"Gönül gözüyle" görenlerin 46 yıllık eğitim yuvası

"Gönül gözüyle" görenlerin 46 yıllık eğitim yuvası

Yaklaşık yarım asırdır hizmet veren İstanbul'un ilk görme engelliler okulunda, sadece öğrenciler değil, bazı öğretmenler ve çalışanlar da dünyayı gönül gözleriyle görüyor- Görme engelli Türkçe öğretmeni Çelik:- "Çocuklar bana bakarak neler yapabilecekleri

İSTANBUL (AA) - HANİFE SEVİNÇ - İstanbul Sarıyer'de 1971'de hizmet vermeye başlayan kentin ilk görme engelliler okulu, öğrencilerini, gönül gözüyle gören öğretmenleri ile yaşama hazırlıyor, öz güven kazandırıyor.

İstanbul'un ilk görme engelliler okulu, 1971-1972 eğitim ve öğretim döneminde, İstinye'deki başka bir okulun alt katında yatılı olarak hizmet vermeye başladı. Hayırsever tarafından Sarıyer'de yaptırılan Veysel Vardal Görme Engelliler İlkokulu/Ortaokulu'nda, 1986'dan bu yana Avrupa yakasındaki görme engellilere geçen yıla kadar yatılı eğitim verildi.

Öğrenci sayısının azalması nedeniyle pansiyon bölümü kapanan okulda, 24'ü ilkokul, 54'ü ortaokul olmak üzere 78 öğrenci eğitim görüyor. 09.00'da eğitime başlanan okulda, Avrupa yakasındaki öğrenciler 7 servisle ücretsiz taşınıyor. Öğle yemeği verilen okulun yemekhanesinde her sınıf kendi masasına oturuyor.

Okulda, biri bu okuldan mezun 3'ü görme engelli 20 öğretmen ile 4 yönetici ve bu okuldan mezun olan görme engelli personel çalışıyor.

Devlet tarafından pozitif ayrımcılığa tabi tutulan, maddi ve manevi ihtiyaçları karşılanan okula sponsorlar da destek oluyor. Akıllı tahtalı sınıflar, çocukların hayata daha çok dokunabilmesini sağlayan teknolojik araçlar ve kabartma yazıcıların bulunduğu okulda, görselliğe dayalı olan ve soyut kalan kavramları somuta dönüştürecek, çocukların dokunabileceği hale getirecek kabartma cihazlar ile 3D yazıcı kullanılıyor. Bu yazıcıdan çıkarılan Galata Kulesi, ay ve kırkayak, öğrencilerin dokunarak görmelerini sağlanıyor.

Okulun tek sıkıntısı ise servis saatleri. Bazı çocuklar sabah 05.30'da evinden alınırken, bazıları da okuldan 15.00'te çıkmalarına rağmen 2-3 saat sonra evine varıyor.

- "Çocuklara hayat dersi de veriyorum"

Katarakt hastalığı nedeniyle 8 yaşında gözlerini kaybeden 12 yıllık Türkçe öğretmeni Hatice Çelik, 5 yıl gören çocuklarla çalıştıktan sonra körler okuluna gelmeye karar verenlerden.

Görme engelli öğrencilerin kendileri gibi bir öğretmene ihtiyacı olduğunu düşünerek örnek almaları için bu okulu tercih ettiğini belirten Çelik, "Çocuklar bana bakarak neler yapabileceklerini görüyorlar. 'Demek ki biz de ileride yalnız yaşayabileceğiz.' diyorlar. 'Öğretmenim nasıl yemek yapıyorsunuz, kıyafetlerinizin rengini nasıl ayırıyorsunuz.' diyorlar. 'Bunları tek başımıza nasıl yapacağız?' diye akıllarındaki soruların cevaplarını bende buluyorlar. Bu onlara ve ailelerine güven veriyor." dedi.

Normal okulda tahtaya yazarak, burada ise dinleme ve konuşmaya yönelik ders işlediklerini, tek farkın aslında kabartma yazı olduğunu vurgulayan Çelik, şöyle devam etti:

"Diğer okulda öğrettiklerimin aynısını bu çocuklara da öğretiyorum. Burada ise baston eğitimi gibi hayatta karşılaşacakları zorlukları anlatıyorum. Çocuklara aynı zamanda hayat dersi vermiş oluyorum. Bu çocukların teknolojiyi, bilgisayarı çok iyi kullanması gerekiyor. Kırtasiyeden kitap alıp onu tek başına çözemiyoruz. Bilgisayar ortamına aktarmamız gerekiyor."

İlkokul ikinci sınıfın ikinci yarı yılına kadar gördüğünü, normal yazı yazdığını, yanlış tedavi sonucu gözlerini kaybetmesinin ardından Gaziantep körler okulunda yatılı okumaya başladığını anlatan Çelik, ilkokul üçüncü sınıftan liseye kadar bu okulda eğitimine devam ettiğini, liseyi ve üniversiteyi gören arkadaşlarıyla kaynaştırma eğitimi alarak okuduğunu, Selçuk Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği Bölümü'nü bitirdiğini anlattı.

Çelik, okuldaki ve yurttaki arkadaşları ya da öğretmenlerinin okudukları kitapları kayıt edip sonrasında da kabartma yazıya aktararak ders çalıştığını ifade ederek, "O zamanlar baston kullanmayı da bilmiyordum. Baston kullanmaya utanırdım. Maalesef ki öğrencilerim de bu şekilde düşünüyor. İnsanların sokaktaki tepkileri, ahlar, vahlar çok acımasız oluyor. Şu anda baston benim elim, gözüm gibi. Bastonsuz asla sokağa çıkmam. Baston kullandıktan sonra özgür olduğumu, birey olduğumu fark ettim." şeklinde konuştu.

- "İnsana ayrı bir enerji veriyorlar"

Görme Engelliler Sınıf Öğretmeni Rana Fener ise ortaokul yıllarında engellilerle çalışmaya, özel eğitim uzmanı olmaya karar vermiş. 6 yıldır görme engelliler okulunda sınıf öğretmeni olarak çalışan Fener, "İyi ki de mesleğim görme engelliler alanında oldu. Normal zekadalar. Onlara sadece araç gereç gerekiyor. Yazı yazdığımız araçlarımız farklı. Dokunarak göstermemiz gerekiyor." dedi.

Fener, bu tür çocukların kaynaştırma sınıflarında değil de görme engelliler okullarında daha mutlu olduklarını ve zorlanmadıklarını vurgulayarak, şunları söyledi:

"Braille alfabesini öğretiyoruz. Birinci sınıfta harfler, sonra Türkçedeki hecelerin, kelimelerin kısaltmaları var. Hepsini ezberlemek ve uygulamak zorundalar. Biz de okuma yazma aslında üçüncü sınıfta bitiyor. Çocuk üçüncü sınıfta her şeyi okuyan ve yazan hale geliyor. Engelli ya da normal olması bir şey fark ettirmiyor. Onlarla iletişim kurmak çok güzel. İnsana ayrı bir enerji veriyorlar. Görme engellilere verdiğimiz şeyi geri almak bize çok mutluluk veriyor."

- "Bu okulda başka bir dünyadayım"

Okulda 2 yıldır matematik öğretmenliği yapan Hülya Güntaş, öğretmenlik hayatının en anlamlı günlerini bu okulda geçirdiğini söyledi.

Almanya'da 6 yıl Türk kadınlara okuma yazma kursu verdiği dönemdeki duygusal anların bir benzerini bu okulda yaşadığını dile getiren Güntaş, şöyle devam etti:

"20 yıllık öğretmenlik hayatımın ardından bu okula tayin istedim. Herkes çok şaşırdı. 'Matematik öğretmeni pek oraya gitmez, özel ders verirler.' dedi. Ben 'Hayır.' dedim. Başlangıçta zorlandım. Çocukları her gördüğümde 3 ay boyunca hep ağladım. Öğretmen arkadaşlarım geçecek diyorlardı. Şimdi gerçekten ağlamıyorum. Alıştım ama onların varlığını da topluma duyurmak istiyorum. Elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Bu okula gelerek hayatım en doğru, en isabetli kararını vermişim. Çünkü emekliliğime az bir süre kaldı. Emekli olduktan sonra bu okulu öğrenseydim, çok üzülecektim. Okulun bahçe kapısından girdiğimde adeta bir uzay istasyonuna giriyorum, bambaşka bir dünyadayım. Tekrar o kapıyı kapatıp çıktığımda gerçek dünyaya dönmüş oluyorum."

Güntaş, iki yıldır hiçbir sınıfta çöp görmediğini, çocukların birbirlerine çok iyi davrandığını, yardımsever, paylaşımcı, saygılı, kibar olduklarını belirterek, "Sınıflarda hiçbir zaman 'Susun.' demedim. Ama normal okullarda bu çok zor. 'Öğretmenim.' diyen herkesin bu tür okullarda çalışması, bu duyguyu tatması şart." ifadelerini kullandı.

Çocuklar görmediği için başlangıçta çok zorlandığını dile getiren Güntaş, oyun hamuru, makarna ve çubuklardan yaptıkları şekillerle matematiği dokunarak öğretmeye çalıştığını, öğrencilerinin de hayatlarında ilk defa matematiği anladıklarını söylemesi üzerine bu işe çok daha sarıldığını kaydetti. Güntaş, körler alfabesini öğrendiğini ve yazmaya da başladığını dile getirdi.

- "İyi ki öğretmenim oldunuz"

Sol gözünden kornea nakli olan 8 yaşındaki üçüncü sınıf öğrencisi görme engelli Tuana Akgül de Rana Fener'in öğrencilerinden. Tuana Akgül, kitap okumayı ve bahçede gezmeyi sevdiğini söyledi.

Akgül, öğretmenlerinin, Öğretmenler Günü'nü "İyi ki öğretmenim oldunuz. Çok mutluyum. Sizin gibi bir öğretmen görmemiştim, iyi ki varsınız." diyerek kutladı.

Görme engelli Mustafa Altay ise 4 sınıfta. Biraz gördüğünü ifade eden Altay, "Günlerim iyi geçiyor. Okuma yazma öğrendim. Arkadaşlarım var. Çok güzel bir okul. Öğretmenlerle aramız iyi. Sıkıntım olduğunda istediğimi zaman konuşabiliyorum. İyi ki de bizim öğretmenimiz olmuşlar." dedi.

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :