CHP TBMM Grup Toplantısı

CHP TBMM Grup Toplantısı

Genel Başkan Kılıçdaroğlu: (2)- "(AİHM'in ihraç edilen öğretmenle ilgili kararı) Siz Türkiye'de ne olup bittiğini bilmiyor musunuz? Hangi adaletten, hangi komisyondan bahsediyorsunuz? İnsanlar hapishanede can veriyor. Geciken adalet, adalet değildir, onla

TBMM (AA) - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ihraç edilen öğretmenin başvurusuna ilişkin kararı konusunda, "Hangi adaletten, hangi komisyondan bahsediyorsunuz? İnsanlar hapishanede can veriyor. Geciken adalet, adalet değildir, onlara söylüyorum. Şu anda Türkiye'de yargı resmen iktidarın, bazı çevrelerin tetikçiliğini yapıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu konuma düşmemeli. Eğer bu konuma düşerse o kurum da saygınlığını yitirir." dedi.

Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, FETÖ'nün darbe girişimi sonrasında ilan edilen Olağanüstü hal (OHAL) ortamında iktidarın uygulamalarını eleştirdi.

Her darbe döneminde keyfiliğin, ihbarcılığın, baskı ve sansürün yaşandığını, Türkiye'nin de şu an bu durumla karşı karşıya olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, hayatlarını FETÖ ile mücadele adayan gazetecilerin bile "FETÖ'cü" denilerek, cezaevlerinde tutulduğunu belirtti.

Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"Damatlar serbest bırakılıyor. Hangi gerekçeyle? 'Mevcut delil durumu, tutuklama tedbirinden beklenen faydanın adli kontrol tedbiri ile sağlanacağı ve şüphelinin sabit ikametgah sahibi oluşu' gerekçeleriyle damatlar serbest bırakılıyor. Parası olan serbest bırakılıyor, dayısı olan serbest bırakılıyor. Gariban olan içeride kalıyor. Ben merak ediyorum, Kadri Gürsel'in evi yok mu? Var. Murat Sabuncu'nun, Murat Aksoy'un, Altan kardeşlerin, Ali Bulaç'ın, Nazlı Ilıcak'ın, Ahmet Şık'ın yok mu? Var. Onları niye, hangi gerekçeyle serbest bırakmıyorlar. Sözcü Gazetesi'nin muhabirleri, Gökmen Ulu ve Mediha Olgun bunların da evi, yeri, yurdu var. Niye serbest bırakılmıyorlar? Çünkü kayınpederleri, kayınpeder değil. Dayıları yok, paraları yok. Doğrucu Davut. Onun için 'Ben seni süründürüceğim'. Parası olanın, kayınpederi olanın serbest bırakıldığı bir ortamda adaleti sağlayamayız. Bu ortam, 20 Temmuz darbe ortamıdır. 18 Temmuz 2016, sabit ikametgah sahibi olması ve delilleri karartma imkanı olmaması gerekçesiyle Adil Öksüz de serbest bırakıldı. Onun dayısı kim, kayınpederi kim yeteri kadar bilmiyorum. Ama onun da kuvvetli bir dayısı var, kuvvetli bir kayınpederi var."

-AİHM'in ihraç edilen öğretmenle ilgili kararı

Kılıçdaroğlu, AİHM'in, Olağanüstü hal tedbirleri kapsamında açığa alınan ve Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile görevinden uzaklaştırılan öğretmenin başvurusunu reddetmesine de değindi.

AİHM'in, öncelikle OHAL Komisyonu'na başvurulması gerektiği yönündeki kararını eleştiren Kılıçdaroğlu, "AİHM, 'Bir komisyon kuruldu. O komisyondan geçtikten sonra dilekçeler bana gelecek' diyor. Siz Türkiye'de ne olup bittiğini bilmiyor musunuz? Hangi adaletten, hangi komisyondan bahsediyorsunuz? İnsanlar hapishanede can veriyor. Tıka basa dolu, bakmıyorlar. Geciken adalet, adalet değildir, onlara söylüyorum. Şu anda Türkiye'de yargı resmen iktidarın tetikçiliğini yapıyor. Bazı çevrelerin tetikçiliğini yapıyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bu konuma düşmemeli. Eğer bu konuma düşerse o kurum da saygınlığını yitirir." değerlendirmesinde bulundu.

OHAL Komisyonu'nun kuruluş gerekçesinin AİHM'e başvuruları geciktirmek olduğunu ileri süren Kemal Kılıçdaroğlu, darbe dönemlerinde yargı yolunun kapatıldığını belirtti.

- "12 Eylül'ün katmerlisi yaşanıyor"

İşlerinden ihraç edilenlerin de haklarını yargı yoluyla arayamadığını, Anayasa Mahkemesinin başvurulara bakmadığını anlatan Kılıçdaroğlu, "12 Eylül darbe döneminde ne yaşanıyorsa bugün katmerlisi yaşanıyor." dedi.

Her darbenin kendi hukukun yarattığını ifade eden Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"12 Eylül'e, 12 Mart'a bakın. Kendi hukuku, kendi anayasası vardır. 20 Temmuz darbesine bakın kendi hukuk, kendi anayasası vardır. Gayrimeşru bir anayasayla şu anda görev yapıyorlar. Yüksek Seçim Kurulundaki bir çetenin öngörüsüyle gayrimeşru bir anayasayı dayattılar. Bu anayasa yürürlükte olabilir, ama meşru değildir. Bir yasanın meşru olmasıyla yürürlükte olması farklıdır. Bu anayasa gayrimeşru bir anayasadır. Bu anayasa göre yapılacak her şey gayrimeşrudur."

- "AİHM'e sesleniyorum, sizde de vicdan var mı acaba?"

Konuşmasında, görevlerinden ihraç edildikten sonra başladıkları açlık grevini cezaevinde sürdüren Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'ya da değinen Kılıçdaroğlu, iki eğitimcinin işlerinden başka talepleri olmadığını, ancak buna bile tahammül edilmediğini, Gülmen ve Özakça'nın tutuklandıklarını kaydetti.

Kemal Kılıçdaroğlu, "Şimdi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine seslenmek istiyorum, sizde de vicdan var mı acaba? Sizde de hukuk bilinci var mı acaba? O insanlar öldükten sonra mı karar vereceksiniz?" diye sordu.

- "O koltukta oturan birisi yalan söylememelidir"

Ramazan ayının güzelliklerin yaşandığı günler olması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, siyasetteki kısır çekişmelerin ülkeye fayda getirmediğine işaret etti.

Kemal Kılıçdaroğlu, yeri geldiğinde uygarca tartışmak gerektiğine işaret ederek, kendilerinin bu yaklaşımı hiçbir zaman reddetmediğini bildirdi.

Kılıçdaroğlu, şu görüşlerini aktardı:

"Bir kişi var ki gerilimden besleniyor, kandan beslenir gibi gerilimden besleniyor. Ben geçen hafta Katar konusunda burada bir konuşma yaptım. Dedim ki Arap dünyası kendi içinde kavga edebilir. Ama Türkiye bu kavganın tarafı olmamalıdır. Taraf olursa sorunun bir parçası olur. Taraf olmazsa çözümün ana aktörü olur. Yine şunu söyledim, Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri İhvan'ı terör örgütü olarak görüyor. Doğrudur, yanlıştır. Ama öyle görüyorlar. O nedenle İhvan'ın simgesini kullanma dedim. Söylediğim bu. 7 Haziran Erdoğan konuşuyor, İhvan işaretinin içeriğinde ne var? Bu işaretin içinde tek millet, tek vatan, tek devlet, tek bayrak var. Acaba beyefendi sen bu ülkede tek millet değil de çok millet mi istiyorsun? Ondan mı rahatsız oluyorsun?' diye bana soru soruyor. Bir sürü hakaret de var. Hakaret etmek aslında zavallılık işidir. Haklıysan hakaret etmenize gerek yok. Ama haksızsanız hakaret ederek, haklılığı kanıtlamaya çalışırsınız. Kanıtlayamazsın kardeşim. Tek bayrak, tek millet, tek vatan, tek devlet, bundan rahatsız değilim. Ben yalanlardan rahatsızım. O koltukta oturan birisi yalan söylememelidir."

- "Kullandığı işaretin Rabia işareti olduğunu söylüyor zaten"

Dört parmakla yapılan tek millet, tek devlet, tek vatan, tek bayrağı simgeleyen işaretin aslında İhvan'ın işareti olduğunu ileri süren Kılıçdaroğlu, bununla ilgili tartışmaları anımsattı.

Kılıçdaroğlu, "Diyorlar ki 'Bu işaret Rabia'nın değil'. Bunlar ne söylediklerini de unutuyorlar. 3 Kasım 2013 Kızılcahamam'da Adalet ve Kalkınma Partisi kamp yapıyor. Şöyle söylüyor Erdoğan, 'Rabia işareti dünyanın her yerinde zulme baskıya yeter işaretidir'. Yani kullandığı işaretin Rabia işareti olduğunu söylüyor zaten. Şimdi de inkar ediyor. Sen ne biçim adamsın? Bir söylediğini ertesi gün yalanlıyorsun, sonra da kalkıyorsun bunu hatırlatan adama her türlü hakareti yapıyorsun." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2014 yılının Mart ayında katıldığı bir televizyon programında "Rabia işaretini kullanıyorum" dediğini ileri süren Kılıçdaroğlu, "Ben bunu söyleyince kıyamet kopuyorum. Kardeşim sordum da bunun neresi yerli, neresi milli diye sordum. Ne yerli, ne milli. 'Sen bundan anlamazsın'. Ben bundan çok iyi anlarım da sen benim ne dediğimi biliyor musun? Sen önce otur, bunu düşün." ifadelerini kullandı.

- "Hani Rakka'ya gidiyordun?"

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu konuşmasında, Rakka'ya yönelik gelişmelere de değinerek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"8 Şubat 2017, 'Sırada Rakka var. Rakka'ya gideceğiz' diyor. Ben de defalarca dedim, buyur git. Elinden tutan mı var? Ordu elinde talimat verirsin, 'Beyler yürüyün Rakka'ya' dersin, hatta Bilal Bey'i de en öne koyarsın elinde bayrakla, Rakka'ya girersin. 29 Nisan 2017 yine diyor, 'Koalisyon güçleriyle hep berber, Rakka'ya gidelim'. Buyur kardeşim. Sen söylüyorsan git. Sen bu ülkede sözde cumhurbaşkanısın. Oraya gideceksen gidersin. Konuşmak bir işe yaramaz ki. İstediğin kadar konuş. 2 Mayıs'ta da aynı şekilde, 'Rakka'ya gideceğiz' diyor. 18 Mayıs 2017, ne diyor bakın; 'YPG bir terör örgütü, PYD bir terör örgütü, Amerika bu iki terör örgütüyle beraber böyle bir operasyona giriyor. Bize düşen sadece hayırlı olsun demektir. Hani Rakka'ya gidiyordun? Sendin 'Ben Rakka'ya gideceğim diyen. 'Tutmayın beni Rakka'ya gideceğim'. Tutan yok ki kardeşim. Buyur git. İşine geldiği zaman bir konuşmamı alıyor, ona cevap veriyor. Ama ben ısrarla bir soruyu soruyorum ve cevabını bekliyorum. Bu mübarek ayda soruyorum, Sayın Erdoğan senin için namus ve şeref kavramı ne anlama geliyor? Namus ve şeref kavramının bu topraklar için ne kadar değerli olduğunu biliyoruz. Şimdi ben sana 80 milyon adına soruyorum; namus ve şeref kavramı senin için ne anlama geliyor?"

- Zeytincilerden teşekkür

Öte yandan, toplantı öncesinde zeytin üreticileri milletvekillerine zeytin fidesi ve zeytin ürünlerinden oluşan çeşitli hediyeler vererek, zeytin alanlarıyla ilgili yasal düzenlemede gösterdikleri çabalardan dolayı teşekkür etti.

Üreticiler, toplantı boyunca üzerinde, "Zeytin ağacına dokunma", "Zeytin emektir" ve "Bu yasa Meclis'ten geçmeyecek" gibi sloganlar yazılı dövizleri taşıdı.

(Bitti)

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :