Serpil Yalçınkaya

Serpil Yalçınkaya

Mucize

 

Bugün size geçen akşam TRT 2’de izlediğim bir filmden bahsetmek istiyorum. TRT 2’yi izleyenleriniz var mıdır, bilemiyorum.  Ben bu kanalın ülkemizdeki en kaliteli yayın yapan TV kanalı olduğunu düşünenlerdenim.  Kaliteli içeriğe sahip kültür-sanat programları, orijinal dilde yayınlayıp altyazılı verdikleri dünya sinemasından filmleri, sahne arkası içerikleri ve perde arası röportajları, film önü, film arkası programlarıyla göz dolduruyor.

İnsanlarımız üzerine habire boca edilmeye çalışılan basit magazin olayları, şiddet yanlısı programlar, dedikodu üreten yapımlardan olabildiğince uzak bir yayın akışları var.

Kısacası insanların ekran karşısına geçip de vaktini harcamasına değecek, olması gerektiği gibi olan, izlenebilecek tek kanal TRT 2.

Neyse efendim bugünkü asıl mevzuumuza gelelim dilerseniz. Filmin adı “Mucize”. 2017 yapımı. Filmin tanıtım yazısında:

“Auggie Pullman 5. sınıfa geçmek üzere olan bir çocuktur. Ancak doğuştan gelen yüzündeki kalıcı deformasyon geçirdiği onlarca ameliyata rağmen düzelmemiştir. O yaşına dek hiç okula gitmemiş, evde ailesi tarafından eğitim almış ve dışarıyla ilişkisi, hep bir kask aracılığıyla olmuştur. Sıradan bir okul olan Beecher'a başladığı günden itibaren bazılarının alay konusu olsa da aslında çoğu kişiden bir farkı olmadığını gösterecek, dış görünüşün ne kadar önemsiz olabileceğini kanıtlayacaktır.
Mucize filmi, 2012'de R. J. Palacio'nun yazdığı aynı adlı romandan uyarlandı.”
Deniliyor.

Konusu itibariyle ilginizi çeker, çekmez onu bilemem; lakin konunun işleniş biçimi, izleyicisine aktarmaya çalıştığı duygu ve düşünceler için oldukça üst düzeyde bir yapımdı. Treacher Collins sendromu adı verilen bir hastalıktan dolayı yüzü doğumundan itibaren deforme olmuş durumdaki bir çocuk ve ailesinin toplumla ve hayatla verdikleri mücadele, yaşadıkları olaylar ajitasyona yer verilmeden, duyguları sömürmeden kimi zaman gülümseterek kimi zaman içinizdeki empati ve sorgulama düzeneklerini harekete geçirecek nitelikte idi. Konuyu filmdeki diğer karakterlerin( ana karakterin, ablanın, arkadaşlarının v.s.) bakış açısından, tüm karakterlerle birlikte ele alarak amacına ulaşmayı başaran nitelikte bir filmdi. Böylece siz de olay kahramanının dışındaki diğer karakterlerin de gözünden olayın algılanma şeklini kavrayabiliyordunuz.

Kimi zaman “sıradan” olabilmenin ne kadar büyük bir nimet olduğunu ister istemez iliklerinizde hissediyorsunuz. Aile içi ilişkileriniz, toplumsal ilişkilerinizin yapısıyla alakalı düşünceler yumağında buluyorsunuz kendinizi. Ben de faklı koşullar altında dünyaya gelseydim ne olurdu sorusunu kendinize soruyor, ben diğer insanlara karşı, insanlar da bana karşı ne düşünürdü acaba? Demekten alıkoyamıyorsunuz kendinizi... Sevmek mi nefret etmek mi en kolayı?...

Ve filmin en hoşuma giden repliklerinden bir tanesi:

 "Haklı olmak ile nazik olmak arasında seçim yapmanız gerektiğinde, nazik olmayı seçin.”

NOT: Bugüne kadar akran zorbalığı konusunu birkaç defa gündeme getirmiş biri olarak bu filmin anne-babalar ya da eğitimciler tarafından mutlaka çocuklarıyla/öğrencileriyle birlikte izlemeleri gerektiğini düşünüyorum.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.