"İran'a yönelik yaptırımlar Türkiye'yi ciddi ölçüde etkiledi"

"İran'a yönelik yaptırımlar Türkiye'yi ciddi ölçüde etkiledi"

SETA Genel Koordinatör Yardımcısı Prof. Dr. Kemal İnat:- "Türkiye'nin İran'a yaptığı ihracatta da yaklaşık yüzde 26'lık bir azalma söz konusu. Bunun, İran'ın uluslararası bankacılık ve SWIFT sisteminden izole edilmesi çabalarının sonucu olduğu görülüyor.

İSTANBUL (AA) - Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Genel Koordinatör Yardımcısı Prof. Dr. Kemal İnat, Türkiye'nin İran'a yaptığı ihracatta yaklaşık yüzde 26'lık bir azalma söz konusu olduğunu belirterek, "Bunun, İran'ın uluslararası bankacılık ve SWIFT sisteminden izole edilmesi çabalarının sonucu olduğu görülüyor. Bu bilgiler ışığında İran yaptırımlarının Türkiye'yi ciddi ölçüde etkilediğini söyleyebiliriz." dedi.

SETA'da gerçekleştirilen "ABD'nin İran ve Rusya'ya yaptırımları Türkiye'yi nasıl etkiledi" başlıklı panelin moderatörlüğünü yapan Kemal İnat, ABD'nin hukuksuz bir şekilde nükleer anlaşmayı iptal ederek anlaşmadan çekildiğini, yaptırımları yeniden devreye sokarak İran petrol satışına büyük darbe vurduğunu söyledi.

Yaptırımlar sonrası Türkiye'nin İran'dan petrol ithali ile ilgili verileri paylaşan Prof. Dr. İnat, "ABD'nin hukuksuz bir şekilde nükleer anlaşmadan tek taraflı çekilmesi ve yeniden yaptırım uygulaması en çok İran'ın petrol ihracatını etkiledi. Dolayısıyla bu yaptırımlar Türkiye'nin İran'dan ithal ettiği ham petrol miktarının azalmasına neden oldu. 2019 Ocak-Şubat-Mart aylarında bir önceki yılın aynı dönemine göre yaklaşık yüzde 12 düşüş söz konusu, Türkiye'nin İran'dan ithal ettiği petrol miktarında." diye konuştu.

Türkiye'nin 5 Kasım'da muafiyet alan 8 ülkeden biri olarak 2018'in Kasım ayı hariç 2019 Mayıs ayına kadar İran'dan petrol ithal etmeye devam ettiğini aktaran Prof. Dr. İnat şöyle devam etti:

"İran'dan ham petrol ithal eden en büyük kuruluş olan TÜPRAŞ'ın, özel bir şirket olarak ABD'nin ikincil yaptırımlarına hedef olma endişesi ile hareket etmeye çalıştığını gördük. Türkiye o dönemde muaf 8 ülkeden biri olmasına rağmen TÜPRAŞ kendini karara uyarlamaya, ayak uydurmaya çalıştı, hatta kasım ayında hiç petrol satın almadı. Ocak-şubat-mart aylarında muafiyetten yararlanarak kısmi olarak petrol satın aldı 2 Mayıstan itibaren yani muafiyetin ABD tarafından kaldırılmasından sonra TÜPRAŞ'ın buna ayak uydurduğunu görüyoruz."

Türkiye'de yaptırımlara uyulmayacağına dair resmi söylemler olmasına rağmen özel kuruluş olan TÜPRAŞ'ın yaptırımlardan etkilenmemek için İran'dan ham petrol satın almayı durduğunu söyleyen Prof. Dr. İnat, şöyle konuştu:

"Türkiye yaptırımları hukuksuz bulduğunu ve bu yaptırımlara uymayacağını açıklamasına rağmen maalesef özel bir kuruluş olan TÜPRAŞ, ABD ağır yaptırımlardan çekindiği için İran'dan petrol ithalatını durdu. Dolayısıyla Türkiye petrol ithali konusunda ciddi bir şekilde etkileniyor. Türkiye'nin aynı zamanda İran'a yaptığı ihracatta ciddi bir sorun görünüyor. İhracatta yaklaşık yüzde 26'lık bir azalma söz konusu. Bunun, İran'ın uluslararası bankacılık ve SWIFT sisteminden izole edilmesi çabalarının sonucu olduğu görülüyor. Bu bilgiler ışığında İran yaptırımlarının Türkiye'yi ciddi ölçüde etkilediğini söyleyebiliriz."

- "Zorlayıcı önlem kararı verecek olan Birleşmiş Milletler'dir"

Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Üniversitesi Hukuk Fakültesi Milletlerarası Hukuk Bölümü Dr. Öğretim Görevlisi Neyire Akpınarlı ise devletlerin, tek taraflı zorlayıcı önlemlerini, yaptırımlarını uluslararası hukuk ve meşruluk açısından değerlendirdi.

Yaptırım kavramından bahsedebilmek için bir kuralın varlığı, bu kuralın ihlali ve ihlali durumunda müeyyide uygulayan bir kurumun olması gerektiğini kaydeden Dr. Akpınarlı, "Ancak herhangi bir kuralın çiğnenip çiğnenmediğini kontrol edebilecek uluslararası bir mekanizmanın varlığından söz etmek her zaman mümkün değil.Tarihsel açıdan baktığımızda yaptırımları uygulayanların güçlü devletler, yaptırımlara maruz kalanların ise zayıf devletler olduğu görülüyor." diye konuştu.

Güçlü devletlerin zayıf devletlere karşı yaptırım uygulama veya önlem alma yetkisinin de sorgulanması gerektiğine dikkati çeken Akpınarlı, şunları anlattı:

"Uluslararası hukuka göre zorlayıcı önlem kararı verecek olan Birleşmiş Milletler'dir, yaptırım kararını alacak olan ise BM Güvenlik Konseyi'dir. Bu kararı alabilmesi için de bir aktörün BM sözleşmesine aykırı şekilde uluslararası barışı tehdit ediyor olması gerekir. BM sözleşmesi barışın bozulması ve tehdit altında olması durumunda Güvenlik Konseyi yaptırım uygulama hakkı veriyor ancak bunun bir ön şartı da yok.

Bu devlet uluslararası hukuk kurallarını ihlal etmiş mi, buna bakılmıyor. Buradaki nihai amaç barışın ve güvenliğin yeniden sağlanması ve tehdidin ortadan kaldırılmasıdır. Peki bu zorlayıcı önlem alınırken hukuki çerçeve ne olmalıdır ve bu önlemlerin gerçekten hedefe ulaştırıp ulaştırmadığı nasıl anlaşılır? Buna net bir cevap verilmemektedir. Peki burada bir çerçeve yok mudur? Tabii ki vardır, uluslararası hukukun genel kuralları, emredici kurallar, temel ilkeler ve uluslararası teamüller bir çerçeve ortaya koymaktadır."

- "Yaptırımların asıl hedefi petrol ihracatı"

Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Çalışmaları (EABD) Araştırma Görevlisi Mustafa Caner de ABD'nin İran'a 1970'lerden bu yana yaptırım uyguladığını hatırlatarak, ABD Başkanı Donald Trump'ın tek taraflı olarak nükleer anlaşmadan çekilmesi ile beraber bu yaptırımlarının dozunun daha da arttığını belirtti.

Bu yaptırımlarda asıl hedefin İran'ın petrol ihracatı olduğunu savunan Caner, "Mayıs ayında uygulanacağı açıklanan yaptırımların ilk aşaması 2018 Ağustos ayında, ikinci aşaması ise 5 Kasım'da devreye girdi. 8 ülke İran'dan petrol ithal etmeye devam ederken bu sürecin geçici olduğu ve son bulacağı belirtildi. 2019 Mayıs ayında muafiyetler sonlandırıldığında İran ekonomisinin ciddi zarar aldığı görülüyor. ABD'nin maksimum baskı kurarak İran'ı çevreleme politikasının bir ürünü olarak gösterilebilir bu yaptırımlar." şeklinde konuştu.

ABD'nin, Devrim Muhafızları Ordusu'nu terörist örgüt ilan etmesi kararının hem ekonomik hem askeri sonuçlar doğurduğunu söyleyen Caner, şöyle devam etti:

"Askeri çatışma riski Körfez'de meydana gelen tanker saldırıları ile açıkça görülüyor. İran'ın terörist grup olarak nitelendirdiği Halkın Mücahitleri Örgütü ABD'nin terör örgütleri listesinden çıkarıldı, ayrıca bu örgütün ABD'den destek almaya başladığı da görülüyor. Son olarak Polonya'daki zirvede örgütü temsilen katıldığını söyleyen aktörlerden anlaşılabilir bu. Bunun yanı sıra İran son dönemde terör örgütleri ile mücadele veriyor, bunun Trump'ın maksimum baskı politikası ile eş zamanlı gerçekleştiğine dikkati çekmek lazım.

Peki iç politika nasıl etkileniyor İran'da? Görevden alınan bazı bakanlar oldu, yerlerine daha muhafazakar isimler getirildi. Halkın ise ciddi manada memnuniyetsiz olduğu anlaşılıyor Türkiye nasıl etkileniyor peki? İran'dan ithal ettiği petrolün yerine bir başka ihracatçı ülke bulunması gerekiyor. Bunun da şu an için ağırlıklı olarak Irak olduğunu görüyoruz."

- "Rusya'nın yaptırımlara maruz kalması Kırım'ın ilhakı ile başladı"

SETA Enerji Masası Araştırmacısı Yunus Furuncu ise ABD'nin yaptırımlarına maruz kalan bir diğer ülkenin Rusya olduğunu söyledi.

Rusya yaptırımlarının S-400 meselesi ile Türkiye'nin gündemine girdiğini aktaran Furuncu, şunları kaydetti:

"Rusya'nın yaptırımlara maruz kalması Kırım'ın ilhakı ile başladı. ABD başkanlık seçimlerine müdahale ettiği gerekçesi ile ise daha da artırıldı. ABD tarafından Rusya'yı köşeye sıkıştırmak için çeşitli araçlar kullanıldığı görülüyor. CAATSA yaptırımları bunlardan en çok öne çıkanı ve ağırlıklı olarak Rusya'nın enerji sektörünü hedef alıyor. Kırım'ın işgali sonrası AB'nin de Rusya'ya yönelik yaptırımlar uygulamaya başladığı biliniyor ancak ABD'nin yaptırımları kadar sert değil bu yaptırımlar.

Örneğin enerji sektörü hedef değildir çünkü Rusya AB'nin önemli bir doğal gaz tedarikçisidir.Yaptırımların yanı sıra düşen petrol ve sıvılaştırılmış doğal gaz fiyatları da Rus ekonomisini olumsuz etkiledi.Tarım sektörü en çok öne çıkan sektör oldu, Rusya kendi kendine yetebilen bir aktör olabilmek adına tarımsal üretimi artırma çalışmaları yürüttü. Ancak yaptırımların bir takım olumlu etkileri de oldu, kısıtlanan Rus finansal aktörleri dış borçlanmayı bıraktı."

Furuncu, ABD'nin Rusya'nın en büyük alüminyum firmasına yaptırım uyguladığını ancak daha sonra şirketin başındaki kişinin ayrılması sonucu yaptırım kararının kaldırıldığını dile getirdi.

Şu anda en çok öne çıkan meselenin Rusya'nın Almanya'ya doğal gaz ihraç etmek için projelendirdiği Kuzey Akım 2 Projesi olduğunu aktaran Furuncu, "Peki Türkiye S-400 alımından dolayı ABD yaptırımlarına maruz kalabilir mi? Türkiye bu konuda bir komisyon kurulmasını ve NATO ülkeleri ile birlikte çalışmayı teklif ediyor. Ancak Türkiye'nin bu talebinin kabul görmemesi ve F35 programından çıkarılması mümkün." diye konuştu.

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :