Medeniyetler Buluşması

Nihayet önceki gece, 40 yıldır Avrupa Birliği kapısında bekletilen Türkiye için müzakere vizesi çıktı. Pazar gününden bu yana, adeta tüm Türkiye nefesini tutmuştu. Sadece Türkiye değil, aslında tüm dünya, Avrupa Birliği’nden gelecek nihai kararı bekliyordu.17 Aralık 2004 tarihinde, Türkiye’nin yükümlülüklerini yerine getirdiği kararı verilmiş ve 3 Ekim 2005 tarihinde müzakerelerin başlayacağı bildirilmişti. Ancak geçen 10 ay, bizim açımızdan bir hayli çalkantılarla doluydu. Özellikle Fransa ve Almanya’daki muhalefet partileri, Türkiye’ye tam üyelik yerine imtiyazlı ortaklık statüsü verilmesi gerektiğini savunmuşlar, bu durumu fırsat bile Güney Kıbrıs ve Avusturya kendilerine özgü taleplerinde ısrarcı olmaya başlamışlardı.Kıbrıs meselesi geçtiğimiz dönemde hep Türkiye’nin önünde engel olarak görüldü. Bu konuyla ilgili olarak epeyce yazıldı, çizildi. Hükümet bu konuda oldukça eleştirildi. Ancak gelinen noktada bu konuda bizi zor duruma sokacak bir netice de ortaya çıkmadı.Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN, Kızılcahamam’da milletvekillerine hitaben yaptığı konuşmada; Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesine karşı sorun çıkaran ve müzakerelerin başlamasını baltalamaya yönelik çaba sarf edenleri, medeniyetler çatışmasının sorumluları olarak ilan etti. Avrupa Birliği içerisinde, Türkiye’nin büyük bir ortak olarak girmesini istemeyen kesimlerin, gerçekte Hıristiyan topluluğu emelinde olduklarını vurguladı.Nihayet pazartesi gecesi Dışişleri Bakanı Abdullah GÜL, mutabakatın sağlandığını belirterek Lüksemburg’a gideceğini söylediğinde, 40 yıllık Avrupa Birliği hayalinin gerçekleşeceğine yönelik umutlar bir hayli arttı. Ancak sürecin daha baştan ne kadar çetin ve çalkantılarla geçeceği daha ilk günden belli oluyordu. Pazartesi gecesi Dışişleri Bakanı Abdullah GÜL’ü basın toplantısında izledim. Saçlarının ne kadar ağardığını o anda fark ettim. Avrupa Birliği’nden müzakerelere başlama vizesi almış bir Türkiye, bugün artık dünden daha farklı bir Türkiye olacaktır. Zira müzakerelere başlamış olan bir ülke, henüz bu sürece başlamamış bir ülkeye göre çok daha farklı bir konumdadır.Türkiye’nin uluslararası alanda saygınlığını daha da artıracağını tahmin ettiğimiz bu gelişme, içeride de önemli atılımların yapılmasına yol açacaktır. Hükümetin ciddi ve kararlı duruşu, 75 milyonluk bir ülkenin öyle küçük hesaplara boyun eğmeyeceğini, karşılarında açık, samimi ve onurlu bir ülkenin durduğunu Avrupa’ya ve dünyaya bir kez daha açıkça göstermiştir. Sonuç olarak 3 Ekim sonrası Türkiye, çok daha önemli kazanımlar elde edecek ve kararlı adımları ile kendisine karşı duran ülkelerin başlarını öne eğdirecek atılımlar yapacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.