Mağduriyetler telafi edilecek mi?

Twitter'da bir belediye bürokratının 5 Temmuz 2015 tarihli bir twitiyle karşılaştım. Twitter hesabı açmış ve toplam 5 tiwit atmış şimdiye kadar. İkinci twiti şöyle: "Haşhaşi bir telekulağın montajlı tapesi yüzünden on yıldır sürgün hayatı yaşıyorum."

Mesele, bu kişinin başka biriyle yaptığı telefon konuşmasının bu işlerde oldukça mahir ve şuan mapusta olan FETÖ üyesi bir polis müdürü tarafından montajlanarak bir başka belediye bürokratının da işine yarayacak şekilde yukarılara dinletilmesi neticesinde oluşmuş.

Bugün, bu tiwitin atıldığı geçen seneye göre daha net bir şekilde her şey gün gibi ortaya çıktığı halde bu bürokratın mağduriyeti henüz giderilmemiş vaziyette...

Bu ve buna benzer belki binlerce kişi mağdur iken yetkililerin hiç bir şey olmamış gibi sağa sola bakması kabul edilemez. Bakın Hava kuvvetlerinde F16'ları uçuracak pilot kalmadı diye daha evvel FETÖcülerin attığı subaylar tekrar eski vazifelerine döndüler. Sağcı mı, solcu mu veya dinci mi denilmeden alındı bu pilotlar ve tepemizde milyon dolarlık uçakları uçuruyorlar...

Türkiye'nin tamamında, hemen tüm kamu kurumlarında benzer üç kağıtçılıklar yapılmıştır. Bir komisyon kurularak üç kağıtla yerinden yurdundan edilenler tespit edilmeli, bunlardan boşalan yerlere kurulanlara da bir mim konulmalıdır.

Ne diyordu Reis, milleti yaşat ki devlet yaşasın. Asıl olan millettir, devlet millet varsa devlettir. Ve unutulmamalıdır ki adalet milletlerin yaşayabilmesi için en olmazsa olmazdır. Su gibi, hava gibi...

 

Rektör Bey şaşırtmaya devam ediyor!

Selçuk Üniversitesi'nden beklediğim noter tasdikli mektup nihayet biraz evvel bu yazıyı yazarken elime ulaştı. İstanbul'a iki günlük bir seyahat için acelem olmasaydı okkalı bir cevap yazardım, ama şimdilik bir kaç kelam etmekle yetineceğim. Allah nasip ederse döndükten sonra bu noter tasdikli mektuba gereken cevabı itina ile vereceğiz...

Sayın Mustafa Şahin neredeyse bir yılı dolduracak rektörlükte, ama görüyorum ki bazı kararları kendisi vermiyor! Dahası, verdiği kararların da arkasında duramıyor! Kendisine henüz dost iken, abi diyorken bir kez de buradan sesleneyim. Yanlış yapıyorsun hocam. Yanlış adamlara sahip çıkıyorsun. Yanlış danışmanlara danışıyorsun. Gerçekte seni o mevkide görmekten mutlu olanlarla meşverete devam etmelisin. Koltuğa oturduktan sonra kapını çalanlara, yarın indikten sonra yolda yönünü değiştireceklere değer vermeyin. Fabrika ayarlarına dönün ve Sayın Cumhurbaşkanımızın sizi oraya görevlendirdiği günü, o ilk günü unutmayın!

Biz sizi de şehrimizin gözbebeği Selçuk Üniversitemizi de çok seviyoruz. Ne size ne de bu güzide okulumuza zerre zarar gelmesini istemeyiz. Sizden yolsuzlara yol vermenizi, yanlışlara dur demenizi, iyilere, iyiliklere, hayırlı işlere vesile olmanızı bekleriz.

İnsanın kendisine yaptığı iyiliği de, kötülüğü de kimse yapamaz. Kendinize kötülük etmeyin...

 

Garip dünya!

Gece yarısı sıraya girip, sabah erkenden akıllı telefonunu en son çıkan ile değiştirmek için sabırsızlananlar ile bir parça ekmek veya bir yudum su için dua edenler, onu da geç bir geceyi daha bombardıman olmadan atlattığına, bir gün daha fazla yaşadığına şükredenlerle aynı dünya üzerinde yaşıyoruz.

Afrika'da yaşayanlarla Avrupa'da yaşayanlar, Amerika'da yaşayanlarla uzak doğuda yaşayanlar aynı imtihan sorusuyla mı karşılaşacak sanıyorsunuz. Ya da yakışıklıyla çirkinin, zengin ile fakirin, Müdür ile memurun... Yeryüzü imtihanımızda herkesin sorusu da cevabı da farklıdır. Cenabı Hak her ay 2-3 bin lira nargile keyfine para harcayanlarla bi 50 liram olsa diye kıvrananlara aynı soruyu sormayacak!

İçinde bulunduğumuz durumun, yediğimiz içtiğimiz envai çeşit nimetin ama her şeyin hesabının sorulacağı güne hazırlanıyor muyuz!..

Cuma çıkışı kapı ağzında yalvaranlara cebimizdeki en bozuk parayı vermek için aranırken kendimizi onların yerine koyabilmeliyiz. Ben zengin değilim, zenginler düşünsün demeyin. Akşama karnını doyuracak kadar yemeğin veya paran varsa sen de bi alttakine göre zenginsindir. Bunu sakın unutma ve vermeye bak. Gözünü yumduğunda keşke verseydim dememek için ver. Namazının, orucunun seni kurtarmayacağını bil. Karşındakine de Müslüman ol. Sadece kendine Müslüman olman kurtarmayacak seni...

 

Akıllı Telefonlar!

Özellikle son 5-6 yıldır tamamen kendimizi kaptırdığımız, neredeyse yaşamımızı otomatik pilota yani akıllı telefonlara havale ettiğimizin farkında mıyız!

Zorumuza gittiği için rahatlıkla terkettiğimiz namazlarımızın gün içinde en fazla bir saatimizi aldığını, ama sosyal medya için ayırdığımız saatlerin bundan daha fazla olduğunu düşündünüz mü hiç!

Akıllı telefonlar hepimizi aptal insanlar haline getirdi. Hele yeni neslin bir halt bildiği yok. Her şeyi cep telefonundan hazreti gogıla sormak, en yakınımızın telefonunu bile hafızamızda tutmamak ve tivıtırda, fesbukta ne gördüyse inanmak yaşamımıza kene gibi yapıştı, çıkaramıyoruz.

Bir söyleşide izlemiştim, bu akıllı telefonları icad eden adam evinde bu teknolojileri bulundurmadığını, çocuklarına akıllı telefonu yasakladığını söylüyordu. Gazeteci hayretle sorusunu yineliyordu, gerçekten mi diye...

Aptallıktan kurtulmanın en kestirme yolu tamamen kurtulamıyoruz bari diyerek gün içinde belli saatlerde kısa süreli buralara girip en kısa sürede çıkmak gerekiyor. Ya değilse geleceğimizi bu namussuz teknoloji çalmakta, bitirmekte...

 

İmam Efendiye kulak verelim

Cuma namazı için camiye ezandan üç beş dakika evvel girdiğimde vaaz veren hocanın cemaate "yahu ne olur yarım saat evvel gelseniz de iki satır nasihat dinleseniz" serzenişiyle irkildim. Haklıydı...

Ne olurdu sanki o son sigarayı namaz bittikten sonra içseniz. Lafın belini kırmayı cuma bitimine bırakıp hocanın ağzından iki Allah kelamı dinleseniz...

Bakın ABD'de sırf insanların pazar günleri klise ayinine mani olmasın, rahatlıkla dua edip günah çıkarsınlar diye seçim bile salı günü yapılıyor. Güya Cuma tatilimizi 'Batılı' olalım diye cumadan pazar gününe değiştirmişiz, ama bakın adamlar dini her şeyin önüne koyuyorlar. Önce din sonra hayat diyorlar. Bizim Batı'dan çok Batılılarımız, gâvurdan çok gâvurlarımız rahatsız olmasınlar diye cuma namazına bile zar zor yetişiyoruz işimizi, vazifemizi yarım bırakarak.

Maalesef(!) onlardan daha fazla gâvur gibi yaşayarak Batılı olunmuyor bayım. Zaten hiç bir şekilde Batılı olamassınız! Çünkü siz doğulusunuz. Türkiye haritada yerini değiştiremeyeceğine göre ve siz kalkıp İskender olan adınızı Davit yapıp Pensilvanya'ya yerleşmedikçe doğulusunuz...

Gâvur bile olsanız doğulusunuz, boşuna yırtınmayın!

 

Sami Büyükkaynak'tan:

Kimsenin minnetiyle bir yerlere gelme. Yoksa o kimsenin adamı olursun da hakkaniyet sınırlarını çiğneyecek işlerde kullanılırsın, Tanınmaz hale gelirsin. Donanımlı ol, güvenilir ol, kimseye dünyalık işlerde minnet etme. Allah'a güven, kâfî...

 

Hainler boş durmuyor!

John Dündar haini sosyal medyadan tehdit etmiş yine...

"Ülkenin kaderinin değişeceği kışa giriyoruz. Bahar ya darağacı getirecek ya özgürlük. Vereceğimiz mücadeleye bağlı"

Ya darağacı ya özgürlük derken, ya Türkçe'yi bilmiyor ya da bilmeden gerçekleri yazmış haincik. Şimdi bir kavganın bir kazananı bir de kaybedeni olur. Özgürlüğü kazanım olarak görürsek, beceremezsek darağacında asarlar bizi demek istiyor herhal. Veya bunun tam tersi, bizi asarlar onlar tamamen özgür olurlar. Tabi bu iki anlamı da kastetmek istemeyeceğine göre bu ve benzeri hainler adam gibi Türkçe de bilmiyorlar ve ortada gazeteciyim, yazarım diye geziniyorlar.

Kendi ülkesinin Cumhurbaşkanına hakareti maharet sayıp kaçıp sığındığı hainler sığınağı Almanya'nın cumhurbaşkanının yanında iki büklüm duruşuna bakılırsa bunlar gerçekten bizden değiller yahu...

Hani hep diyoruz da kimse üstünde durmuyor ya; Bu mahluklar gerçekte Müslüman olmadıkları gibi Türk de değiller. Ya Ermeni, ya Rum, ya Yahudi. Bu milletlerden olması bizi ilgilendirmez, niceleri var ki senden benden fazla bu ülkenin menfaatlerini savunur da şaşarsınız...

Bu mesajda üzerinde durulması, altı çizilmesi gereken husus; Fetöcü, bölücü bilumum hainler bir maksada bağlanmışlar, darağacından falan bahsetmeye, artık gâvurluklarını açık etmeye başlamışlar. Biz de bir an evvel sen ben kavgasını bırakıp kastettikleri büyük kavgaya hazırlanmalıyız. Hazırlık dediysem, yürek yemeliyiz en azından. Zihnimizi ve bedenimizi diri tutmalıyız vesselam...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum