Deniz Baykal'ın yedi büyük günahı
BİRİNCİ GÜNAH - Geleceğe dair umut verici bir tek cümle kurmak yerine, “Bir sen, bir ben, bir de robot kamera” şarkısını terennüm ederek hâlâ ve ısrarla oyunda oynaşta vakit geçirdiği için...
BİRİNCİ GÜNAH - Geleceğe dair umut verici bir tek cümle kurmak yerine, “Bir sen, bir ben, bir de robot kamera” şarkısını terennüm ederek hâlâ ve ısrarla oyunda oynaşta vakit geçirdiği için...
? İKİNCİ GÜNAH - Memleketin Başbakanı ile memleketin en yakıcı sorunu hakkında baş başa oturup konuşmayı bile “çok esaslı bir mesele” haline getirmeyi başardığı için...
? ÜÇÜNCÜ GÜNAH - İktidar en ateşli, en riskli, en yakıcı meselelerde iyi kötü bir çözüm ararken, muhalefetini, “Bu kadarı yetmez... Daha ileri gitmelisiniz...” diyerek yapacağına, sürekli, “Siz de çok oluyorsunuz ama...” havasını takındığı için...
? DÖRDÜNCÜ GÜNAH - Ermeni Açılımı’na şüphe... Kürt Açılımı’na şüphe... Başbakan’la baş başa görüşmeye şüphe... AB’ye şüphe... Kısacası politikasının temeline “kuruntu”yu koyduğu için...
? BEŞİNCİ GÜNAH - Muhafazakâr iktidar, öyle ya da böyle, hiçbir şeyi muhafaza etmemek üzere harekete geçerken, sosyal demokrat partinin lideri olarak her şeyi muhafaza etmeye kararlı göründüğü için...
? ALTINCI GÜNAH - En radikal sözlerin, atakların ve eylemlerin vakti geldiği halde... Eskiye dair ne varsa hepsinin eskidiği şu günlerde... Yeni sözler, yeni eylemler, yeni taktikler geliştirmek yerine... Hâlâ “robot kamera” meselesini muhalefetinin odak noktası yapması nedeniyle...
? YEDİNCİ GÜNAH - Açlığın, işsizliğin, ekonomik çöküntünün kol gezdiği bir memlekette yüzde 20’nin bir parmak ötesinde oy almaya kanaat getirmesi ve bu durumda bir tuhaflık bile görmemesi nedeniyle...
‘Irak: Kan Gölü’ dizisini bekliyorum
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, TRT’de yayınlanan ve “İsrail mezalimi”ni anlatan “Ayrılık” dizisi için demiş ki:
“TRT özerktir... Türkiye’de sansür yoktur...”
Madem öyle...
Özerk TRT, şöyle okkalı bir “Irak: Kan Gölü” dizisi yapsa...
Dizide bir Amerikan askerinin, hamile bir Iraklı kadının karnını süngüyle deşmesi görüntüleri yer alsa...
Ve ABD’den gelebilecek itiraza da...
Ahmet Davutoğlu, “TRT özerktir... Türkiye’de sansür yoktur...” diye cevap verse...
Ben de...
“TRT özerktir... Türkiye’de sansür yoktur...” cümlelerinin, “İki büyük Türk yalanı” olmadığı konusunda yemin billah edeceğim...
Söz veriyorum...
Haftanın en iyi ‘beş’i
? BİR: Bir gazetecinin temel derdinin “özgürce yazı yazma imkânını savunmak” olması gerektiğini kendi gazetesine en açık sözlü biçimde anlatması nedeniyle HINCAL ULUÇ...
? İKİ: Bir insana yükseliş döneminde elde ettiği kibirden çok, düşüş dönemi mağduriyetinden kaynaklanan ezilmişlere özgü güzelliğin yakıştığını kanıtladığı için FATİH TERİM...
? ÜÇ: Adı ilk açıklandığında “Altın Portakal’ı eline yüzüne bulaştıracağına” dair türlü tezvirata maruz kalan, ancak günün sonunda bütün bu rivayetleri boşa çıkarmayı başaran VECDİ SAYAR...
? DÖRT: Aralarında vahşi bir rekabet olduğuna dair yaptığımız tahminleri darmadağın ederek “Galiba dostluk kazanıyor” dedirten HABERTÜRK KIZLARI...
? BEŞ: “Solun vicdanı” kabul edilen Eşber Yağmurdereli ile irtibat kurup CHP’ye kazandırma girişimi nedeniyle CHP İstanbul İl Başkanı GÜRSEL TEKİN...
Abdülhamit ile Erdoğan
İkinci Abdülhamit’in tahttan indirilmesi, özellikle sağ muhafakazâr kesimlerde “Yahudi komplosu” ile açıklanmıştır...
Yahudiler Filistin’den toprak istediler... Abdülhamit buna razı olmadı... Ve bir komplo ile tahttan indirildi...
Onyıllardır dile getirilen tez bu...
Ben de diyorum ki...
Eğer Başbakan Erdoğan, önümüzdeki süreç içinde, doğal yollardan iktidarı kaybederse...
Yepyeni bir komplomuz ve yepyeni bir Abdülhamit’imiz olacak...
Diyecekler ki:
Hepsi bir Yahudi komplosudur...
Madem öyle...
Şimdiden bir anlaşma yapalım:
Eğer önümüzdeki süreç içinde Erdoğan iktidarını pekiştirerek sürdürürse...
Şu “Yahudi komplosu” tezini paranteze almaya var mısınız?
Ahmet HAKAN / Hürriyet
