Bir Film, Bin Hikâye

Bir kapıya vurma sesi geliyor önce, kapının önüne dikilmiş üniforması üzerinde bir asker; “İsmail Akıncı evde mi?”

İsmail Akıncı aranıyor çünkü bir yazar. 1980’in Eylül’ünde ise yazar olmak, geçiniz yazar olmayı kitap okumak bile suç. “Devletin bölünmesine yönelik fikir beyanından ötürü” suçlanıyor İsmail Akıncı, bir sabah vakti de elleri kelepçelenip Sinop Cezaevine götürülüyor.

Bir kişinin hikâyesiymiş gibi duran aslında binlerce kişinin aynı kaderi paylaştığı, aynı hikâyeye kahraman olduğu,1980 Darbesi ve sonrasında yaşanan acıları izleyiciye ulaştırmaya çalışan film: Bizim Hikâye.

İsmail Akıncı rolünü Cansel Elçin canlandırmış ve gerçekten harikulade oyunculuğunu ciğerinizdeki o koca acıyıderinden hissediyorsunuz. Gerek hapishanede yaşanan çeşitli işkenceleri yaşadığı haller, gerek içerideyken yaşadığı eş ve çocuklarının özlemi, seyirciye o kadar iyi geçiyor ki o günleri bir parçada olsa anlamanıza vesile oluyor. Ne çok babanın suçsuz yere demir parmaklıklar ardında kaldığı, ne çok kadının eşini karanlıklarda bıraktığını ve ne çok evladın içerine ateş düştüğünü… Anlayıveriyorsunuz… En kötü yönetimin bile askeri bir darbeden daha iyi olduğunu. Ve şükrediyorsunuz bayrağına sahip çıkan millete!

Filmde, İsmail Akıncı’nın oğlunu Haluk Piyes canlandırıyor. Ahmet karakterine hayat veren Piyes, babasının iadeyi itibarını kazanmak için Hukuk okumuş ve Avukat olmuş. Babasıyla ilgili çok fazla davaya girdiğinden geceleri uyku uyuyamayan, son nefesini hapishanede vermiş babasına karşı son görevini yerine getirmenin koşturmacasında bir genç.

Ahmet, 20 yıldan fazla süren hukuk mücadelesini kazanıyor, elbette İsmail Akıncı yaşıyor olsaydı evladıyla gurur duyardı, diyorsunuz o sahnelerde. Haluk Piyes’in Ahmet karakterine bu kadar yakışması da normalüstü geldi bana. Öyle bir oynadı ki sanki gerçekten babasını böyle bir dava uğruna yitirmişti.

Filmin ilk on dakikasında akmaya başlayan gözyaşlarım sonuna kadar dinmedi. Film beni bitirdi. Ki ben normalde bir filme, senaryoya falan ağlayan bir insan değilim. İnsanlar ne çok acı çekmişler diye düşündüm. Neler yaşanmış da hiç bilmemişiz…

Evet, kitaplardan okuyoruz, evet kayıtlardan bakıyoruz, evet yaşayanlardan dinliyoruz. Ancak hiçbiri sanırım bu film kadar içeriden etkilememişti beni. Filmin yönetmeninden, yapımcısından, oyuncusundan nereden tutarsanız tutun, çok iyi bir iş çıkmış ortaya. Bu bir vesile olsun siz de izleyin bu filmi.

Film, düşünce özgürlüğü, insan hakları gibi konularda oturup yeniden düşünmemizi de sağlıyor. Özellikle bu yönetim gitsin de kim gelirse gelsin bakış açısındaki kişiler izlemeliler. 15 Temmuz gecesi, hafif burukluk maskesi altından tankların geçişini alkışlayanlar izlemeliler. Ve görmeliler Darbe başarılı olsaydı nelerin başımıza gelebileceğini… Anlarlar mı bilmem ama…

Tekrar bu vesile ile 15 Temmuz şehitlerine Allah’tan rahmet diliyorum. Allah onlardan ebeden razı olsun.

Son söz; Birgin akşam olur biz de gideriz

Kalır dudaklarda şarkımız bizim…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.