
Ehli keyfe keyf verir...
Atalarımızın kullandığı güzel deyimler vardır. Bu deyimler yerinde kullanılırsa çok anlamlı ve güzel olur bunu da büyüklerimiz çok yerinde değerlendirirlerdi.
Ehli keyfe keyf verir kahvenin kaynaması
Eşeği yoldan çıkarır sıpanın oynaması
Atalarımızın kullandığı güzel deyimler vardır. Bu deyimler yerinde kullanılırsa çok anlamlı ve güzel olur bunu da büyüklerimiz çok yerinde değerlendirirlerdi. İşte bunlardan bazılarını ben de sizlerle paylaşmak hem de buna uygun bir hikâye ile sizleri neşelendirmek ve düşündürmek istedim.
Deyimleden en anlamlısı şu idi: Bundan 35 yıl önce bir fincanın kenarında Osmanlıca yazılmış oradan okumuştum. Hatta o fincana çok büyük bir meblağ para önermeme rağmen sahibini satmaya ikna edememiştim
Kırk yılda bir avrat lafına bak,
İç bol köpüklü kahveni keyfine bak
Ehli keyfe keyf verir kahvenin kaynaması
Eşeği yoldan çıkarır sıpanın oynaması
Ehli keyfe keyfi verir kahvenin telvelisi
Herifi baştan çıkarır kadının cilvelisi
Gönülleri oynaşta akılları beş karış havada
Kızlar kahve kavurur cıngıldaklı tavada
Kahvenin ana yurdudur yetişir Hint’te Yemen’de
Anadolu da kavrulur çekilir altın değirmende
Kahveyi bol köpüklü yapmış oturur karşımda yâr
Bir fincan kahve içirmenin tam kırk yıl hatırı var
Baktıkça hep haz alırım yârim senin yüzünden
Hadi bir acı kahve yap da içeyim kibar elinden
Anadolu insanının bu ve buna benzer deyimleri böyle uzar gider. Biz gelelim hikâyemize.
İnsanlarla hayvanların dağ taş kar-kış, soğuk-sıcak demeden para kazanmak için bezirgânların ipek yolunu takip ederek aylar süren. Çileli ve ızdıraplı ama belki de onlara göre zevkli ticaret yapıp para kazandıkları yıllarda ormanların arasında yeşil bir vadide, ihtiyar bir deve ile bir eşek sahipleri tarafından araziye terk edilmiş. Sahiplerinde iş göremezlik kanaati uyanmış. Emekli edilecek değiller ya; ama maaşsız evden sürgün edilmişler. Serbest bırakılmışlar. Yemyeşil otu ve suyu bol olan bir vadide buluşmuşlar günlerini gün ediyorlarmış. Bunlar o vadide güle oynaya yaşarken kenarlarındaki tepeden geçen bir yoldan da kervanlar gelip geçiyorlarmış.
Bu kervanlar bazen de bu vadide konaklıyor. Bir kaç saat belki bir gün orada kalıyorlarmış. Kervanın orada kalmak için vadiye yöneldiğini gören bizim eşekle deve hemen oradan sıvışıp bir yere gizlenerek kervanın gitmesini beklemişler. Onlar gittikten sonra tekrar vadide yaşamlarına devam ediyorlarmış.
Günler böyle devam ederken tepedeki yoldan yine bir kervan geçiyormuş. Kervandaki hayvanların yükü de çok ağırmış. Bunu kervanda çok günleri geçen deve tecrübesi ile deve çanlarının ötüşünden anlıyormuş. Eşek, arkadaşına durumu özetleyerek “Arkadaş bu kervanın yükü çok ağır, develerin çanının sesinden belli oluyor” demiş ama dediğine pişman olmuş. Bizim eşeğin inadı tutmuş keyfe gelmiş deveye “Arkadaş ben çok zayıftım şimdi iyileştim etim budum yerinde, keyfimden coşuyorum bir türkü çağıracağım” demiş. Deve yalvarmış “Aman eşek kardeş şimdi türkü çağırmanın sırası mı, kervancının adamları bizi tutar sırtımıza yük vurur” dediyse de, eşeği ikna edememiş. Eşek başlamış türkü çağırmaya ağzıyla türkü söylerken gerisinden de başka zırıltılar çıkarıp keyifleniyormuş. Bunu duyan kervancının adamları hemen koşmuşlar zaten hayvana da ihtiyaçları varmış. Bizim eşekle deveyi yakalayıp başlarına yuları takmış, sırtlarına da yükü vurmuşlar.
Eşekle devenin kötü günleri böyle devam ederken devenin de eşek arkadaşına kini bir kat daha artıyormuş. Nihayet bizim geveze eşeğin yük taşımaktan ve ihtiyarlıktan takati kesilmiş,
yükün altında olduğu yere yatıvermiş. Adamlar kervancı başına yolda buldukları eşeğin yükü taşıyamadığını ve yıkıldığını söylemişler. Kervanda yüksekçe, bir uçurumun, kenarından geçmekte imiş, Kervancıbaşı adamlarına o eşeği arkadaşı devenin üzerine yükleyin şu uçurumu geçelim aşağıdaki vadide yükleri ayarlayıp eşeği salıverelim demiş. Ve eşeği devenin sırtına yüklemişler. Giderken deve ‘tam hınç alma zamanı’ diyerek
Vadide rahat yayılırken durmaz türkü söylersin.
Şimdi de yükü taşıyamaz benim sırtıma binersin
demiş içinden ve eşeğe seslenerek “eşek kardeş hani o yakalandığımız gün senin söylediğin türkü var ya, o türkü hala kulaklarımda çınlıyor ne havaydı be ben şimdi içimden geldi oynayacağım” demiş. Eşek aman kardeş şimdi oynama zamanı mı? Beni düşürürsün aşağı inelim orada oyna demiş ama deve kabul etmemiş ve tam öç alma zamanı diyerek başlamış bel kırıp oynamaya bizim geveze eşek de devenin sırtından düşmüş ve uçurumdan aşağı düşerek parçalanıp ölmüş. Bizim geveze eşek lüzumsuzca çaldığı hava yüzünden mok yoluna gitmiş.
Ehli keyfe zevk verir kahvenin kaynaması,
Eşeği yolda çıkarırmış sıpanın oynaması.
Deveyi çileden çıkarmış eşeğin türkü çığırması
Gelin bu hikâyeyi bir de benim hicvimden okuyun.
***
Otu suyu bol bir vadide bir eşekle bir deve
Günlerini geçiriyorlar neşeyle güle güle
İş güç ağa derdi bunları pek etkilemiyormuş
Böyle keyif ederken yoldan kervan geçiyormuş
Yiyip içip yatıyorlarmış ohh vadide eşekle deve
Yoldan geçen kervanı görünce neşe gelmiş eşeğe
Demiş ki deve kardeş ben bir türkü çığıracağım
Sesimin çıktığı kadar da şöyle bir bağıracağım
Deve itiraz etmiş aman sus şimdi kervan geçiyor
Yükleri çok ağır kervanın belli çan sesi az geliyor
Eşek boş ver der devenin çanını, ben türkümü söyleyeyim
Deve ona demiş dur kardeş ben şöyle bir yere gizleneyim
Eşek onu hiç dinlememiş başlamış türkü çağırmaya
Geçen kervandaki adamlara sözlerini duyurmaya
Türkü bitmeden kervancılar gelip bunları tutmuşlar
İkisini de götürmüşler sırtlarına yük vurmuşlar
Hâlbuki vadide otlarlarken işleri pek güzelmiş
Şimdi ise yük taşımaktan takatleri tükenmiş
Eşek yaptığı gevezeliğin cezasını çekiyormuş
Deve de arkadaşının bu ceremesini ödüyormuş
Bunlar böyle yük taşırken eşeğin gücü tükenmiş
Sırtındaki yüküyle eşek devenin üstüne yüklenmiş
Yolları geçiyormuş tam bir uçurumun kenarından
Deve bu ya kinini almak ister eşek arkadaşından
Derki ey eşek kardeş benim canım oynamak istiyor
Yakalandığımız gün çığırdığın türkü aklıma geliyor
Eşek yalvarır aman deve kardeş şimdi oyun zamanı değil
Bu uçurumda değil oynamak, yürüyerek zor geçilir
Olmaz der deve, ben keyfe geldim, oynayıp güleceğim
Bana yaptığın bunca kötülük için seni düşüreceğim
Aman deyim deve kardeş ben burada düşersem ölürüm
İyi ya ben de onu istiyorum zaten öldüğünü bir görürüm
Bizim deve başlamış löp löp löp oynamaya
Eşek dostunu düşürüvermiş uçurumdan aşağıya
Aşağı uçan eşek ölmüş leşi de vadide kalmış
İnat ederek çağırdığı türkünün cezasını ağır bulmuş
Ozan İsmail der ki be şaşkın sen eşekliğini bileceksin
Ye iç keyfine bak be densiz sen türküyü n’edeceksin
Söz dinlemez türkü çağırırsan hem arkadan hem önden
Çığırdığın hava deveyi oynatır kurtulamazsın ölümden
İnsanlar içinde böyledir sessiz oturup gevezelik etmeyelim
Bin düşünüp bir iş yapalım da pişmanlığa düşmeyelim
Altın toprakta parladığı için onu çabuk bulurlar
Çok lüzumsuzluk edersen sırtına yük vururlar
Kahve zarar verecekse bırakın kaynamasın
Sıpayı oynatmayın ki eşek de yoldan çıkmasın
21 Ağustos 2004