Korunmaya muhtaç çocukların ŞEFKAT YUVALARI - "Sizin koruyucu dediğiniz aileler, bizlerin gerçek ailesi"

Korunmaya muhtaç çocukların ŞEFKAT YUVALARI - "Sizin koruyucu dediğiniz aileler, bizlerin gerçek ailesi"

KALBEN Derneği Başkanı Çalışkanoğlu:- "Sizin koruyucu dediğiniz aileler, bizlerin gerçek ailesi. Kan bağı olmadan can bağıyla aile olmayı yaşamak, bu hayatta Allah'ın size verdiği bir mucize. Aynı kandan değiliz ama aynı kandan olan kadar birbirimizi seve

İSTANBUL (AA) - GÜÇ GÖNEL SAĞIROĞLU - Kendisi de 6 aylıktan bu yana koruyucu aile tarafından büyütülen Koruma Altında Yetişen Gençler ve Koruyucu Aile Derneği (KALBEN) Başkanı Pelin Çalışkanoğlu, "Sizin koruyucu dediğiniz aileler, bizlerin gerçek ailesi. Kan bağı olmadan can bağıyla aile olmayı yaşamak, bu hayatta Allah'ın size verdiği bir mucize. Aynı kandan değiliz ama aynı kandan olan kadar birbirimizi sevebiliyoruz. Bu mucizeden başka bir şey değil. Bu kadar sonsuz bir sevgiyi ancak Allah içimize verebilir." dedi.

Koruyucu aile hizmet modelinden yararlanan ve koruyucu aile deneyimine sahip bireyler, Kasım 2016'da KALBEN adlı dernek çatısı altında bir araya geldi.

Koruyucu aile modelinin yaygınlaştırılması, aileler arasındaki dayanışmanın artırılması, bu süreçte hem ailelere hem de koruma altına alınan çocuklara hukuki, psikososyal destek verilmesini hedefleyen derneğin başkanlığını ise kendisi de koruyucu aile tarafından yetiştirilmiş, 29 yaşındaki Pelin Çalışkanoğlu üstlendi.

Biyolojik anne babası Fenerbahçe Parkı'nda bir aracın içinde yaşayan uyuşturucu bağımlısı bir çift olan Pelin Çalışkan, kendisini o gün görerek evine götüren ve sonrasında başlattığı hukuki işlemlerle "koruyucusu" olan annesini ve kendi deyimiyle "gerçek ailesini" AA muhabirine anlattı.

- "En büyük sorun etiketlenme ve ötekileştirme"

Haliç Üniversitesi Konservatuvar Tiyatro Bölümü mezunu olan Çalışkanoğlu, biyolojik anne ve babasının uyuşturucu bağımlısı olduğunu her fırsatta dile getirdiğini, dezavantajlı bir grubun üyesi olmasına rağmen avantajlı bir yaşam sürebileceğini herkese göstermek istediğini dile getirdi.

Avantajlı bir hayat sürmesinin koruyucu ailesi sayesinde olduğunun altını çizen Çalışkanoğlu, bu hikayeleri her yerde anlatmasına "koruyucu" annesinin tepki gösterdiğini belirterek, "Annem çok kızıyor, 'Deme öyle milletin içinde, seni yanlış tanırlar.' diyor. Ama 'bilsinler' diyorum. Dezavantajlı ailelerin avantajlı çocukları olduğu gibi, çok avantajlı ailelerin de dezavantajlı çocukları olabiliyor halbuki." dedi.

Koruyucu aile yanında yetişen bireylerin yaşadığı en büyük sorunun, "etiketlenme ve ötekileştirme" olduğuna işaret eden Çalışkanoğlu, bu çocukların toplum tarafından kabul görmeyebildiklerini, ancak koşulları iyi olan ailelerin daha şanslı olduklarını dile getirdi.

Kendisini yetiştiren bireylerin biyolojik anne ve babası olmadığını öğrendiğinde ilk günlerde kabullenmekte zorlandığını, sonrasında ise kendisini "uzaylı gibi hissettiğini" vurgulayan Çalışkanoğlu, şöyle devam etti:

"Bana 7 yaşında söylemişler fakat reddetmişim. Reddetmede çevresel faktörler de var. Beni psikoloğa götürüp anlatıyorlar. Konuşmuyormuşum. Konuyu açmak istediklerinde kapatıyormuşum. Okulda bir kavga esnasında tartışıyordum. 'Maymunsun sen' diye bir çocukla dalga geçiyordum. Çocuğu acıtacağım ya herkesin içinde böyle söyleyince 'Ben maymuna benziyorum da sen kime benziyorsun? Ne annene ne babana benziyorsun.' dedi. Bizimkiler Bingöllü, ben göçmenim. İlk defa süreçle orada yüzleştim. 'Bunu kabul etmek zorundasın.' dedim kendi kendime."

- "Gerçeği çocuktan saklamayın"

Çalışkanoğlu, koruyucu ailelerin en geç 7 yaşına kadar çocuklarıyla "gerçek öykülerini" paylaşmalarını da önerdi.

Çocuktan gerçeğin saklanmasının daha büyük travmalara yol açacağının altını çizen Çalışkanoğlu, şöyle devam etti:

"Zaten işin doğası bu. Çocuktan gerçeği saklamamalısınız. Saklarsanız hayatının en büyük haksızlığını yapmış olursunuz. 7 yaş bunda bir sınır. Ailelerimize bakıyorum, 7 yaşa kadar söylemiş aileler bu süreci daha rahat atlatıyorlar. Ama 22 yaşına kadar evlat edinildiğini bilmeyen bir tanıdığımız var. Bu çok daha büyük bir travma. Bu çocuktan gerçeği saklamaya hakkın yok. Koruyucu aileler 'Saklayalım ki bağımız daha güçlü olsun." diye düşünüyorlar. Halbuki yanlış. Biyolojik çocuğunuz olmaması demek sizin aile olmadığınız anlamına gelmiyor. Bana dönemsel olarak sordular, 'Şartlar değişseydi biyolojik aileni seçer miydin?' diye... İnanın bütün içtenliğimle söylüyorum, Pelin olarak, yaşım kaç olursa olsun ben hep aynı cevabı verdim: Bugün dünyaya yeniden gelsem, yeniden kendi ailemi severdim, yine kendi ailemi seçerdim."

Katıldığı konferans ve söyleşilerde kendisini yetiştiren aileden "koruyucu aile" diye bahsetmesine annesinin zaman zaman tepki gösterdiğini de ifade eden Çalışkanoğlu, "Bir gün konferansa çıkmadan önce annem tuttu, 'Koruyucu aile deyip durma, benim sinirimi bozma.' dedi. Aile yani. Sadece biz orada hangi aileyle ilgili konuştuğumuzu anlatırken karıştırmamak için koruyucu aile diyoruz. Yani, sizin koruyucu dediğiniz aileler, bizlerin gerçek ailesi. Kan bağı olmadan can bağıyla aile olmayı yaşamak bu hayatta Allah'ın size verdiği bir mucize. Aynı kandan değiliz ama aynı kandan olan kadar birbirimizi sevebiliyoruz. Bu mucizeden başka bir şey değil. Bu kadar sonsuz bir sevgiyi ancak Allah içimize verebilir." ifadelerini kullandı.

- "Alkışların asıl sahibi koruyucu ailelerimiz"

Koruyucu ailesinin kan bağı olmadan can bağı kurmanın mucizesini yaşattığının da altını çizen Çalışkanoğlu, bugün yakaladıkları başarının altında da hep onların imzası olduğunu vurguladı.

Üniversiteden birincilikle mezun olduğunu, bir dönem Kürek Milli Takımı'nda görev yaptığını ve milli sporcu olduğunu anlatan Çalışkanoğlu, "Kendimle ilgili başarılarım var, koruyucu aile yanında yetişmiş birçok arkadaşın da başarıları var. Hep onları alkışlıyoruz ama aslında bu alkışların tek sahibi bizlerin koruyucu aileleri, yani ailelerimiz. Onlar olmasaydı biz bu alkışlara sahip olamazdık." dedi.

- "Her çocuk aile ortamında büyümeli"

Koruma altındaki çocukların yavaş yavaş seslerini duyurmaya başladığını da ifade eden Çalışkanoğlu, kurdukları dernekle de seslerini daha geniş kitlelere duyurmayı amaçladıklarını söyledi.

Türkiye'de devlet korumasında 18 bin çocuk bulunduğunu ve bunların 5 bininin koruyucu aile yanında kaldığını belirten Çalışkanoğlu, bu alanda köklü bir değişime ihtiyaç olduğunun altını çizdi.

Türkiye'de bu alanda son dönemde yapılan çalışmalarla bir "devrim" yapıldığını kaydeden Çalışkanoğlu, "Dezavantajlı çocuklar zaten devlet koruması altına alınıyorlar ama her çocuk aile ortamında, kaliteli ve nitelikli olarak büyümeli. Çoklu bakım modelinden ziyade, anne ve baba sevgisiyle büyümek, kurum bakımıyla asla eşleştirilemez." ifadesini kullandı.

Koruma altında yetişen gençlerin psikolojik ve sosyal desteğe de ihtiyacı olduğunu dile getiren Çalışkanoğlu, dernekleri aracılığıyla onlara psikososyal yardımda bulunduklarını sözlerine ekledi.

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :