Kalkın, Geldik!

Milli olmayı yanlış anladığımızı düşündüğüm şu günlerde USD’leri TL’ye çeviren, parasına değer katmaya çalışan vatandaşlara değil sözlerim.

Geçtiğimiz günlerde bu milli olma, yerel olma, yöresel olma meseleleri üzerine kafa yordum biraz.

Bilirsiniz işte, “Yerel olunmadan evrensel olunmaz” laflarını…

Katılabilirdim bu sözlere, bunu söyleyen kişi öğlen yemeğinde ıstakoz yemeseydi.

Gastronomi üzerine bir söyleşide Türk yemeklerinin dünyada hiçbir yerinin olmadığını, dünyanın hiçbir yerinde Türk yemeklerinin bilinmediği gibi bir şeyler söylediler.

Bunları söyleyenler de bizim şefler, yemek uzmanları vesaire…

Program boyunca milli olamadığımızdan, değerlere sahip çıkılamadığından, ondan bundan bahsedip duruldu.

Maraş dondurmasının veya dönerin veya kebabın dünyada bilinmediğini söylemek, hiçbir yerinin olmadığını savunmak haksızlıktan başka bir şey değil bana göre.

Zira program sonunda elime mikrofon geçtiğinde de bunu söyledim. Hemen antitez ürettiler tabii.

Hatta Uzakdoğu Asya ülkelerinde dahi bilindiğini söylediğimde, İtalya’da bilinmediğini iddia edip, “İtalya ile koca kıtayı kıyasladı ya la” dememe de vesile olmuştur kendileri.

Her yerde aynı boş çabalar.

Milli olmaktan bahsedip, hiç öyleymiş gibi davranmayınca insanlar, haliyle kafamız karışıyor.

“Çok acayip milliyiz ama yarın Meksikan soslu hebele hübele yiyeceğiz.”

Afiyet olsun.

Hangi keşmekeşten bahsettiğimi örneklendireyim en iyisi.

Şehirde bir restorana giriyorsun, milli olduğunu iddia eden de bir restoran menüde kuzu çevirme arka fonda çalan müzik Dmitri Şostakoviç.

Şostakoviç’in 2. Numaralı Waltz’ını ben severim, dinlerim de. Hele ki Richard Yongjae O'neill versiyonu vardır ki şahanedir.

De mesele o değil…

Konumuz kuzu çevirme, pilav üstü döner yenilen yerde çalıyor olması.

Pilav üstü döner yiyenler Jazz dinleyemez falan dediğim yok, istediğini dinler. Başka bir şeyden bahsediyorum.

O kadar debeleniyorsunuz yok yerliyiz, yok milliyiz, bu ne o zaman? Yok mu kardeşim senin Tuluyhan Uğurlun? E var. Ben biliyorum. O zaman onun bestelerinden birini çal madem. Yahu Urfalıyam ezelden de çalabilirsin. Zira biz Urfalıyız, Adanalıyız ve buralıyız ezelden.

Kimse ne olduğunu inkâr etmesin lütfen.

Kuzu etinin yağına ekmek banarken, Mozart’ı anmaya gerek yok.

Mozart’ı bilahare anarsınız.

Bizim bu hem yerel olacağız hem de öyle bir ulusallaşacağız ki bizi kimse tutamayacak hallerimiz, komik. Olmuyor.

Üstümüze birkaç beden büyük.

Onu olacağız, bunu olacağız derken hiçbir şey olamadık.

Aşureyi dünyaya tanıtmak sağlık ocağı hemşiresinin işiymiş gibi, meseleden sıyrılan sözüm ona şeflerimize de selam olsun.

Hadi bakalım uyanın.

Ya hu kalkın, geldik! Milli olacağız. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.