GRAFİKLİ - İran nükleer anlaşmasının geleceği belirsiz

GRAFİKLİ - İran nükleer anlaşmasının geleceği belirsiz

İran'ın P5+1 ülkeleriyle 2015'te imzaladığı nükleer anlaşmanın geleceği, ABD Başkanı Trump'ın anlaşma karşıtı açıklamalarıyla belirsizliğini koruyor- Trump'ın, ülkesinin anlaşmadan çekilip çekilmeyeceğini 12 Mayıs'ta açıklaması bekleniyor- Taraflar arasın

ANKARA (AA) - ZUHAL DEMİRCİ - İran ile Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) 5 daimi üyesi (ABD, İngiltere, Çin, Fransa ve Rusya) ve Almanya'nın yaptığı nükleer anlaşmanın geleceği, ABD Başkanı Donald Trump'ın anlaşma karşıtı açıklamalarıyla belirsizliğini koruyor.

İran ile yapılan nükleer anlaşmayı geçen ekim ayında son kez uzattığını duyuran Trump'ın, 12 Mayıs'ta ülkesini anlaşmadan çekip çekmeyeceğini açıklaması bekleniyor.

Trump, Kasım 2016'daki başkanlık seçimi öncesi ve sonrasında İran'ın nükleer programıyla ilgili Temmuz 2015'te imzalanan anlaşmanın iptal edilmesine yönelik söylemlerini sürdürdü.

Taraflar arasında güven artırıcı süreç inşa etmeyi hedefleyen anlaşmayı, "dünyanın en kötü anlaşması" olarak niteleyen Trump, İran'ın balistik füze programını kapsamaması ve üzerinden 10 yıl geçtikten sonra İran'ın yeniden nükleer çalışmalarına dönmesine imkan veren hükümler içermesi nedeniyle "kusurlu" görüyor.

- Anlaşma ne içeriyor?

Anlaşmanın taraflarca güven artıcı adım olarak yorumlanmasının en önemli nedeni, İran'ın nükleer programı için hayati önem taşıyan çeşitli tesislere yönelik geniş teftiş imkanı sunması ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansının (UAEA) raporlarında da ifade edilen çeşitli endişelerin giderilmesiyle ilgili maddeleri içermesi.

Bu yönüyle de ABD yönetimi tarafından dile getirilen şeffaf ve doğrulanabilir adımların atılması, anlaşmayla garanti altına alınıyor.

UAEA yetkilileri, anlaşma kapsamında tanınan İran'ın Natanz ve Fordo tesislerinde teftiş yapma, güvenlik kamera görüntülerine ulaşma hakkı sayesinde günün her saati denetim yapma imkanına sahip. Bunun yanı sıra UAEA santrifüjlerin üretimi, depolanması ve montajıyla ilgili tesislere erişimi ve Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması'nın (NPT) protokolleri gereğince, İran'ın UAEA ile paylaşması öngörülen bilgi ve belgelere erişim izni vermesi de söz konusu.

Nükleer anlaşmaya göre Tahran yönetimi, yeniden yapılandırılan Arak Ağır Su Reaktörü'nde ağır su kullanabilse de arz fazlası ağır su ya da zenginleştirilmiş uranyumu yurt dışına çıkarmak zorunda. Anlaşma kapsamında İran, ayrıca 15 yıl boyunca ağır su reaktörü inşa etmeyecek. Uranyum üretimi için kullanılan 19 bin santrifüj, 5060'a düşürülecek ve 10 yıl boyunca bu sayıda tutulacak.

İran 15 yıl boyunca, uranyum zenginleştirme çalışmalarını sadece Natanz nükleer tesisiyle sınırlı tutacak ve en yüksek yüzde 3,67 oranında uranyum zenginleştirmesi yapabilecek. Fordo tesisindeki uranyum zenginleştirme çalışmaları durdurulacak.

- "İran taahhütlerini yerine getiriyor"

UAEK Baş Koordinatörü Cornel Seruta, 23 Nisan'da yaptığı açıklamada, İran ile varılan nükleer anlaşmanın bilgi ve belirtilen bölgelere erişimleri açısından önemli ölçüde kolaylık sağladığını belirtti.

UAEK'in gözetim kameralarından günde yüz binlerce fotoğraf çektiklerini ve her ay birkaç milyon açık kaynaktan bilgi toplayıp analiz ettiklerini anlatan Seruta, İran'ın anlaşmaya yönelik taahhütlerini yerine getirdiğini söyledi.

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini de İran'ın nükleer anlaşmadan kaynaklanan yükümlülüklerini denetleyen tek yetkili kurumun UAEA olduğunu belirterek, UAEA'nın şu ana kadar İran'ın sorumluluklarını yerine getirdiğini gösteren 10 rapor yayımladığını anımsattı.

Tahran yönetimi, AB'nin "uluslararası ilişkiler alanında yeni bir sayfa" olarak değerlendirdiği anlaşmayla, nükleer faaliyetlerinde kısıtlamaya gitmiş, karşılığında da bu ülkeye uygulanan yaptırımlar hafifletilmişti.

- AB'den farklı sesler yükselmeye başladı

AB'nin "başarı hikayesi" olarak öncülüğünü yürüttüğü İran nükleer anlaşmasının tehdit altında olduğu açık. ABD yönetimi anlaşmayı feshetmeye hazırlanırken AB üyeleri arasından da nükleer anlaşmaya yönelik farklı açıklamalar gelmeye başladı.

Anlaşmayı "tarihi başarı" olarak niteleyen Mogherini, İran nükleer anlaşması konusunda tüm üyelerin birlik içinde hemfikir olduğunu savunmaya devam etse de art arda ABD'ye ziyaret düzenleyen Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Almanya Başbakanı Angela Merkel'den farklı açıklamalar geldi.

Merkel, İran konusunda Fransa ile yakın iş birliği yaptıklarını, İran'ın balistik füze programının endişe verici olduğunu, bu konuda Fransa ile ortak tutum sergileyeceklerini kaydetti. Macron da İran ile ilişkilerde sorun yaşanmaması için AB bünyesinde görüşmelerin gerektiğini, İran konusunda İngiltere ile ortak tutuma sahip olduklarını belirtti.

Alman hükümetinin anlaşmanın korunmasından yana olduğunu yineleyen Merkel, "Anlaşmanın iptal edilmesini istemiyoruz ancak İran ile başka sorunların olduğunu da biliyoruz. Suriye'deki siyasi etkisi, balistik füze programı ve söz konusu anlaşmanın bazı kısımlarının sona ermesinden sonra ne olacağı konuları gibi. Bu konuda ilaveten konuşulması gerekir. Bu AB içinde de büyük ölçüde görüş birliği sağlanmış bir mesele." diye konuştu.

Macron da ABD Kongresinde yaptığı konuşmada, ''İran ile yapılan nükleer anlaşmayı elimizde daha kalıcı bir alternatif olmadığı sürece destekliyorum. Benim pozisyonum budur.'' ifadesini kullandı.

İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, ABD'nin nükleer anlaşmadan çekilme ihtimaline hazırlıklı olduklarını dile getirerek, "Düşmanların beklediği, hatta beklemediği her şey için stratejilerimiz var ve bunları hızla uygulayacağız." diye konuştu.

- İsrail ve Suudi Arabistan anlaşmadan rahatsız

ABD'nin Ortadoğu'daki en yakın iki müttefiki İsrail ve Suudi Arabistan, başından bu yana anlaşmadan duydukları endişeyi açıkça ifade etmekten geri durmadı.

İran'ın çok kısa sürede nükleer bombaya sahip olabileceğini uzun zamandan bu yana dile getiren İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İran'ın her türlü nükleer faaliyeti durdurmasından ve bu gerçekleşene kadar yaptırımların sürmesinden, hatta artırılmasından yana tavır izliyor.

İran'ın bölgedeki nüfuzunu artıracak her türlü adımın karşısında olan ve İran'la tarihsel rekabet içerisinde bulunan Suudi Arabistan'ın Veliaht Prensi Muhammed bin Selman da İran'ın nükleer bombaya sahip olması durumunda ülkesinin de derhal kendi silahını geliştireceği yönündeki açıklamalarıyla dikkati çekiyor.

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :