsak esasında toplumdaki tansiyonu da düşürmüş oluruz. O yüzden Türkiye bir taraftan iyi iş yapıyor öbür taraftan da Suriyeli mülteci sorunu çok rahatlıkla manipüle edilebilecek, toplumda rahatsızlık yaratabilecek bir sorun olabilir. Dengenin iyi tutulması lazım. Hem misafirperverliği sürdürmemiz lazım hem de toplumdaki rahatsızlıkları engelleyecek bir yönetimi de uygulamamız lazım." değerlendirmesini yaptı.

Mülteciler konusunda medyanın iyi bir sınav vermediğini savunan Keyman, şöyle devam etti:

"Esasında medyanın bu konuda iyi pratikler dediğimiz Suriyeli mültecilerin buraya kendi rızalarıyla değil, zorunlu olarak yani yaşamlarını idame ettirmek için geldikleri ve bu anlamda Türkiye'nin nüfusuyla farklı kimlikleriyle bütünleştikleri zaman esaslı bir artı değer, bir zenginlik yaratacağı anlatılmalı. Yani bunun bir yük olmadığı, bir meydan okuma olmadığı, bizim toplumsal yaşamımızı zedeleyecek bir süreç olmadığına yönelik medyanın çalışması lazım. Mültecilerle ilgili Türkiyeli STK'ların çalışmaları Avrupa'da tanınıyor ama Türkiye medyasında yeterince ön plana çıkmıyor."

Raporu hazırlayanlardan Mercator-İPM araştırmacı Kristen Biehl ise Suriyelilerin gelişinden önce Türkiye'de göç alanında çalışan STK sayısının çok az olduğunu anlatarak, "Bu sayede STK'larda çoğalma ve çeşitlenme oldu. Suriyeli mülteciler, Türkiye'de sivil toplumun gelişmesine olumlu anlamda gelişmesine ve çeşitlenmesine katkı sağladı. Hem kurumlar kendilerini geliştirdi hem de aktörler çeşitlendi." ifadelerini kullandı.

Kaynak:Haber Kaynağı

Önceki ve Sonraki Haberler