
Osman Demirci
Mazlumlarla Buluşmaya Gidiyorum..
Dadaab: Dünyanın En Büyük Mülteci Kampı
Dadaab… Bu ismi ilk duyduğumda hissettiğim tarifsiz duyguları bugün gibi hatırlıyorum. Dünyanın en büyük mülteci kampı olan, yaklaşık 800 bin insanın hayata tutunmaya çalıştığı bu yer, yaşamın sınırlarını zorluyor. Buradaki insanlar, açlıkla, yoklukla ve türlü zorluklarla mücadele ediyor. Ve ne zaman oraya gitsem, kalbimde derin bir sızı hissediyorum.
Bu, benim altıncı gidişim. Ama her defasında aynı heyecan, aynı hüzün ve aynı umut dolu kalple yola çıkıyorum. Orada bir çocuğun yüzündeki gülümsemenin, bir annenin minnetle edilen duasının, yaşlı bir dedenin ellerini açarak ettiği şükrün şahitliğini yapmak, insanın yüreğinde unutulmaz izler bırakıyor.
Zorlu Yolculuk: Nairobi’den Dadaab’a
Dadaab’a gitmek kolay değil. Kenya’nın başkenti Nairobi’ye indikten sonra, 13 saat süren zorlu bir karayolu yolculuğuyla ulaşılıyor. Bu yolculuğun yaklaşık 5 saati, yol bile olmayan, çölün kumlarında ilerleyen araçlarla yapılıyor. Sert iklimi ve ulaşılamazlığıyla bilinen bu kamp, birçok insanın ulaşmaya cesaret edemediği bir yer.
Dahası, bu kamp, yalnızca fiziksel olarak değil, manevi anlamda da zorluklarla dolu. Bölgede yoğun şekilde misyoner faaliyetler yürütülüyor. Hristiyan misyonerler, umut arayan bu mazlum insanların dinlerini çalmaya çalışıyor. Özellikle Müslüman dernekler için ulaşılması zor ve tehlikeli bir yer olması nedeniyle, Dadaab çok fazla tercih edilmeyen bir kamp. Ancak biz, bu mazlum insanları sahipsiz bırakmamak için orada olacağız.
Bir Lokma Sıcak Yemeğin Değeri
Türkiye’den oraya gıda götüremesek de, gerekli malzemeleri orada temin edeceğiz. Çöl ikliminin sert şartlarında, bir lokma sıcak yemeğin dahi ne kadar kıymetli olduğunu biliyoruz. Kurbanlar kesilecek, sıcak yemekler hazırlanacak ve sofralar kurulduğunda hep birlikte dualar edilecek. Her bir bağış, oradaki bir çocuğun karnını doyuracak, bir annenin yüzünü güldürecek.
İlk Ziyaretin Unutulmaz İzleri
İlk ziyaretimde gördüğüm manzaralar hâlâ hafızamda. Çocuklar çıplak ayaklarla kumun üzerinde koşuyor, yaşlılar gözlerinde hüzünle sessizce dua ediyordu. Ama o sessizliğin içinde umut vardı. O umudu taşıyan bir çocuğun yüzündeki gülümsemeyle anlamıştım; bu gülümsemeyi yaşatmak bizim en büyük görevimizdi.
Bu kez, bin çocuğun sünnet organizasyonu için yola çıkıyoruz. Ayrıca adak, akika ve şükür kurbanları keseceğiz, sıcak yemek programları düzenleyeceğiz ve her bir bağışın, oradaki umutla bekleyen insanlara ulaşmasını sağlayacağız.
Hepimizin Yolculuğu
Bu yolculuk sadece bizim değil, hepimizin yolculuğu. Dualarınıza ihtiyacımız var. Üzerimizde taşıdığımız emanetlerin manevi ağırlığı çok büyük. Orada bir çocuk, bir lokma sıcak yemek ya da küçük bir tebessüm için bekliyor. O çocuğun gözyaşlarını silebilmek, sizlerin desteğiyle mümkün.
Dualarınız ve Desteklerinizle
Haklarınızı helâl edin. Yola çıkarken geride sizlerin dualarını, umutlarını ve desteklerinizi alarak gidiyoruz. Orada mazlumlarla buluştuğumuzda, her tebessüm, her dua sizler için olacak. Birlikte bu iyilik yolculuğuna devam edelim. Çünkü bir çocuğun gülüşü, bütün dünyanın gülmesi demektir.