Salih Sedat Ersöz

Salih Sedat Ersöz

Merkezi Ezanımı geri istiyorum

 

28 Şubat döneminde başlatılan merkezi ezan sistemine, 28 Şubat kararlarının devamı niteliğinde düşündüğümüz için herkes gibi ben de karşı çıkmıştım.

28 Şubat uydu hükümetine olan güvensizlik, 28 Şubat’ın o karanlık günlerinde Türkiye’de ilk defa uygulanan o sisteme karşı olmamızın en büyük gerekçesi idi.

Bütün manevi değerlerimizi ortadan kaldırmaya azmetmiş bir yönetimin uygulamaya koyduğu her karara karşı çıkmayı din ve vatan borcu olarak görüyorduk.

Haksız da değildik.

Postmodern darbe olarak tarihe geçen o süreçte, 33 bin 271 öğretmen kılık kıyafeti nedeniyle soruşturma geçirmiş, bunlardan 12 bin öğretmene ceza verilmiş, 11 bin öğretmen istifa etmek zorunda bırakılmış, 3 bin 527 öğretmenin görevine son verilmiştir.

İmam Hatiplerin orta kısımlarının kapatıldığı, hafızlık eğitiminin tamamen bitirildiği, Kur’an Kursları üzerinde büyük baskıların yapıldığı, 600 bin başörtülü öğrencinin okullara ve üniversiteye giremediği, katsayı engeli nedeniyle 12 milyon 80 bin meslek lisesi öğrencisinin istediği üniversitede eğitim göremediği, milyonlarca gencin geleceğiyle oynandığı bir süreçti 28 Şubat…

Sokaklarda bile başörtüsü ve dindar avı yapıldı. Başörtülüler hastanelere bile alınmadı. Üniversitelerde ikna odaları kuruldu, 14 yaşındaki çocuklar bile tutuklandı. Tek Parti döneminden sonra Türkiye’de dine ve dindarlara yapılan en büyük baskı o dönemde gerçekleşti.

Ayrıca o dönemde sadece dini görevlerini yerine getirdikleri için 1635 askeri personel YAŞ kararlarıyla meslekten ihraç edilmiş, 4625 kişi fişlenmiş, 2 bin 500 kişi ise emekliye sevk edilmişti.

İşte böyle bir süreçte merkezi ezan, merkezi vaaz ve merkezi hutbe sistemi başlatıldı.

Merkezi vaaz ve merkezi hutbenin amacını anlamak mümkündü. Bu uygulama ile cami imamları, vaizler ve hocalar istediğini konuşamayacak, Diyanet Teşkilatından kendilerine gönderilen metinleri okumakla yetineceklerdi. Diyaneti zaten çoktan avuçları içine almışlardı.

Ezanın tek merkezden okunma sebebini bir türlü çözememiştik.

Tamam merkezden çok güzel ezanlar okunuyordu ama bu kararın altında bir hinlik olmalıydı.

Zira bu kadar zulüm yapan bir yönetimin, sadece ezanlar güzel okunsun diye böyle bir uygulamaya geçmesi beklenemez, düşünülemezdi. 

‘Ezanlar her camide birkaç dakika da olsa farklı zamanlarda okunuyor böylece semalardan ezan sesi eksik olmuyordu. İşte o ezan seslerini arzdan ve semadan yok etmek için böyle bir uygulama başlattılar’ şeklinde yorumlar yapıyor, ayrıca bu uygulama namaz kılınan her yerde ezan okunması sünnetini de ortadan kaldırdığı için karşı çıkıyorduk.

Ancak aradan geçen zaman içinde, okunan güzel ezanlar sayesinde bu sistemi sevmeye başladık.

Hakikaten öyle güzel ezanlar okunuyordu ki, insan dinlemeye doyamıyor ve taa ruhumuz dinleniyor, gönüllerimiz sulanıp canlanıyor ve cuşa gelip coşuyordu.

Okunan o güzelim ezanların bitmesini hiç istemiyor, o ezanlar sayesinde ruhumuzu yenileyip temizliyorduk.

O ezanlar rahmet deryaları olup her yanımızı sarıyordu.

Osmanlı döneminde İstanbul’da öyle güzel ezanlar okunurmuş ki, ezan okunmaya başladığı anda sadece Müslümanlar değil, gayri müslimler bile işlerini güçlerini bırakır, o güzel sadanın etkisi ile ezan bitinceye kadar zevkle dinlerlermiş.

Hatta okunan o ezanlar sayesinde çok sayıda gayri müslim, Müslümanlığı seçmiş.

İşte o dönemi tekrar yaşamaya başlamıştık.

Bu kararı alanlar tabi böyle bir sonuç olsun istemiyorlardı, onların niyetleri farklı idi ama her şeye hâkim olan ve her şeye gücü yeten yüce Rabbim böyle hayırlı bir sonuç hâsıl etmişti.

Birkaç yıl önce merkezi ezan sistemi kaldırıldı.

Artık imam ve müezzinler eskiden olduğu gibi kendi camilerinde ayrı ayrı ezan okumaya başladılar.

Sevindik. Semalarımızdan yine ezan sesleri eksik olmayacak dedik. Arz ve sema her an, her saniye ezan sesi ile çınlayacak dedik.

Ancak bu sevincimiz uzun sürmedi.

Ezanlar bed sesli kişilerin eline geçti. Hele hele imam veya müezzinlerin izinli oldukları günde okunan ezanlar, bırakın insanları camiye toplamayı, camiden kaçırtır hale geldi.

Bağırıp çağırmayı ezan okuma zannediyorlar. Eline mikrofonu alan bilip bilmeden bağırarak ezan okuduğunu zannediyor.

Okunan güzel ezanlar insanı ne kadar mest ediyor ise ezan okuduğunu zannedip bağırıp çağıranlar da insanları o kadar camiden, cemaatten uzaklaştırıyorlar.

Bunun bir çaresi olmalı. Merkezi ezan sisteminde okunan o güzelim ezanlara hasret kaldık.

Yetkililere sesleniyorum. Buna bir çare bulunuz lütfen. İnsanları daha fazla ezandan, camiden soğutmayınız. Ezan okuyorum diye bağırıp çağırarak herkesi rahatsız edenlerden Müslüman milleti kurtarınız.

İmam ve müezzinlere talimat veriniz. Her önüne gelene mikrofonu vermesinler.

Bilhassa izin günlerinde kıraatları bozuk ehil olmayan kişilere ezan da okutmasınlar, imamlık da yaptırmasınlar. 

Merkezi ezan sisteminde iken okunan ezanlarımı geri istiyorum. Sağlıklı ve mutlu yarınlar efendim.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar