Fethullah Gülen Hasan Sabbah mı?

Fethullah Gülen Hasan Sabbah mı?

Başbakan Erdoğan AK Parti Grup toplantısında gündemi değerlendirirken Haşhaşiler örneğini neden verdi?

Başbakan Erdoğan grup toplantısında Haşhaşiler örneğini verdi. Haşhaşiler kimdi ve Başbakan'ın konuşmasında Selçuklu'larla birlikte anılmasının esprisi neydi? Haşhaşilerin lideri Hassan Sabbah ile Fethullah Gülen'in benzetilmesi ne derece doğru? Haşhaşiler, Hasan Sabbah ve Fethullah Gülen'le ilgili wikipedia'da yer alan bilgileri biz alt alta koyalım; siz karar verin...

HAŞHAŞİLER

Haşhaşinler veya Haşhaşin Tarikatı 1090 yılının Eylül ayında İsmaili din adamı Hasan Sabbah tarafından kurulmuş bir dini tarikat ve siyasi bir örgüttür.

Haşhaşiler, Orta Çağ İslam dünyasında çok önemli rol oynamışlardır. Büyük Selçuklu Devleti'nin en parlak döneminde düşüşe geçmesine ve Sencer, Berkyaruk, Muhammed Tapar arasındaki taht kavgalarına önemli etkide bulunmuşlardır. Bu süreçte bazı Selçuklu sultanlarıyla müttefik olan Haşhaşiler çoğuyla da mücadele içinde olmuşlardır. Selçukluların dağılmasından sonra da etkisini sürdüren İran Haşhaşileri Moğolların İran'ı ve Bağdat'ı ele geçirmesine kadar ayakta kalmış, sonrasında ise son liderleri Rükneddin'in Hülagü'nün isteklerine uymasıyla tüm kaleler boşaltılmış (1256 Alamut, 1258 Lemeser, 1270 Girdkuh) ve Moğollar başta Alamut olmak üzere tüm kaleleri yakıp yıkmışlardır. Suriye Haşhaşileri Haçlı Seferleri sırasında siyasal olaylarda önemli bir rol oynamışlardır. Râşidüddin Sinan el-İsmâili döneminde siyasal ve öğretisel olarak en parlak dönemlerini yaşamışlardır. 1273 yılında ise kalelerini Baybars'a teslim etmişlerdir.

HAŞHAŞİLER'İN KURALLARI ÇOK KATI

Hasan Sabbah'ın kurduğu Haşhaşin Tarikatı sıkı bir hiyerarşi ve katı kurallara dayanmaktadır. Tarikat kendi örgütlenmesini da've (Farsça davet) olarak adlandırmıştır. Tarikatın temsicileri "davetçiler" anlamındaki dailerdir.

ASKERİ TAKTİKLERİ

Haşhaşiler tarihte kendilerinden önce pek görülmemiş olan bir askeri taktik geliştirdiler. Özel olarak tek bir önemli kişiyi öldürmek olan suikastı temel askeri taktik olarak kullanan Haşhaşiler, suikastı da kendilerince dini ve psikolojik bir bir şekilde uygulamışlardır. Haşhaşilerce yapılan suikastların hiçbirinde ok, zehir gibi silahlar kullanılmamıştır. Neredeyse tüm suikastlerde hançer kullanılmıştır. Diğer önemli husus ise suikasti gerçekleştiren Haşhaşinin kaçmaya çalışmaması ve öldürülen kişinin korumaları veya halk tarafından linç edilmesidir. Uzmanlar bunu Haşhaşilerin eylemlerine ayinsel bir hava katmak ve insanları korkutma, etkileme amacıyla bu şekilde yaptığını düşünmektedir. 

HASAN SABBAH

Hasan Sabbah (1052 ? - 1124), Büyük Selçuklu Devleti zamanında yaşamış olan, tarihin eski ezoterik ve Bâtınî örgütü fedaayiin (Karşı düşüncedekilere göre de Haşhaşileri) kuran ve ölene kadar liderliğini yapan kişidir.

İran'da Kum kentinde dünyaya gelmiştir. (Bazı tarihçilere göre buraya Kûfe'den göç etmiştir.) Zamanın önde gelen okullarında okuma şansı bulmuştur. Ailesiyle birlikte Rey şehrine gittiğinde burada Şii inancının önderleriyle temas etmiş ve Şiiliği benimsemiştir. Dini çalışmalarını geliştirmek için Fatimiler'in hakim olduğu Kahire'ye gitmiştir. İran'a döndüğünde Selçuklu sarayında yüksek bir memuriyetle işe başlayacaktır. Bu dönemde ünlü Büyük Selçuklu veziri Nizamülmülk'ün emrinde çalışmaya başlamıştır.

Bazı iddialara göre Nizamülmülk, Ömer Hayyam ve Hasan Sabbah birlikte aynı dönemlerde öğrencidirler ve yakın dost olduklarına ilişkin söylenceler de vardır. Lakin bu efsanenin doğruluğuna dair herhangi bir bilgi bulunmamaktadır. Öte yandan Nizamülmülk ile Hasan Sabbah arasında yaklaşık 30 yıllık yaş farkı vardır. Diğer yandan bunun doğru olabilmesi için üçünün de Nişapur'da okumuş olması gerekmektedir. Oysa Hasan Sabbah öğrenimini doğduğu kent olan Kum'da ve daha sonra Rey'de yapmıştır.

Bundan sonra kesin olarak bilinen ise Hasan Sabbah'ın yoğun dini çalışmalarından sonra örgütlenmeye başladığı ve Alamut kalesini ele geçirip burada üslenmesidir. Söz konusu kalede 2 bin müridinin yaşadığı söylenmektedir. Dönemin ileri gelenlerine yönelik suikastleri işletmek için fedailerine haşhaş vererek (bu daha çok muhalifleri tarafından uydurulduğu söylense de) onların zihinlerini kontrol ettiği bilinmektedir. Bu yüzden örgütün adı Haşhaşiler olarak anılagelmiştir.

FETHULLAH GÜLEN

Hayatı

Erzurum'un Hasankale (Pasinler) ilçesi Korucuk Köyü'nde 27 Nisan 1941'de doğan Gülen'in babası Ramiz Bey cami imamı, annesi Refia Hanım ev hanımıdır. Gülen, altısı erkek, ikisi kız, sekiz kardeşin ikincisidir.

1945'de Kur'an öğrenmeye başlayan ve kısa zamanda Kur'an'ı hatmeden Gülen, 1946 yılında ilkokula başlamıştır. Babasının 1949 yılında Alvar Köyü'ne imam olması ve ailesinin oraya taşınması nedeniyle ilkokulu bırakmak zorunda kalmış, sonradan Erzurum'da dışarıdan girdiği imtihan ile ilkokul diplomasını almıştır. Babası Ramiz Efendi'den Arapça dersler; Hasankale'de bulunan Hacı Sıtkı Efendi'den tecvid ve Kur'an dersleri alan Gülen, 1951'de hafızlığını tamamlamıştır. Gülen, 1954'de Erzurum'daki Kurşunlu Camii medresesinde Alvar İmamı Muhammed Lütfi'nin torunu Sâdi Efendi'den medrese dersi almıştır. İki buçuk ay içinde Emsile, Bina ve Merah'ı metin ezberleyerek okuyan ve İzhar'ı bitiren Gülen'in Kâfiye okumasına lüzum görmeyen Sâdi Efendi onu Molla Câmi'ye başlatmıştır. 1955'den 1959’da Edirne'ye gidinceye kadar Osman Bektaş'tan fıkıh ve din eğitimi almıştır.

Gençlik dönemi

Askerlik öncesi ve sonrasında Edirne Üç Şerefeli Cami'de toplam 4 yıl süre ile imamlık yaptı. Askerlik acemi eğitim dönemini Ankara Mamak ve usta erlik dönemini İskenderun'da tamamladı.

Askerlik sonrasında, 1963 yıllında, Erzurum'a giderek bir yıla yakın ailesinin yanında kaldı. Bu sırada Komünizmle Mücadele Derneği'nin 2. şubesinin Erzurum'da kuruluşunda yer almış ve Halkevlerinin Erzurum şubesi yönetimine girmiştir.[

Edirne'deki görevi sırasında Dar'ul-Hadis Camii'nin imam odasında özel sohbetler başlattı. 1965’te Kırklareli'ne tayin olup burada bir yıl vaizlik yaptı. 1966'da İzmir'e merkez vaizliğine atanan Gülen, 1971 yılına kadar buradaki görevine devam etmiştir. Bu yıllarda Kestanepazarı Derneği Kur'an Kursunda yöneticilik ve gönüllü öğreticilik yapmış; 1968 yılında resmi görevlendirme ile ilk kez Hacca gitmiş; ve gezici bölge vaizi olarak da Ege Bölgesi'nin çeşitli il ve ilçelerinde vaaz ve sohbetlerde bulunmuştur.

28 Şubat sürecinde 2000 yılında Türkiye Cumhuriyeti'ni devirmek amacıyla yasadışı terör örgütü kurmaktan Gülen aleyhine dava açılmış, bu dava önce 2000 yılı Aralık ayında çıkan af ile askıya alınmıştır. Daha sonra 2006 yılında Terörle Mücadele Kanununda yapılan değişiklik sonrasında Gülen'in avukatlarının başvurusu nedeniyle yeniden görülmüş; 2008 yılında cürüm ve şiddete başvurarak teşekkül oluşturduguna dair delil olmadığından yeni terörle mücadele yasasına göre beraat etmiş ve karar Yargıtay Ceza Genel Kurulunca da oybirliği ile onanmıştır.

3 Ocak 2008 tarihinde devlet kadrolarına sızdıkları yolundaki iddialara değinen Gülen, bir insanın kendi millet fertlerini yine kendi memleketindeki bazı müesseselere girmesi için teşvik etmesine 'sızma' denemeyeceğini söyledi : "Teşvik edilen insanlar da o müesseseler de bu ülkeye ait. Kastedilen manadaki sızmayı belli bir dönemde Türk milletinden olmayanlar yaptılar hatta belli yere kadar geldiler. Belki endişelerinin altında o sızıntıların fark edilmiş olabileceği endişesi var. Bir milletin ferdi, kendi milleti için var olan müesseselere sızmaz; hakkıdır girer oraya; mülkiyeye de girer adliyeye de, istihbarata da girer hariciyeye de."

Haziran 2008'de ABD'den Foreign Policy ve İngiltere'den Prospect dergilerinin internet üzerinden okuyucu anketleri ile oluşturduğu Dünya'nın ilk 100 entellektüeli listelerin de yer almıştır. Ayrıca 2013 yılında Time dergisi tarafından dünyanın en etkili 100 kişisinden biri olarak gösterilmiştir.

Gülen hareketi

Gülen hareketi, başta Türkiye olmak üzere çeşitli ülkelerde faaliyet gösteren bir sivil toplum hareketidir. Hareketin okul, dershane, üniversite gibi eğitim kurumlarının yanı sıra dinler ve kültürler arası diyalog faaliyetleri ve yardım organizasyonlarını gerçekleştirdikleri çeşitli vakıf ve dernekleri ile ticari faaliyet gösteren çeşitli basın yayın kuruluşları, hastaneleri ve finans kurumları mevcuttur.[kaynak belirtilmeli]

Hareket, çeşitli toplum kesimlerince Türkiye içi ve dışında, eğitime, Türk kültürünü tanıtmaya, dinlerarası diyaloğa ve fakirlikle mücadeleye yaptığı katkılardan dolayı desteklenirken başka kesimlerince de laikliğe bir tehlike olarak görülmesinin yanı sıra siyasî ve ekonomik bir güç haline geldiği söylenerek eleştirilmektedir.

Fethullah Gülen'in düşünce yapısı ve eleştirisi

Gülenin anlatımlarında, Kur'an ve siyer kitaplarından alınmış, doğaüstü hikayelere, şeytan, cin, melek gibi ruhanilere  ve Ashab-ı kehf, Hızır, Lokman, Adem, Havva, Nuh gibi zaatlara yer verilir. Bu anlatımlarda eleştirellikten uzak, onlara gerçeklik atfeden, tam bir inanmışlık ve adanmışlığın izleri görülür. Gülen'e göre Adem'in ilk insan olarak yaratılması ve Adem'in eğe kemiğinden Havva'nın yaratılması inancı sebep-sonuç ilişkisi kapsamında ele alınmaması gereken mucize yaratılışlardır.

Yaratıcıya inanç, tevhid ve O'nun bilinmesi Fethullah Gülen’e göre insan olarak var olmanın biricik gayesi ve anlamıdır.

Şeriat ve Laiklik konusunda hiçbir eleştirel ifade kullanmayan Gülen'e göre, din, İslam ve şeriat kelimeleri eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Gülen laik sistem içerisinde dinin %95'inin yaşanabileceğini, geriye kalan %5lik kısım için kavga çıkartılıp insanların dinden ürkütülmemesini söyler. Fethullah Gülen'in genelde Said Nursinin Risale-i Nur'larda ifade ettiği düşünce sistematiği içerisinde kaldığı, bazı ayrıntılarda ise ondan ayrıldığı görülür.

Eleştiriler

İhsan Eliaçık eleştirileri: “… Fethullah Hoca’nın zihninde oluşan dini düşünce bana sorgulanmış, yüzleşilmiş gelmiyor. …Yani onu sorgulayıp, doğru olanlarını sürdürüp yanlış olanlarını geride bırakarak yeniden inşa değil; geçmişte ne varsa olduğu gibi alıp, onu tekrar diriltip insanlara yeni bir dille sunma yolu tercih edilmiş.”

Edip Yüksel ve Seyfullah Erdoğmuş'a göre, Gülen'in yaklaşımlarının diğer standart din alimlerinden pek bir farkı yoktur. Erdoğmuş'a göre Fethullah Gülen’in batıl düşünceleri; Bidat ve hurafelerin dinden ayıklanması konusunun Fethullah Gülen tarafından yıkıcı bir çaba olarak ele alınması, Hakikat’i Muhammediyye inancı, bazı kişilerin kendilerinden asırlarca önce yaşamış olan bir kişi olan Muhammed ile uyanık olarak görüşebildiği inancı, cevşen’i kabulü, ölmüş kişilerin yardıma geldiği inancı ve benzerleridir. Ender Helvacıoğlu ise F.Gülen'i bilimsellik, gerçeküstücülük, cincilik, şifacılık vb. yönleriyle değerlendirir.

Nurettin Veren'in eleştirileri cemaatin ve F. Gülen'in ilk yıllarında daha yoğun görülen seksist yaklaşımlar ve bazı dönüşümlerle ilgilidir. Değişimlerin örneği cemaatin bir duası olan ve sabah akşam 3 er kere tekrarlanan kadınların şerrinden Allah’a sığınma duası ile ilgili yorumlarda ve kadınlarla ilgili anlatımlarda görülebilmektedir.  Ayrıca, ilk dönem vaaz ve konferanslarında görülen, kadının yüzünün örtülmesini de kapsayan mutlak hicab ve tesettür kurallarına uyması gerektiği telkinleri zaman içerisinde islamın aslında kadını eve kapatmadığı ve başörtüsünün bir farz değil bir fürüat meselesi olduğu ifadelerine dönüşen anlatımlarda görülebilmektedir. Cemaatin ilk dönem yayınlarından olan Sızıntı dergisinde'nde fotoğrafın günah sayılması sebebiyle canlı fotoğraflarının boyunlarından bir küçük çizgiyle kesilmiş olarak çıkması ve görsel medya olarak televizyonun popüler kültürün yozlaştırma ve dejenerasyon aracı olarak görülmesine karşın, cemaatin görsel medya organlarını oluşturan Samanyolu Yayın Grubu, içinde dizi filmlerin de oynatıldığı, cemaat değer yargılarının telkininde önemli bir enstrüman haline getirilmiştir. Aynı değişim faiz ve Bank Asya örneğinde bankacılık ile ilgili tutumlarda da görülebilir. Diyalogçu ve toleranslı imajına rağmen heterodoks islami guruplara karşı tutum ve sözleri saldırgan olarak değerlendirilmiştir.

-wikipedia'da yer alan bilgilere kısaltma dışında müdahale edilmemiştir.