Hüseyin Altunbaş

Hüseyin Altunbaş

BATAN GEMİNİN MALLARI!

Bu büyük bir gemiydi. Hem de aşk gemisiydi. Yani geminin konukları çok zengindi. İşte o mallar bu mallar. Yani kalite tavanda. Bak kaçırma. Bir daha bulamazsın. Kaliteli malı ucuza satıyorum yani. Defolu ürün gibi, bayat ekmek gibi, son kullanma tarihi yaklaşmış margarin gibi. Ucuz! Kaçırma! Bu ve buna benzer satış taktiği, tekniği yaşamımızın her adımında var.

Somut ürünlerdeki “batan geminin malları” alışkanlığımız soyut ürünlerde de bulaşıcı etkisini gösteriyor. O yüzden soyut ürün satamıyoruz. Satıyorsak bile alıcı alamıyor! Alıcı buna da bu kadar para mı verilir canım diyor. Satılacak ürün atmosferde ya! Görünmez ya! Bu para da ne ki canım, olur mu canım! Biz bunlara para vermeyiz canım! Çok beğendim ama bu kadar etmez canım! Maliyeti ne ki canım! (Maliyetini hesaplıyoruz!)

Muhteşem fikir istiyorum ama para isteme benden canım! Bedava muhteşem fikir bulacağız ama güneş enerjisiyle çalışarak! Normal bildiğimiz doğal yollardan değil!

Bol ünlemli geldik buraya kadar. Çok ışık vardı, boş çevirme vardı. Çevir kazı yanmasın vardı da ondan.

Maalesef işte böyle. Soyut ürün satma ve alma pazarında yaşanan bir senaryonun kısa özetiydi bu. Batan geminin alışkanlıkları…

İletişim sektörü böyle konuşuyor. Böyle olunca da yaratıcılık “yardırmış” gidiyor. Fikirsiz, hedef kitlenin görmediği reklam işleri, kimseyi etkilemeyen kampanyalar, hep çöpe harcanan paralar, zarar etmiş firmalar, ajanslar, kapanan işletmeler…

Soyut ürüne batırmak istenen geminin malları muamelesi yapılınca fikirsiz kalıyoruz.

Konya reklamcılığında art direktör, trafiker, reklam yönetmeni, reklam fotoğrafçısı, müşteri ilişkileri yöneticisi, yaratıcı (creative) direktör, medya planlamacı yok. Niye yok? Güneş enerjisiyle çalışan bu meslek mensupları daha bulunmadı da ondan!

Reklamcılık da meslek isimleri bunlar. Ama şimdiye kadar bunlar bizde yoktu. Ya ne vardı? Ajans patronu vardı ve o her şeyi yapardı. (All in 1) Ajans patronu trafikerdi, grafikerdi, sekreterdi, muhasebeciydi, müşteri ilişkileri yöneticisiydi, medya pazarlamacıydı. Sonuç batan gemi ve mallar. Suçlu aranmaz. Çünkü herkes suçlu.

Şimdi her şeyi yenileme zamanı. Değiştirme zamanı.

Batırmayacak, Çıkaracak, Yükseltecek malları ve fikirleri üretme zamanı. Ona değer verme zamanı. Reklam ajanslarımızda, firmalarımızda art direktörler, trafikerler, reklam yönetmenleri, reklam fotoğrafçıları, MİY’ler çıkartma zamanı diyerek ilk kez gördüğümüz bir firma iletişimi ile başlayalım analizlerimize.

 

Korkmaz Beton 12’ye mi Bölüyor 12’den mi Vuruyor!

Neyi bölecek muhtemelen betonu bölüyordur. “12’ye Bölüyoruz” üst başlıklı bir reklamı görünce altındaki markanın da Korkmaz Beton olduğunu görünce ne düşünürsünüz? Aynen ben de betonu 12’ye bölüyorlar herhalde dedim. Vay be yeni bir teknoloji bilgilendirmesi mi yapıyor diye düşündüm. Sonra anladım ki aslında beton satan firma promosyon yapmaya çalışıyormuş. Yani 12’ye bölünen beton değil taksitmiş. Dikkat çekmek amaca hizmet edecek şekilde yapılmalı. Çok dikkat çekici bir reklam yapıyorsunuz ama nereye dikkat çekiyorsunuz! Sizin amacınıza götürmeyen bir hizmete!

Sadece bununla kalmıyor. Yine internet mecrasında (haberkonya.com sitesi) 12’ye bölüyoruz ve hatta “hedefi 12’den vuruyoruz mesajını ilave etmişler. Yani hem 12’ye bölüyorlar hem de 12’den vuruyorlar. 12’den vurmayı güçlendirmek için “dart oku” kullanıyorlar. (reklama link yok bu arada)

İletişim algıyı aynı noktaya toplamak ve markaya yönelmeyi sağlamak için yapılır. Bu mesajlarla nereye odaklanmayı düşünüyorsunuz anlamak mümkün değil! Tek odaklanılan yerin 12 olduğu görülüyor. Korkmaz Beton firmasının internet sitesine bakınca da (internet sitesinin acil değişmesi lazım) 21 yıllık geçmişe sahip bir firmanın 21’i tersinden okuyarak 12’ye odaklandığını anlıyoruz. Ne kadar ters değil mi! Tez elden bu iletişim karmaşasından kurtulmalı Korkmaz Beton. Ben korktum valla. Gemi su alıyor böyle.

 

Bayramlar Bera’ber Güzeldir!!!!

Çok doğru bayramlar beraber güzeldir. Ama doğru bir dönemde, doğru anlama çağıran bir mesaj mı sizce. Hayır! Açıklayayım.

Bir! Cümlenin içinde bera geçtiği için, reklam başlığında kullanmak doğru gibi gelebilir. Ama anlamına ya da kastedilene bakın. Ne anlama geliyor? Bayramlar beraber güzeldir. Bir yere gitmeyin. Oturun evinizde. Hep beraber bayramı geçirelim. Anlamına gelir. Siz durduğunuz yerden kalenize golü atarsınız. (Bayramlarda şeker firmaları aynı şeyi söylemezler mi! Daha çok şeker tüketilsin diye.)

İki! Tamda domuz gribi döneminde, aman toplu yerlere gitmeyin telkinlerinin yapıldığı dönemde, beraberlikten bahsediyorsunuz. Kimse gel beraber olalım demiyor. Aman bu dönemde görüşmeyelim diyor. Bu da oldu mu ikinci gol.

Aslında bu reklam Konya Bera reklamı olabilir. Alanya’ya gitmek yerine Konya Bera’da Bayramlar Güzeldir diyor denilebilir. Zorlayarak bunu çıkartabildim. Belki maç bera’bere de olabilir.

 

Kipa’da Sinema Açıldı!

Kipa, Konya’nın önemli alışveriş merkezlerinden biri. Ama iletişim dilinde sorun olduğu kesin. Kendini anlatmada sorunları var. Çok farklılıkları var ama anlatamıyorlar. En son bir başka farklılığı kendilerine eklediler. Sinemaları oldu. Nur topu gibi. Maalesef bunun iletişiminde yine aynı sorunu yaşadılar. Kipa AVM’de sinema açılıyor ve siz bunu açıkhavada anlatamıyorsunuz. Olacak iş değil! Sinema ismini billboard’a yazarak haberdar edeceğinizi mi zannediyorsunuz. Reklama bakıyorum. Sadece sinemanın ismi! O ne ola ki! Açıklasana! Sadece sinema açıldığını başka mecralarda bilenlerin ancak algılayabileceği bir iletişim. Sinemanın açılmış olması zaten bir haber değeri taşıyor. Üstüne reklamla parlatılması etkiyi katlayacakken reklam el freni görevi görüyor.

 

 

Kipa’da sinema, AVM rekabetini Kipa lehine kızıştıracak. Real bu gücü Kipa’ya kaptırdı. Kule yalnız değil artık. Rekabet ne güzel şey değil mi? El frenini açık unutmayın ama.

 

Sincap Kampus Kart

Alışveriş merkezlerinden başlamışken bir başka aktörle Sincap’la devam edelim.

Sincap üniversiteyi keşfediyor ve Kampus kart çıkartıyor. Selçuk Üniversitesi birçok şehirden daha büyük bir pazar hem de hazır pazar. Nüfusun tümü yüksek oranda tüketiyor. O zaman bu pazara nüfuz etmek gerekmez mi? Şimdiye kadar gerekmezdi! Firmalarımız hep seyrediyordu. Vay be ne kadar çok üniversiteli var diyerek seyrediyordu. Hatta bir Konyalı büyükçe bir firmamız bana bizim hedef kitlemiz üniversiteli gençlik değil hocam demişti. Ben şaşakalmıştım. Markalar gençleri marka elçisi yapmak için uğraşırken bizim firmamız üniversiteyi hedef kitle olarak bile görmediklerini övünerek! söylüyordu neredeyse. (Firmanın hedef kitlesi doğrudan üniversite kitlesiydi aslında) Başka pazarlardan gelir elde etmeleri burunlarının ucundaki pazarı görmelerini engelliyordu maalesef. Yakını göremeyen göz hastalığı! Neydi o hastalığın adı?

Ulusal markalarımız da son yıllarda Selçuk Üniversitesinin gücünü görmeye başladılar. Yerel markalarımızda yine tık yok diye düşünürken. Sincap Marketler Zinciri Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Sözen’den Kampus Kartı duydum. İletişim Fakültesinde 4.sınıf öğrencilerine yürüttüğüm Marka Yönetimi dersime konuk olan Orhan bey, öğrencilerime marka hikayelerini ve tecrübelerini aktardı. Sincap marketlerinin yolculuğundan bahsederken Kampus Kartı yeni başlattıklarını belirtti. İşte o zaman yerel markalarımızın ilk tık sesini aldık dedim. Sincap emin adımlarla gidiyor gibi gözüküyor. Kampus Kart ile rekabetçi avantaj elde ediyor. Orhan bey ve arkadaşları bazı şeyleri farklı yapıyorlar. Tebrik ediyorum. Bekleyip görmek ve destek vermek lazım. Gördüğümüz yanlışları da söyleyerek tabii.

 

 

 

İlk yanlışı da fazla gecikmeden söylüyorum. Sincap Marketlerinin internet sitesine girdim ve Konya’mızın Markası Konya’mızın Değeri sloganını gördüm. Bu doğru olabilir. Ama niye söyleniyor ki. Hangi amaca hizmet ediliyor? Ben Amerikalıyım, ben Hollandalıyım, ben İzmirliyim, ben Ankaralıyım, iletişimi bu kategoride nerede söylenir, düşünmek lazım diyorum. B2B mi? B2C mi?

Kampus kart internet sitesinde yok bu arada…

 

Kızgın Rekabet!

 

Sincap derken marketlerin açıkhava reklam rekabetinden bahsedeyim. Rekabet kızgınlaştı. Önce Çelikkayalar’ı gördüm. Reklam taktiği bende varımı (me too) güçlü söylediği için beğendim. Dikkat çekmeyi amaca hizmet edecek şekilde yapmış. Görünür olmayı başaracak iletişim. Ama eleştirim şu Çelikkayalar nerede! Kaç tane marketi var? Hiç görmedim desem!

Sonra Kipayı, Metro’yu gördüm. Sincap ve Makro’nun yanına katıldılar. Rekabet ne güzel değil mi?

Herkes sizi ikna etmeye çıkmış. Böyle kızgınlaşınca ortalık, insanın kafası karışıyor. Herkes aynı şekilde ikna etmeye çalışıyor sizi. Aynı ürün aynı fiyat indirimi! Hatta reklam tarzları bile aynı. Yeni bir tarzı kim bulacak, geliştirecek acaba!

 

Mecra Zenginliği

Yerelde yapılacak iş mecra zenginliğini yükseltmek. Hafta sonu KonTV’de seyrettiğim bazı firmaları başka hiçbir yerde görmediğimi fark ettim. Bazı firmaların sadece açıkhavayı kullandığından şikayet eder bazı mecralar hep. Ben böyle alışkanlığı olan firmalara şunu söylüyorum. Hangi hastalığınız olursa olsun size hep aynı ilaç mı veriliyor! Reklamdaki mecralarda firmaların ilacıdır. Açıkhava başka bir hastalığa ilaçtır, televizyon başka bir hastalığa, gazete başka bir hastalığa, dergi başka bir hastalığa, fuar başka bir hastalığa ilaçtır. Bazı hastalıklar için o ilaçlarından biri veya birkaçı kullanılmalıdır. Şimdi siz hep televizyon ilacını kullanırsanız, ilaç size etki etmemeye başlar! Benim size tavsiyem en doğalından bütünleşik pazarlama iletişimi hekimlerinden faydalanın.

 

Kısa kısa bitirelim. Konyaspor “bayrak as” kampanyası başarılı gidiyormuş. Kısa süreli başarı kimseyi yanıltmasın. Uzun vadeli pazarlama stratejisi oluşturulmalı. Konyaspor’un bayan seyirci oranı nedir? Bayan seyirci çekmek için neler yapılıyor? Konyaspor ne zaman bunları pazarlama iletişimi stratejisine koyar, o zaman uzun vadede bir şeyler olacaktır derim. Dahası kısa günü kurtarma. * Akınsoft gece isminin okunmadığını hala anlayamamış anlaşılan. Siyah zeminde koyu lacivert isim okunmuyor. Bir kez daha hatırlatma. * Şeb-i Aruz yaklaşıyor. Yine bir farklılık yok herhalde. Şehrin pazarlamasında bu kadar lokomotif bir ürünümüz var ama hala hiçbir pazarlama anlayışı yok. Şehir pazarlaması için valilik, belediye başkanları,  ticaret odası, sanayi odası, müsiad, firmalar ve diğer kanaat önderleri bir araya gelmeliler. Bunun öncülüğünü de bence yeni valimiz yapabilir ama bir kıvılcım lazım. * Bugün öğretmenler günü bir öğretim üyesi olarak bizim de öğretme misyonumuzdan günümüz kutlanıyor. Teşekkür ediyor ve tüm öğretmenlerin öğretmenler gününü ve Kurban Bayramınızı şimdiden kutluyorum. Her şey gönlünüzce keyiflisinden olsun.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
17 Yorum