Türkiye, sınır aşan suçlarla mücadeledeki etkin rolünü bir kez daha ortaya koydu. Adalet, İçişleri ve Dışişleri Bakanlıklarının eşgüdümünde yürütülen çalışmalar sonucunda, son iki yılda 407 kırmızı bültenle aranan suçlu Türkiye’ye iade edildi.

Uluslararası güvenlik mekanizmalarında giderek daha görünür hale gelen Türkiye, organize suçlar, terör, insan kaçakçılığı ve dolandırıcılık gibi ağır suçlara karşı mücadelesini sürdürüyor. Süreç boyunca, teknolojik altyapı ve uluslararası iş birlikleri etkin şekilde kullanıldı.

Kırmızı bülten süreci nasıl işliyor?

Kırmızı Bülten, Interpol tarafından yayınlanan ve uluslararası düzeyde aranan suçluların yerlerinin tespit edilerek yakalanmasını ve ülkelerine iadesini hedefleyen bir güvenlik aracı. Bu sürecin ilk adımı, ilgili güvenlik birimlerinin Cumhuriyet Başsavcılıklarına başvurmasıyla başlıyor.

Ardından, Adalet Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü üzerinden yürütülen süreçte, Interpol nezdinde kırmızı bülten çıkarılıyor. Bültenin ardından Adalet Bakanlığı, hazırladığı resmi iade taleplerini Dışişleri Bakanlığı aracılığıyla diplomatik yollardan iletiyor. Bu kişilerin yakalanması ve Türkiye’ye getirilmesi ise İçişleri Bakanlığı tarafından koordine ediliyor.

Suçla mücadelede diplomatik ve teknolojik başarı

Türkiye, 15 Temmuz 2016 sonrası dönemde yoğunlaştırdığı diplomatik girişimler ve Interpol-Europol ile kurduğu teknik ve hukuki iş birlikleri sayesinde, uluslararası suçla mücadelede önemli bir aktör haline geldi.

407 suçlunun iadesi, bu stratejik çabanın ve uluslararası alanda yürütülen kararlı diplomasinin doğrudan bir sonucu olarak değerlendiriliyor. Zamanında bilgi paylaşımı, yüksek operasyonel kabiliyet, biyometrik tanıma sistemleri, dijital iz sürme teknolojileri ve adli iş birliği protokolleri, bu sürecin başarısında belirleyici oldu.

Türkiye, ulusal güvenliğini tehdit eden unsurlara karşı sadece içeride değil, uluslararası platformda da kararlılıkla mücadele etmeye devam ediyor.