"İran karşıtı koalisyon Tahran'ın maceracılığı nedeniyle güçleniyor"

"İran karşıtı koalisyon Tahran'ın maceracılığı nedeniyle güçleniyor"

İranlı iç siyaset uzmanı Nevid Cemşidi:- "İran, diplomasi ve dünya ile ilişkilerde iyi adımlar atmadı. İran yöneticileri müzakere etmek istediklerini söylüyor fakat gerçekte diplomatik bir yalnızlık yaşıyorlar"- "ABD, İsrail ve Suudi Arabistan oluşan İran

TAHRAN (AA) - MUHAMMET KURŞUN - İranlı iç siyaset uzmanı Nevid Cemşidi, ABD, Suudi Arabistan ve İsrail öncülüğünde İran'a karşı oluşturulan küresel koalisyonun Tahran'ın maceracılığı nedeniyle güçlendiğini ve İran'ın diplomatik yalnızlık yaşadığını söyledi.

İranlı iç siyaset uzmanı ve gazeteci-yazar Cemşidi, Tahran ile Washington arasında Basra Körfezi'ndeki gerilimi ve İran'ın İngiltere'ye ait petrol tankerini alıkoymasıyla ilgili muhtemel gelişmeleri AA muhabirine değerlendirdi.

Tahran yönetiminin Basra Körfezi'ndeki gerginliği düşürmek yerine İngiltere'ye ait petrol tankerini durdurup ABD'nin insansız hava aracını (İHA) vurarak ve bu yöndeki tehditlerini daha yüksek perdeden dile getirerek tırmandırdığını ifade eden Cemşidi, dünyanın da bunun karşısında pozisyon aldığını belirtti.

- "İran, diplomasi ve dünya ile ilişkilerde iyi adımlar atmadı"

İngiltere'nin İran'ı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine (BMGK) şikayet etmeye hazırlandığına ve Rusya ile Çin'in veto hakkını kullanmaması halinde BMGK'nin İran'a yönelik yaptırımlarının geri gelebileceğine işaret eden Cemşidi, "İran, diplomasi ve dünya ile ilişkilerde iyi adımlar atmadı. İran yöneticileri müzakere etmek istediklerini söylüyor fakat gerçekte diplomatik bir yalnızlık yaşıyorlar. Bu inziva günden güne derinleşiyor. Bölge düzeyinde baktığımızda Araplarla problem yaşıyor, Yemen'deki olaylardan dolayı Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile çatışma halinde, Bahreyn ve Irak'ta bir çıkmaza girdi. Maceracı politikaları nedeniyle komşularla ilişkilerini problemli bir hale getirdi." ifadelerini kullandı.

İran'ın Avrupa Birliği (AB) ülkeleriyle de iyi diplomasi yürütemediğini ve nükleer anlaşmanın ruhuna uygun hareket etmeyerek bunu ihlal ettiğini savunan Cemşidi, şu görüşleri dile getirdi:

"Yazılı maddelerin dışında nükleer anlaşmanın ruhu, dünya ile olumlu ilişkilere dayanıyordu. Devrim Muhafızları Ordusunun Irak, Yemen ve Bahreyn gibi ülkelere müdahalesi sorun oluşturdu. ABD'nin çekilmesinden sonra da İran meseleyi doğru bir şekilde çözmek için adım atmadı. İran, çatışma ve düşmanlık yolunu seçerek diplomatik, ekonomik ve siyasi inzivaya maruz kaldı."

- "ABD, İsrail ve Suudi Arabistan oluşan İran karşıtı küresel koalisyon genişliyor"

Cemşidi, İngiltere'nin İran'a yaptırım uygulayıp bu ülkedeki mallarına el koyabileceğini ifade etti. İran'ın gerek devlete gerekse özel sektöre ait şirketlerinin İngiltere ve buraya bağlı yerlerde birçok mal varlığı olduğunu ve Boris Johnson'ın İngiltere Başbakanı olmasının bu adımların daha sert atılmasına yol açabileceğini belirten Cemşidi, Johnson'ın ABD ve Donald Trump hükümetine daha yakın bir isim olduğunu hatırlattı.

NATO, Umman ve Polonya'nın İngiltere'ye ait petrol tankerinin serbest bırakılmasıyla ilgili çağrı yaptığına dikkati çeken Cemşidi, şu değerlendirmede bulundu:

"ABD, İsrail ve Suudi Arabistan oluşan İran karşıtı küresel koalisyon genişliyor ve İngiltere de bu ittifaka dahil olursa Tahran yönetiminin işi çok zorlaşacaktır. Çünkü İngiltere küresel bir güç. Dünyada İran'a karşı oluşan koalisyon Tahran yönetiminin maceracılığı nedeniyle güçleniyor ve her geçen gün tehlikeli noktaya daha fazla yaklaşıyor. İran, petrol tankerine el koyarak nükleer anlaşmanın taraflarından biri olan İngiltere'yi kendinden daha fazla uzaklaştırdı."

İran ile Arap ülkeleri arasındaki olası bir çatışmada ABD'nin olaya müdahil olacağını ve NATO'nun buna kayıtsız kalamayacağını aktaran Cemşidi, Tahran yönetiminin "askeri açıdan güçlüyüz" açıklamalarını eleştirdi.

İranlı siyaset uzmanı, "Milis güçler gibi bölgede güvensizlik ve istikrarsızlık oluşturmak güçlü olduğunuzun göstergesi değildir. Güç, huzur ve güvenliği oluşturmaktadır. Devrimden önce İran'a bölgenin jandarması gözüyle bakılıyordu, bugün ise deniz korsanı ve gerginlik üretici ülke olarak görülüyor. ABD, İran'a karşı küresel bir koalisyon kurmak istiyor ve Tahran'ın yaptığı hatalarla bu cephe güçleniyor." diye konuştu.

- "ABD'nin acelesi yok fakat Tahran'ın acelesi var"

ABD'nin nükleer anlaşmadan çekilmesiyle hem Donald Trump hem de Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun şartsız görüşmeye hazır olduklarını açıkladıklarını, Japonya Başbakanı Abe Şinzo, Umman, Irak ve İsviçre'nin de bunun için ara bulucu olduğunu hatırlatan Cemşidi, İran'ın bu girişimlere cevabının "uygun ve diplomatik" olmadığını ve müzakere taleplerini reddettiğini kaydetti.

Cemşidi, "İran, çatışma ve düşmanlık yolunu seçti. Petrol tankerinin alıkonulması, İHA'nın düşürülmesi, Japonya Başbakanı'na olumlu cevap vermemesi çetin yolu seçtiğini gösteriyor. Aldığı bu karar nedeniyle ekonomik ve diplomatik inzivadadır, bu da ülke üzerinde baskı oluşturuyor." dedi.

İran'da hükümetin tam yetkili olmadığını ve bunun ülkede "kördüğüm" oluşturduğunu ifade eden Cemşidi, şunları söyledi:

"(Cumhurbaşkanı Hasan) Ruhani, (Dışişleri Bakanı Cevad) Zarif ve hükümetin diğer organları yürüttükleri müzakerelerde son sözü söyleyemiyor ve asıl işi yürütemiyor. ABD'liler bu hususu kavramış durumda. ABD, İran için kötü bir rüya gördü ve adımlarını o yönde atıyor. Bunu İran yöneticileri de fark ediyor. ABD'nin acelesi yok fakat Tahran'ın acelesi var, çünkü İran baskı altında."

İran İstihbarat Bakanlığının CIA casuslarını yakaladıklarıyla ilgili iddiaya Pompeo'nun "Yalancılık ayetullahların tabiatıdır" şeklinde cevap verdiğine işaret eden Cemşidi, ABD'nin İran'a karşı yeni bir yaklaşım benimsediğini ve artık Tahran yönetimine güvenmediğini belirten Cemşidi, "ABD, hükümet ya da diğer yetkililer yerine "ayetullahlar" nitelendirmesiyle İran'a yönelik yeni bir bakış açısına sahip olduğunu ortaya koyuyor. Bu perspektifin doğru olduğunu da söylemek mümkündür. Çünkü hükümet, Devrim Muhafızları ve düzenin belli başlı diğer kurumlarının her biri ayrı bir politika yürütüyor." görüşlerini paylaştı.

- "Tahran müzakerelerin gizli Washington ise kameralar önünde olmasını istiyor"

Nevid Cemşidi, 40 yıldır ABD karşıtlığı üzerinden bir yapı kuran İran'ın bugün bunun yıkılmasından korktuğunu iddia etti. Cemşidi, şu ifadeleri kullandı:

"Tahran 40 yıllık süre zarfında tüm ABD hükümetleriyle gizli bir şekilde müzakere yürüttü. Jimmy Carter ile müzakere etti, rehineler konusunda Ronald Reagan ile görüştü. George Bush ile El Kaide ve diğer konularda gizli müzakereler yürüttü. Barack Obama ile olan görüşmeler ise aleni yapıldı. Şimdi de Tahran 'Kahrolsun ABD' sloganıyla çelişmemek için yine müzakereleri gizli yürütmek istiyor fakat Washington bunun kameralar önünde olmasında ısrarcı. İran'dakiler ABD ile ilişkileri normalleştirdiklerinde eski güçlerini kaybetmekten korkuyor."

Ruhani hükümetinin meselenin askeri yöne doğru çekilmesini istemediğini ancak sistemin diğer önemli gücü Devrim Muhafızları Ordusunun sınırlı da olsa bir çatışma çıkarabileceğini vurgulayan Cemşidi, "Devrimin ilk yıllarında 'Ne Doğu Ne Batı' diye slogan atıyorlardı, bugün ise ABD'de yapılacak başkanlık seçimlerine ümit bağlanıyor. Diğer yandan Çin ve Rusya'ya aşırı bir bağlılık söz konusu. İran'ın önünde iki yol var, ya askeri çözüme başvurarak savaşacak ya da geri adım atcak. Eğer İran savaşmayı seçerse bu Tahran için büyük bir facia olur." değerlendirmesinde bulundu.

- "İran halkının batı, ABD ve İsrail ile herhangi bir kavgası yok"

İranlı yöneticilerin kendi görüşlerini "İran halkı" adıyla dile getirmeyi adet haline getirdiğini ifade eden Cemşidi, sözlerini şöyle noktaladı:

"Halk ve yönetim arasında bir çatlak oluştu ve bu günden güne derinleşiyor. Halk hiçbir şekilde herhangi bir devlete karşı direniş istemiyor. Ekonomik kriz çok derin, insanlar gelecekten endişeli. İran halkının Batı, ABD ve İsrail ile herhangi bir kavgası yok. Irak savaşında yönetimin yanında her alan halk, topraklarını savundu, fakat bugün çok farklı bir yerde. Eğer savaş olursa halkın o kadar içinde yer alacağını düşünmüyorum. Halk, pahalılığın birinci nedeni olarak yolsuzluğu ve kötü yönetimi görüyor, ABD yaptırımlarını değil."

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :