MHP'nin vekil adayı Ümit Özdağ kimdir?

MHP'nin vekil adayı Ümit Özdağ kimdir?

Şimdilerde televizyon tartışmalarının kadrolu konuklarından, MHP'nin milletvekili adayı Özdağ hakkında geçmişte ortaya atılan vahim iddialar...

Şimdilerde televizyon tartışmalarının kadrolu konuklarından biri olan, MHP'nin milletvekili adayı Ümit Özdağ'ı daha yakından tanıyalım. İşte Özdağ hakkında geçmişte ortaya atılan vahim iddialar...

Prof. Dr. Ümit Özdağ, Milliyetçi Hareket Partisi’nden milletvekili adayı. Özdağ babası 27 Mayısçı Muzaffer Özdağ’ın oğlu. Muzaffer Özdağ da MHP’nin efsanevi lideri Alparslan Türkeş’in en yakın arkadaşlarından bir tanesiydi. Yani Ümit Özdağ’ın MHP ile ilişkisi çok eskilere dayanıyor.

Ancak Türkiye kamuoyu Ümit Özdağ’ı MHP milletvekili adaylığından çok daha önce Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi (ASAM) başkanı olarak tanıdı. Özellikle 28 Şubat Süreci’nde ön plana çıktı.

Daha çok Türkiye’nin dış güvenlik sorunlarıyla ilgili açıklamalar yapıyordu. Ama bir taraftan da PKK ile ilgili yaptığı yorumlarda güvenlik güçlerinin elinde bulunan “günlük bilgileri” kullanıyordu.

Açıklamalarıyla istihbarat raporlarını kıyaslayan güvenlik uzmanları bu bilgiyi gazetecilerle paylaşmıştı. Bunun üzerine de dönemin en önemli haber dergisi Aktüel’de Ümit Özdağ ile bir röportaj yayınlandı.

Özdağ ile ilgili iddialar sadece bununla sınırlı değildi. Ordu tarafından “İrticai sermaye” listesinin başına yerleştirilen Ülker grubu o tarihlerde Türk Silahlı Kuvvetleri Vakfı’na üç milyon dolar bağışlamıştı. Bu bağışın yapıldığı tarihlerde bir o kadarının da bu ilişkiyi kuran kuruma gittiği söyleniyordu. O kurum Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi yani ASAM’dı. Kurumun başında da Ümit Özdağ bulunuyordu.

Ancak bu bağış sonrasında Özdağ hakkında pek çok söylenti çıktı. Kısa bir süre sonra da Özdağ ASAM’ın başından ayrılmak zorunda kaldı.

Kaynak: Liberalses

İşte MHP milletvekili adayı Ümit Özdağ’ın Aktüel’e verdiği röportajın tamamı: (Unutmadan söyleyelim Aktüel röportajı “Baliç’e Rakip Bilimadamı” başlığıyla vermiş, bu “bağış” olayına dikkat çekmişti. Baliç o tarihlerde Türkiye liglerinin en pahalı futbolcusuydu)

Ümit Özdağ: "Tabii ki enforme ediliyorum"

Özdağ soyadı yakın tarih meraklılarının yakından tanıdığı bir ismi, Muzaffer Özdağ’ı hatıra getiriyor. 27 Mayıs darbesinin hemen ardından kurulan Milli Birlik Komitesi’nin üyesi idi Em. Alb. Muzaffer Özdağ. MBK ile anlaşmazlığa düşünce de 14 arkadaşı ile birlikte yurtdışına, Japonya’ya, Tokyo büyükelçiliğine gönderildi.

28 Şubat ise bir başka Özdağ’ı meşhur etti. Bu defa "Junior" Ümit Özdağ vardı karşımızda. Ancak oğul Özdağ’ın önünde askeri hiyerarşiyi ifade eden unvan yerine akademik titr vardı: Doçent doktor. Babasının büyükelçiliği döneminde Tokyo’da dünyaya gelmişti. İyi eğitim almıştı Özdağ. Kamuoyunun karşısına siyasi analist olarak çıktı. Ancak onu asıl gündeme getiren, kurmuş olduğu vakfa almış olduğu bağıştı. Ülker’den üç milyon dolar almıştı ve şaşırtıcı olan bu paranın veriliş zamanıydı. İrticacı şirketler listesinde bulunduğu ileri sürülen Ülker, Mehmetçik Vakfı’na birbuçuk trilyon lira bağışlamaya karar vermişti. Bağış çekini de dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Em. Org. Çevik Bir’e teslim etmişti. Tam bu günlerde Doç. Dr. Ümit Özdağ’ın stratejik araştırmalar yapan vakfına da eş rakamlı bir çek gitti. O gün bugündür her önemli uluslar arası olayda Doç. Dr. Özdağ ekranlarımızda beliriyor. 

 "Stratejist olarak çağrıldığı tartışmalarda istihbaratçıları bile kıskandıran bilgileri ard arda sıralıyor. Şimdi Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi adlı "think – tank"i oluşturuyor. Ve "Bu iş için bir milyon dolar yardım almışsınız” deyince de kızıyor: “Çok daha fazla; stratejik araştırma çocuk işi değil!”

Milli Güvenlik Akademisi’nde ders veren önemli isimlerden Ümit Özdağ ile yaptığımız görüşmede bu konulara açıklık getirmeye çalıştık.

 –Doktora ve doçentlik tezleriniz ordu - siyaset üzerineyken, birdenbire farklı bir alana yöneldiniz. Kamuoyu sizi genellikle dış politika konularında uzman olarak tanıyor. Neden alan değiştirdiniz?

– 1984’te Sovyetler Birliği çalışmalarına başladım. Tezimi çalışmaya ise 1987’de. Yani ordu – siyaset ilişkilerinden önce dış politika çalışmaya başladım. Bu çerçevede PKK, Türkiye’nin en büyük dış ve iç politik sorunudur. 1989’dan itibaren yavaş yavaş PKK çalışmaya başladım. Akademik bir öncülü yoktu PKK çalışmasının benden önce.

1994’te Avrasya Dosyası dergisini çıkardık. Hakkımızda birçok söylenti çıkardılar. Dergi MİT’in, genelkurmayın yayın organı mı, gibi. Oysa bu dergi hiçbir yerin yayın organı olmadı. Türk entelektüalizmi bunu sırtladı ve götürdü. Giderlerimizi reklam gelirlerinden karşılıyorduk. Avrasya Bir Vakfı bizden 250 dergi satın alarak destek olmaya başladı. Bunu İstanbul’da aydınlara dağıtıyordu. Ben 1996’da Türkiye’den ayrıldım. ABD’de birsene kaldım. Dergi maddi zorluklar yüzünden kapandı.

 – Georgetown Üniversitesi’nde mi?

– Hayır, o Aydınlık gazetesinin uydurması. Washington’da değildim ben. Towson Üniversitesi’ndeydim, Baltimore’un bir kasabasında.

 – Neyle ilgiliydi araştırmalarınız?

– İki kitap hazırlıyorum, onun araştırmalarını yaptım. Biri Küreselleşme ve Milli Devlet. O da etnik sorunun bir uzantısıdır. Sovyetler Birliği, Rusya ve BDT’de etnik çatışmalar ise ikincisi. Şu anda bilgisayarımda yazılıyor.

 "Kuzey Irak’a dışişleri gönderdi"

– Avrasya Dosyası, Avrasya Bir Vakfı’nın desteği ile geçen yıl yeniden çıkmaya başladı. Vakfın kurucuları arasında MHP milletvekili Enis Öksüz, DYP eski İstanbul İl Başkanı Rasim Cinisli, işadamı Murat Ülker gibi isimler var.

– Ben ABD’den dönünce, Avrasya Bir Vakfı "Bu dergi Türkiye’ye faydalı, aydınımızın bu dergiye ihtiyacı var, biz sizden yine alalım" dedi. Yorulmuştum dergiyi o şekilde çıkarmaktan, her sayısında reklam için koşturuyorsunuz. Batıda bu tür dergiler devlet tarafından desteklenir. Çünkü strateji dergilerinin çok büyük okuyucu kitlesi yoktur, satışla yaşayamaz. Devletten para almadığımız için yaşamamız çok zordu. O zaman "Avrasya Dosyası, Avrasya Bir Vakfı’nın yayın organı olarak çıksın" diye teklif getirdiler. Yine aynı konseptte çıkacaktı. Jeoekonomi ve diğer dergi projeleri için de destek verdiler. Bunlar sonradan gelişti ama. Biz tekrar dergileri çıkartmaya başladık. Çalışmalarımız genişleyerek devam ediyor, enstitüye dönüşüyoruz. Kadro da gelişiyor.

Anıl Çeçen, Hasan Köni gibi isimler var yeni kadroda. Türkiye’de insanların tabii ki iç politik kimliği var. Bizi hiç ilgilendirmiyor. Bizi ilgilendiren; hangi siyasal partiden, görüşten olursa olsun cumhuriyetin kuruluş esaslarına bağlı kalmaları ve Türkiye’nin bölünmez bütünlüğünde mutabık olmaları.

 – Sizin 1996’da spekülasyonlara da neden olan bir Kuzey Irak geziniz var. Üniversite mi göndermişti sizi?

– Üç aylığına dışişleri bakanlığına transfer oldum Gazi Üniversitesi’nden. O yılın mayıs ayında bakanlık adına bölgeye giden heyetin başkanlığını yaptım. Ama önce benim Güneydoğu Anadolu’da 1995’te yapmış olduğum cumhuriyet tarihinin en geniş kapsamlı araştırması var. Güneydoğu’dan Batı Anadolu’ya göçenlerin kültürel kimlik ve kültürel yapısı üzerine, 10 binin üzerinde denekle yapılmış bir araştırma. O çalışmadan sonra dışişleri bakanlığı “Kuzey Irak için bir sosyal doku araştırması da bize yapar mısın?” dedi. Bunun üzerine gittim.

 – Fethullah Gülen cemaatinin Kuzey Irak’ta okulları var. Onlar için de olumlu rapor hazırladığınız söylenmişti.

– Fethullah Gülen cemaatinin bir okulu var, Erbil’de. Buraya gittim. Türkmen Cephesi’nin de okulları vardı. Gülenciler’in okulu bir kolejdi. Onlara Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) o imkanı sağlamıştı. Ve imkanlar açısından Türkmen okulundan katbekat iyiydi. Bu konuda gördüklerimi yazdım, Milli Güvenlik Akademisi’nde de aynı konulu bir toplantıda konuştum. Bu toplantı gizliydi. Size kim sızdırmışsa...

– O zaman siz söylemiştiniz.

– Ben mi anlattım? Yapmam. Şöyle söyleyeyim, okullar hakkında değil oradaki okul hakkında görüşlerimi anlattım. Olumsuz tepki almadım. Oradaki dışişleri bakanlığı temsilcisi de okullar hakkında olumsuz bir görüş belirtmedi. Hatta bu okulların faydalı olduğunu, ancak kontrol altında tutulması gerektiğini söyledi.

 – Milli Güvenlik Akademisi’nde, Harp Okulu’nda, Terörle Mücadele ve Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı’nda ders veriyorsunuz. Hangi konularda?

– Genel dış politika konuları.

 Merkezin parası Ülker’den

– Avrasya Dosyası bir think - tank kuruluşuna dönüşüyor. Masrafları yine Avrasya Bir Vakfı mı karşılayacak?

– Vakıf, Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi’ni üstlenecek.

 – Bu kuruluşun Ülker topluluğu tarafından finanse edildiği söyleniyor...

– Tek başına Ülker değil ama, en büyük finans desteği onlardan.

 – Bir milyon dolar aldığınızdan bahsediliyor.

-Yok, çok az söylemişler. Çok daha fazla. Stratejik araştırmayı çocuk işi mi zannediyorsunuz? Bir milyon dolarla dünyanın hiçbir yerinde stratejik araştırma yapamazsınız.

 – Bir ara, Ülker grubunun bir yandan "irticacı" sayılıp boykot edilmesi istenirken öte yandan da grubun askeri vakıflara 1,5 trilyon lira bağışta bulunduğu yazıldı basında. Ülker size yardımı da o sırada mı yaptı?

– Bir gazete "irticacı listesinde Ülker var" diye yayın yaptı. Mahkemeye verildi gazete. Genelkurmay mahkemeye resmi bir kağıt yolladı. Ülker’in hiçbir zaman irtica listesinde yer almadığı söylendi. Mahkeme bunun üzerine anılan gazeteyi 10 milyar lira tazminata mahkum etti. Şimdi dava yargıtay aşamasındaymış. Ama genelkurmayın resmi yazısında Ülker hiçbir zaman irtica listesinde yer almadı.

– Televizyonlarda PKK ile ilgili çok fazla güncel bilgi kullanıyorsunuz. Militan isimleri veriyor, bugünkü PKK’yı anlatıyorsunuz. Bir akademisyenin günlük bilgilere ulaşması kolay değil...

– Aldığım ve verdiğim bilgiler iki aydan önce değildir. Bir şey gözden kaçırılıyor; Türkiye’de basında herşey çıkıyor. Yeter ki çok iyi basın taraması yapın. Benim kullandığım bilginin yüzde 99’u açık enformasyon. Yüzde bir oranında var tabii.

 "Kamuoyu oluşturuyorum"

– Derse gittiğiniz Milli Güvenlik Akademisi’nden, Emniyet İstihbarat’tan da bilgi akışı oluyor mu?

– Tabii, istediğim zaman oturup sohbet ediyoruz. Ben güvenlik çalışıyorum, elbette güvenlikçilerle görüşüyorum. Hepsiyle görüşmelerim oluyor. Zaten güvenlik meselelerini başka türlü çalışamazsınız. Entelektüel bir atmosferi içli – dışlılık olarak anlıyorsanız...

 – Araştırma yapmak için verilen bilgilerin dışında kamuoyu oluşturmak için verilen bilgiler sizin açınızdan bir problem teşkil etmiyor mu?

– Türkiye’de güvenlik meseleleri ile ilgili çalıştığınız zaman bu bilgilerinizle kamuoyunu enforme etmek sizin görevinizdir. Enformasyonu da tek başına yapamazsınız. Basın sizi davet eder. Siz de bilimsel araştırmalarınızı basına aktarırsınız. Görgünüzü, bilginizi kullanarak yorumlarsınız meseleyi. Bunun sonucunda bir kamuoyu oluşur mu? Kesinlikle oluşur. Bu sizin kamuoyu oluşturma görevinizin bir parçası değil, neticesidir.

 – Ben bilgi kaynağının tekliği açısından sordum.

– PKK ile ilgili en sağlıklı bilgiyi Emniyet İstihbarat’tan ve Genelkurmay’dan değil, PKK’dan alırsınız. Ben PKK ile görüştüğümü de söyledim.

 – PKK size dağdaki militan kadrosunu mu anlattı? Konuşmalarınızda bu tür ayrıntılar var.

– Dağdaki militan konusunda kaç PKK belgesi okudunuz? PKK’nın bir kamuoyu için yaptığı normal yayınlar, bir de daha özel yayınlar vardır. PKK kimseye vermez bunu. Satıyor. Kimseye al oku diye vermez. Meraklısı olursanız bulursunuz. O kadar çok yayın bulursunuz ki.

 – İstihbaratla aranız iyiyse, oradan da alabilirsiniz.

– Ben şimdiye kadar hiç PKK yayını almadım. Bir tarama yaparsanız ARGK takım yönetmeliği, eyalet komitesi yönetmeliği, halk komiteleri yönetmeliği, haberleşme sistemi, Şam 1989 toplantı talimnamesi, Şam 1989 örgütlenme birimleri talimnamesi... Bulursunuz bunları. Yeter ki araştırmacı olun.

Aktüel