Esed-DAEŞ işbirliğinin canlı tanığı AA’ya konuştu (3)

Esed-DAEŞ işbirliğinin canlı tanığı AA’ya konuştu (3)

Suriye’deki Tedmur (Palmira) ilçesisin eski Başsavcısı Nasır:-“Rejim göstericileri öldürüyor ve bizden onların komplocular tarafından öldürüldüğünü söylememizi istiyordu. Soruşturma açmamız ve suçların işlendiği yeri ortaya çıkarmamız yasaktı"-“Hapishanel

ANKARA (AA) Suriye’nin Humus ilinin Tedmur ilçesinde 2013-2015 yılları arasında başsavcılık görevinde bulunan Muhammed Kasım Nasır, görevi sırasında tanıklık ettiği rejim uygulamalarını anlattı. Nasır, çok sayıda sivilin gözaltılarda işkenceden geçirildiğini ve öldürüldüğünü ifade etti.

Nasır, 2015'te mayıs ayı sonunda, bazı rejim subaylarının kendisine önceden, DAEŞ'in Tedmur'a gireceği bilgisini verdiklerini, ilçenin yakınlarındaki Suhna bölgesine örgütün saldırdığını öğrenmeleri üzerine buradan kaçtıklarını söyledi.

"Tedmur'dan çıkmak istediğimi kimseye söylememiştim çünkü Sünni subaylara yaptıkları gibi beni de tasfiye edeceklerini tahmin etmiştim" diyen Nasır, kentten gizlice çıktıtığını, Şam'a vardığını, ardından Humus'a dönüp 2015 sonuna kadar burada görevine devam ettiğini kaydetti.

Nasır, "Birisi rejimden ayrıldığı vakit ailesinin peşine düşüyorlar, Allah'tan korkmuyorlar" diyerek, aile fertleri ve akrabalarının kaçmasını sağladıktan sonra en son kendisinin Suriye'yi terk ettiğini, yıl sonunda Türkiye'ye ulaştığını belirtti.

Tedmur doğumlu Nasır, ilçede rejimin yaptığı katliamları şu sözlerle anlattı:

“Hukuki ihtisasım gereği görevim, başta Askeri Güvenlik Şubesi olmak üzere istihbaratın gözaltına aldığı tutuklu ve siyasi göstericilerin cesetlerini teşhis etmek, sorgulamak ve El-Badiye Şubesi’ndeki gardiyanların yaptığı işkence sonucunda ölen kişilerin cesetlerini teşhis etmekti. El-Badiye Şubesi’ne bağlı hapishanelerdeki zindanlarda bulunan ve Suriye’nin her yerinden gelen onlarca barışçıl muhalif ve tutuklunun cesedini elimle muayene ve teşhis ettim. Suçlarının tümü Beşşar’ın rejimine muhalif olmak ve özgürlük istemekti. Silah bulundurduklarına dair hiçbir delil veya ispatımız yoktu.”

- "Katilleri beraat ettirmek için rapor yazmaya zorluyorlardı"

Nasır, gardiyanların siyasi tutukluları dövdüğünü, yaktığını ve hatta çarmıha gerdiklerini ifade ederek, “Kan, çürümüş et kokusu ve hastalıklar bu pis hapishanelerin zindanlarda yayılıyordu. Sonunda tutuklular maruz kaldığı işkenceden dolayı ölüyordu ve cesetleri üzerinde gereken işlemlerin yapılması için beni ve adli tıp doktorunu çağırıyorlardı. Bizi, doğal nedenlerden ötürü öldüklerini belirterek katillerini beraat ettirecek raporlar yazmaya zorluyorladı” şeklinde konuştu.

Gardiyanların cesetleri Tedmur mezarlığına gizlice gömdüklerini söyleyen Nasır, “Gömme işini gece yarısından sonra kazdıkları toplu mezarlarda yaparlardı ve cesetleri üst üste koyarlardı” dedi.

Nasır, öldürülen ya da savaş nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kalan insanların mallarının nasıl gasp edildiğiyle ilgili de şunları anlattı:

"Tedmur'a tayin edilmeden önce Şam'ın ilçeleri Dareyya ve Muaddamiyye'de Sulh Mahkemesi hakimiydim. Dareyya'da görevimin başlarında rejimin yüzlerce muhalif sivile karşı işlediği katliamlara tanık oldum. Dareyya ve Muaddamiye halkı öldürüldükten ve sürgün edildikten sonra Şiiler ve İranlılar mahkemelere gelip kaçanlardan ve öldürülenlerden topraklarının satın aldıklarını ve tapusunu istediklerini söylüyorlardı. Toprak sahiplerinin mahkemede olmamalarına rağmen Şiiler, Şam ve Şam kırsalındaki noterlerden sahte satış belgesi alıp, bize, bu toprakları sahipleri kaçmadan, öldürülmeden yada gözaltına alınmadan önce satın aldıklarını söylüyorlardı. Beşar Esed, Suriye topraklarının çalınma ve yağmalanmasını kolaylaştıran kanunu çıkartana kadar, bizim hakimler olarak bu davaları sahte beyandan ve toprak sahibinin mahkemede mevcut olmamasından dolayı iptal edebilme imkanımız vardı. Esed'in 2013'te çıkardığı kanuna göre ise sıcak bölgelerde davacı kişinin davalının mevcut olmaması durumunda dahi gazeteye dava ilanını vererek davanın yürümesine imkan sağlıyordu. Bu kanun tüm hukukçular arasında şaşkınlık ve dehşete yol açtı."

"Şiiler" diyerek kimleri kastettiğinin sorulması üzerine Nasır, "Irak, İran ve Suriye Şiileri ile Alevileri" cevabını verdi.

- "Göstericilerin elinde sopa bile yoktu"

Nasır, Suriye'de özellikle de Humus'ta yaşanan vahşeti tüm dünyaya anlatmak istediğini vurguladı. Devrimin barışçıl başladığını ve Humus'ta yüzbinlerce kişi gösteri düzenlediğini hatırlatan Nasır, şöyle konuştu:

"Ellerinde sopa bile yoktu. Rejim göstericileri öldürüyor ve bizden onların komplocular tarafından öldürüldüğünü söylememizi istiyordu. Soruşturma açmamız ve suçların işlendiği yeri ortaya çıkarmamız yasaktı. Göstericileri öldürmede kullanılan silahlar, rejimin silahlarıydı, onları göstericileri öldürürken görüyorduk ama bir şey yapamıyorduk."

Korkunun hakim olduğu ülkeyi büyük bir hapishaneye benzeten Nasır, rejimin durumun şu sözlerle aktardı:

"Rusya müdahale etmeden önce rejim son günlerini yaşıyordu. İçten çökmüştü, yolsuzluk toplumun her kesimine sirayet etmiş, Suriye lirası değer kaybetmişti. Esed taraftarları manevi çöküntü içindeydi. Esed'in ya muhafızları tarafından öldürülerek ya da çantasını alıp ülkeyi terk ederek düşeceğini zannediyorduk. Rusya'nın saldırılarının başlaması rejim yanlılarına manevi destek sağladı. Esed'e ve tüm dünyaya şunu söylemek istiyorum: Tüm Suriye halkı Sünnileri öldüren, Alevileri yakan ve binlercesini öldüren Esed'e kin besliyor. Aleviler ona lanet ediyor ama onlar için Esed kaçınılmaz bir şer unsuru. Destekçileri bile rejimi övmek istediklerinde babasına rahmet okuyorlar. Suriye'de herkes rejime lanet ediyor ve onun vakti zamanı gelince ya kaçacağını ya da öldürüleceğini biliyor. Herkes o anı bekliyor. Ben Esed'in İran'ın kuklası ve görev süresi doluncaya kadar ülkede kalmakla görevlendirilmiş biri olduğunu düşünüyorum, çantasını alıp kaçabilseydi bunu çoktan yapardı"

- "Rejim binlerce tarihi eseri yağmaladı"

Nasır, oldukça zengin tarihi mirası olan Tedmur'da eserlerin kaçırılmasıyla ilgili de bilgiler paylaştı. Tarihi eser kaçakçılığının yeni bir olay olmadığını, on yılı aşkın süredir yapıldığını söyleyen Nasır, "Meşhur tarihi eser kaçakçısı olan Tedmur’daki İstihbarat Başkanı Tuğgeneral Sabra el- Hazin arkeolojik kazılar yaptırır ve binlerce tarihi eseri uluslararası pazara sürerdi" dedi.

Nasır, kazanılan paranın Beşşar’ın babası, dönemin devlet başkanı Hafız Esed ile diğer istihbarat üyeleri arasında paylaşıldığını belirtti.

Mart 2011’de başlayan halk ayaklanmasının ardından Tedmur’daki tüm subayların ve emniyet mensuplarının kazılar yapıp, çıkan tarihi eserleri sattığına dikkati çeken Nasır, emniyet müdürlerinin kendisinden soruşturmada yanıltma yapmasını ve delil karartmasını istediğini dile getirdi.

Nasır, "Devrimden önce ve sonra istihbarat ve güvenlik mensupları tarafından Tedmur’daki binlerce tarihi eser yağmalandı ve çalındı" dedi.

(Sürecek)

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :