Kürtaj ve aile planlaması hizmetlerinin durumu raporlaştırıldı

Kürtaj ve aile planlaması hizmetlerinin durumu raporlaştırıldı

TASPV, UNFPA Türkiye Ofisi ve ND işbirliği ile hazırlanan "Sisteme Değil, İsteğe Bağlı Hizmet: Sağlık Çalışanlarının Gözünden İstanbul'da Kürtaj ve Aile Planlaması Hizmetlerinin Durumu" başlıklı rapor açıklandı

İSTANBUL (AA) - Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı (TASPV), Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA) Türkiye Ofisi ve Nüfusbilim Derneği (ND) işbirliği ile hazırlanan, "Sisteme Değil, İsteğe Bağlı Hizmet: Sağlık Çalışanlarının Gözünden İstanbul'da Kürtaj ve Aile Planlaması Hizmetlerinin Durumu" başlıklı rapor açıklandı.

TASPV Genel Koordinatörü Nurcan Müftüoğlu, bir otelde düzenledikleri basın toplantısında, raporun bütünsel bir yaklaşımla aile planlaması ve isteyerek düşük hizmetlerini, aile hekimleri, kadın hastalıkları ve doğum uzmanları ile ebelerin gözünden incelediğini belirtti.

Müftüoğlu, 1990’lı yıllardan itibaren gebeliği önleyici yöntem kullanımının artmasına paralel olarak kürtaj hızlarının da düzenli olarak azaldığını ifade ederek, "1993'te 100 gebelikten 18'i, 1998’de 14,5'i, 2003’te 11,3'ü kürtajdır. Son 10 yılda ise modern yöntem kullanımının değişmemiş olmasına karşın, isteyerek düşük hızındaki hızlı düşüş dikkati çekicidir. 2008 yılında her 100 gebelikte 10 olan kürtaj sayısı 2013 yılında 4,7’ye düşmüştür. Doğurganlığı düzenlemeye yönelik hizmetlerin, cinsel haklar ve üreme hakları kapsamındaki diğer temel koruyucu sağlık hizmetlerine benzer şekilde kamu güvencesi altında, bilgi, danışmanlık ve hizmet çerçevesinde erişilebilir olması, devamlılık ve sürdürülebilirliğin dikkate alınması son derece önemlidir. Yasalarda tanımlanan haklar, sağlık politikaları ile bütünleşmeli, yapısal değişimler sağlık hizmetleri sunumuna bütünsel bir şekilde insan hakları temelinde yaklaşmalıdır." diye konuştu.

Nüfusbilim Derneği Başkanı Alanur Çavlin, Türkiye'de son 10 yıllık dönemde toplam doğurganlık hızının yenilenme düzeyi civarında olmasının, doğurganlığın kontrol edilmesine yönelik hizmetlerin sağlık hizmetleri içerisindeki önemini yitirmesine neden olduğunu savundu.

Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Çavlin, üreme sağlığı hizmeti anlayışının hak temelli olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Bu anlayış, ülkelerin toplumun geneli için bir doğurganlık düzeyi hedefi olmasından bağımsız olarak, tüm bireylerin üreme sağlığı hizmetlerine ulaşabilmelerini garanti altına almaktadır. Doğurganlığın kontrolüne yönelik hizmetlerin herkes için erişilebilir olması Türkiye'nin anne ölümleri ve bebek ölümleri başta olmak üzere üreme sağlığı alanında sağladığı ilerlemeyi koruması için şarttır. Gebeliğin önlenmesi ve güvenli düşük hizmetlerine erişimin azalması özellikle adolesanlar, erken evlendirilmiş genç kadınlar ve özel sağlık hizmetlerine erişmesi mümkün olmayan yoksul kadınlarını istenmeyen gebelik ve sağlıksız koşullarda kürtaj riskine maruz bırakmaktadır."

UNFPA Türkiye Ofisi Cinsel Sağlık ve Üreme Sağlığı Program Koordinatörü Dr. Gökhan Yıldırımkaya da birinci ve ikinci basamak sağlık kuruluşlarında, eş güdümlü bir şekilde planlanmayan ya da riskli gebeliklerin önlenmesi hizmetlerine tam ve kesintisiz erişimin temel hedeflerden biri olması gerektiğini söyleyerek, "Güvenli olmayan düşüklere neden olmamak için, güvenli düşük hizmetlerinin kamu ve özel sektörde de sunulması en büyük önceliktir. Bu tip bir hizmetin sunulması anne ölümlerinin ve kronik hastalıkların önlenmesinde son derece etkin bir rol oynayacaktır." ifadelerini kullandı.

Sağlık hizmetlerinin son 10 yılda geçirdiği hızlı değişimin doğurganlığın kontrolüne ilişkin hizmetlere nasıl yansıdığı, sağlık hizmet sunucularının bakışı ile aktarıldığı raporda, temel araştırma ile İstanbul'da 1. ve 2. basamakta sağlık hizmet sunuculara yönelik görüşmeler ile kürtaj ve aile planlaması hizmetleri için bir mevcut durum yansıtılıyor.

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :