Kanıtlanamayan anız yangını cezasına ihlal kararı

Kanıtlanamayan anız yangını cezasına ihlal kararı

Anayasa Mahkemesi, bir tarım arazisinin malikleri olan başvuruculara, arazilerinde anız yakıldığı gerekçesiyle uygulanan idari para cezasının, "kanıtlanamaması ve varsayıma dayanması" nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiğine karar verdi

ANKARA (AA) - Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, bir tarım arazisinin malikleri olan başvuruculara, arazilerinde anız yakıldığı gerekçesiyle uygulanan idari para cezasının, "kanıtlanamaması ve varsayıma dayanması" nedeniyle masumiyet karinesinin ihlal edildiğine karar verdi.

Batman'ın İkiztepe köyü sınırlarındaki tarım arazilerinde anız yakıldığı gerekçesiyle arazinin maliklerine idari para cezası kesildi.

Başvurucular, idari işlemin iptali istemiyle İdare Mahkemesinde dava açtı. Dava dilekçesinde, çok sayıda tarım arazisinin yan yana bulunduğu, herhangi bir arazide başlayan yangının rüzgarın etkisiyle diğer arazilere sıçradığı, kendi arazilerindeki yangının da bu şekilde meydana gelmiş olabileceği ileri sürülerek cezaya ilişkin işlemlerin iptali talep edildi.

Batman İdare Mahkemesi, davayı reddetti. Gerekçede, "anızı bizzat yakan kişinin tespit edilmesi olanağının bulunmadığı, bu konuda idari yaptırım uygulanmaması halinde ise arazinin veriminin yok olacağı" belirtildi. Mahkeme, bu nedenlerle malikin, yakan kişi konumunda kabul edilmesi gerektiği sonucuna vardı.

İtiraz üzerine dosyayı görüşen Diyarbakır Bölge İdare Mahkemesi de İdare Mahkemesi kararını onadı. Karar düzeltme talebinin de reddedilmesi üzerine, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunuldu.

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, başvurucuların masumiyet karinesinin ihlal edildiğine karar verdi.

- Gerekçeden

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu'nun ihlal gerekçesinde, başvurucuların, anızı bizzat yakanların tespit edilemediği, sadece mülk sahibi olduklarının tespit edilmesi üzerine ceza uygulandığı, anız yakmadıklarını ifade ederek, Anayasa'nın 38. maddesinde güvence altına alınan ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürdükleri belirtildi.

Masumiyet karinesinin, Anayasa'nın 38. maddesinde, "Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kimse suçlu sayılamaz." şeklinde düzenlendiği hatırlatılan gerekçede, Anayasa'nın 36. maddesinde ise herkesin iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğunun belirtildiği aktarıldı.

Gerekçede, "Sanık masumiyet karinesi gereği suçsuz sayıldığı için yargılama yapılmakta ve maddi gerçeğe ulaşılmaya çalışılmaktadır. Maddi gerçeğe ulaşmak için suç isnadı altında olan kişiden masum olduğunu ispat etmesi istenemez." değerlendirmesinde bulunuldu.

Somut olayın özel koşullarında kabahat eylemleri nedeniyle uygulanan idari yaptırımlarda, adli suç ve cezalara nazaran, sorumluluk karinelerine ilişkin standartların daha esnek yorumlanmasının mümkün olabileceğine işaret edilen gerekçede, "Ancak bu durumda dahi ispat bakımından kullanılan karinelerin masumiyet karinesini ihlal eder boyuta ulaşmaması gerekir." vurgusu yapıldı.

Gerekçede, yerel mahkemenin, "başvurucuların anız yakılan tarım arazilerinin maliki olmalarını idari para cezası yaptırımı uygulanması için yeterli gördüğü, sadece mülkiyet hakkı sahibi olmanın, idari para cezası yaptırımı uygulanmasına gerekçe yapıldığı" kaydedildi.

Tarım arazilerinde yapılan incelemede, anızı yakan kişiye ait herhangi bir bulguya rastlanmadığı aktarılan gerekçede, şu tespitler yapıldı:

"Mahkeme, anız yakıldığı tespit edilen arazilerin malikleri olan başvurucular tarafından taşınmazlarında anız yakıldığı yönünde herhangi bir ihbar veya suç duyurusunda bulunulmadığını dikkate alarak anız yakma eylemlerinin mülk sahiplerince gerçekleştirildiğine dair fiili karineden yararlanmıştır. Diğer bir ifadeyle ispat yükü iddia edende kalmamış, başvurucuya devredilmiştir. Anılan karineyle suç isnadı altındaki başvurucular, otomatik olarak suçlu konumuna düşürülmüştür. Diğer yandan kabahatin işlendiğine ilişkin olarak Mahkemece yapılan varsayımın aksinin ispatı mümkün değildir. Mahkemenin mevcut düzenlemenin kapsamını objektif sorumluluk esaslarına göre genişleterek (varsayımlardan hareket ederek) başvuruların reddine karar verdiği görülmektedir. Diğer bir ifadeyle somut olgular yerine aksi ispat edilemeyecek fiili karineden yararlanılarak eylemler ile başvurucular arasında bağ kurulmuş ve kabahatin işlendiğine karar verilmiştir. Başvurucuların kendilerini savunma bakımından idare ile aralarında önemli bir dezavantaj oluştuğu ve böylelikle ispat bakımından kullanılan karinenin masumiyet karinesini ihlal eder boyuta ulaştığı anlaşılmıştır. Başvuruculara savunma imkanı tanınmış olması da masumiyet karinesinin ihlalini telafi etmemiştir. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinin birinci ve 38. maddesinin dördüncü fıkralarında güvence altına alınan masumiyet karinesinin ihlal edildiğine karar vermiştir."

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :