Doç. Dr. Murat Kayacan

Doç. Dr. Murat Kayacan

Konya ve kitap

Bugünlerde Konya’da kitap açısından önemli bir hareketlilik söz konusu. MUHİT Derneği öncülüğünde vakıflar ve dernekler bir araya gelerek Konya Okuma Platformu’nu oluşturdular. Platform okulda, işte, evde ve yolda okumayı teşvik edici çalışmalar yürütmekte. Bu amaçla sloganlar üretip sivil ve resmi kuruluşların da desteğini alıp topyekün bir okuma seferberliği başlatmış durumda.

Öte yandan bildiğim kadarıyla Konya İl Milli Eğitim Müdürlüğü de Mayıs ayında “Konuşan Kitap Şenliği” düzenleyecek. Şu sıralarda da okullarda ödüllü okuma yarışmaları düzenlenmekte.

Kitapçılarda da belli bir hareketlilik var. Sözgelimi Kitap Dünyası sosyolog Celaleddin Vatandaş’ın kaleme aldığı 2 ciltlik Hz. Muhammed (s)’in Hayatı ve İslâm Daveti adlı eseri sadece 15 TL’ye okuyucuya sunuyor. Eser, kısa sürede tükendiği için kitabevine birkaç defa uğramam gerekti. Ayrıca Kitap Dünyası, bugün Pazar gününe kadar sürecek olan bütün Kitaplarda %50 indirim kampanyası başlatıyor. Kitapseverler ve kitap hediye etmekten hoşlananlar için çok güzel bir imkân.  

Haksöz 19 yaşında

Yasin Aktay’ın editörlüğünde okuyucuya İletişim Yayınları’ndan sunulan Modern Türkiye’de Siyasal Düşünce adlı eserin 6. cildi olan İslamcılık’ta “radikal İslâmcılığın uzun soluklu dergisi” olarak lanse edilen Haksöz, 19. yılına girdi. Bu kadar istikrar bir tebriki hak ediyor doğrusu.

Derginin Nisan 2009 sayısında Hamza Türkmen “Oy Verme Seçimi ve Kimliksel Seçim” adlı bir yazı kaleme almış. Yazıda vahyin tanığı olmaya çalışanlar açısından oy vermenin (imanî değil) taktik ve içtihadi bir konu olduğu ifade edilmekte. Türkmen’e göre, cahilî siyaset sahnesinde İslâmî değerleri taşımanın içtihadî yolunun, en azından açık kimliği ile davranan Cezayir’deki FİS, Filistin’deki HAMAS ve Lübnan’daki Hizbullah örneklerinden daha geride olmaması gerekir. Günümüz siyasi ortamında ehven olanı tercih etmek yöneliş anlamında değil, kaçış anlamında değerlendirilebilir. Örneğin Türkiye’de kimlikleri nedeniyle hapis cezalarına çarptırılanlar, tebası Müslümanlar olan rejimlere değil, Avrupa’daki demokratik rejimlere iltica etmişlerdir. Ama bu bağlamda Mekke dönemi siretine baktığımızda öğrendiğimiz bir gerçek daha vardır. Rumların galibiyetine sevinen hiçbir öncü sahabi Rum ordusuna asker olmaya yeltenmemiştir!

Türkmen şöyle devam etmekte: “Oy vermek demokrasinin bir oyunudur, demokrasi de küfürdür!” diye tevhidî netlik iddiasında olanlarımız, işbirlikçi krallıklar ve diktatoryal rejimlerde iken en azından bu rejimler için benzer kanaatlerini sözlü ve yazılı bir açıklıkla ortaya koyamadıkları gerçeği üzerine düşünmelidir. Oy verenler de yaptıkları işin İslâmî mücadelenin bir gerekliliği olarak göstermemelidir. İslâmî kimliğe aidiyet iddiasında olan Müslümanların bu tercihlerini ancak daha zalimden kaçma psikolojisi ile izah etmek mümkündür.

Evet, Türkmen’in İslâmî kesimdeki “oy verme tartışmalarına katkısı” böyle. Anlaşılan Türkmen, oy verme konusunu imani bir konu olarak görmemekte, oy vererek yönetime katılmayı ya da oluşacak bir yönetimde söz sahibi olma niyetli çabaları taktik bir uygulama olarak görmektedir. Bu yaklaşım; tekfirci bir tutumla namazını kılan zekatını veren ancak İslâm’ın toplumdaki etkisini artırma yöntemi açısından seçimlere aktif katılım türünden bir tarzı benimseyen müminleri reddetmek tavrına da, “Mevcut olan iyidir ve doğrudur” yaklaşımına da mesafelidir ve doğrudur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.