Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş: (5)

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş: (5)

"Türkiye, cumhurbaşkanlığı seçimine giderse bırakın otoriterleşmeyi tam tersine Türkiye'de demokrasi daha doğrudan bir şekle bürünecek. Yani halk doğrudan doğruya kimi başkan olarak görmek istiyorsa, cumhurun başkanı olarak görmek istiyorsa ona oy verecek

İSTANBUL (AA) - Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Türkiye, cumhurbaşkanlığı seçimine giderse bırakın otoriterleşmeyi tam tersine Türkiye'de demokrasi daha doğrudan bir şekle bürünecek. Yani halk doğrudan doğruya kimi başkan olarak görmek istiyorsa, cumhurun başkanı olarak görmek istiyorsa ona oy verecek, o kendi kabinesini kuracak, 5 yıl boyunca ülkeyi yönetecek ama millet tekrar hesap sorma imkanına 5 yıl sonra sahip. Bu 5 yıl içinde de milleti temsilcileri vasıtasıyla parlamentoda hesap sorma imkanına sahip. Daha doğrudan demokrasi." dedi.

Kurtulmuş, CNN Türk canlı yayınında, Hakan Çelik'in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Referandumda ne kadar "evet" çıkacağına yönelik soruya ilişkin Kurtulmuş, siyasi hayatı boyunca hiçbir seçim öncesinde net bir oran söylemediğini belirterek, "Doğru da bulmam bunu. Çünkü nihayetinde sandıkta karar milletin kararıdır. Ama şunu çok rahat tecrübelerimle söyleyebilirim ki bu kampanyada Allah'ın izniyle çok tereddütsüz bir şekilde milletimiz 'evet' oyunu verecektir. Rahat bir 'evet' çıkacaktır." değerlendirmesinde bulundu.

"Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan meydanlarda olacak mı? Meydanlarda olması referandum sonucuna ne yönde bir etki eder?" sorusu üzerine Kurtulmuş, bunun şartlara göre Cumhurbaşkanının kendi vereceği bir karar olduğunu söyledi.

Kurtulmuş, "Cumhurbaşkanımızın herhalde 6 aylık programı bellidir, rutin olarak devam eden halkla buluşma programları var, açılışlar var. Davet ettiği toplantılar var. Yani Cumhurbaşkanı yukarıda bir yerde, fanusun içerisinde oturan bir adam değil ki; sahaya inip inmeyeceğini tartışıyoruz. Zaten her gün sahada olan birisi. Dolayısıyla Sayın Cumhurbaşkanımız için bu sorunun geçerli bir soru olmadığını da düşünüyorum. Zaten sürekli sahada." diye konuştu.

"Cumhurbaşkanı belki miting alanlarında olabilir" değerlendirmesi üzerine de Kurtulmuş, "Olabilir. Buna mani hiçbir şey yok. Bu anlamda Sayın Cumhurbaşkanımız da referandumla ilgili kanaatlerini halkla paylaşabilir. Zaten rutin olarak devam eden programları var. Açılışlarla, mitinglerle farklı toplantılarla halkın içerisinde zaten olacak. Bu toplantılarda da kendi görüşünü, kanaatini belirtebilir." ifadelerini kullandı.

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, sosyal medyada ki "evet-hayır" kampanyalarını takip edip etmediği yönündeki soru üzerine konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Çok güzel. Rıdvan'dan başladı. Ben de katıldım bir yerde. Alişan ile Ece Erken benim bulunduğum bir mekanda, onlar da beni davet ettiler, biz de katıldık kampanyaya. Demokrasinin güzelliği burada işte. Herkes, her şeyi söyleyebiliyor. 'Evet' diyor, 'hayır' diyor. Şu anda iki seçenek olduğu için. Çok partili seçenek olduğu zaman her parti ile ilgili propaganda yapabiliyor. Burada dikkat etmek gereken şey şu. Herkes kendi görüşünü açıklamakta özgür. Falanca 'evet' dedi diye ona karşı bir linç kampanyası ya da 'hayır' dedi diye bir linç kampanyası yapmanın doğru olmadığı kanaatindeyim. İnsanlara, 'Siz niye görüşünü açıklıyorsunuz?' diyemezsiniz ki. Dolayısıyla burada herkes rahat olsun. 'Evet' diyenler de 'hayır' diyenler de karşı taraftakine saygı duysun. Özellikle sanat camiasında ve spor camiasında çok rahatlıkla böyle linç kampanyası başlatma eğilimleri oluyor zaman zaman. Yani Rıdvan bunu söylediyse kendi içinden geleni söylemiştir. Bir başkası başka bir şeyi söylüyorsa yine kendi zihnindekini söylemiştir. Dolayısıyla burada gayet güzel, keyifli, yaratıcı bir kampanya aslında bakarsanız. Daha çok farklı kampanyalar olacak. Bu kampanyalar üzerinden herkes ne istikamette görüş beyan edecekse bunları milletle paylaşacak."

"Hayırcıların kampanyasında da böyle dikkat çekici yaratıcı şeyler dikkatinizi çekti mi?" sorusu üzerine Kurtulmuş, onların da kampanyayı sürdürdüğünü söyledi.

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Herkes görüşünü açıklamalı mı? Her sanatçı veya futbolcuya hadi bakalım 'Ne yapacaksın şimdi, hala söylemedin' gibi bir durum oluşturur mu? " sorusunu şöyle yanıtladı:

"Oluşturmayacağını düşünüyorum. Bu bizim milletimizin çok güzel taraflarından birisi. Diyelim ki Afganistan işgal edilir. Türkiye'nin her kahvehanesinde, Afganistan'ın harita üzerinde yerinin neresi olduğunu bilmeyen insanlarımız bile konuşur. Filistin'de bir mesele olur, Filistin'de bir işgal olur bizim insanlarımız konuşur. Afrika'da ebola krizi çıkar, bizim insanlarımız, kahvelerde, statlarda, sinemalarda bunu konuşur. Bu çok güzel bir şey. Büyük bir cihan devletinin bakiyesi olmasının bir sonucudur. Yani millet bazıları bunu çok kötü görüyor olabilirler ama milletimiz çok politize olan bir millettir. Dünyanın bütün meseleleriyle ilgili olan bir millettir kaldı ki; Türkiye'nin kendi meseleleriyle de ilgili olur. Bu son derece doğaldır. Ayrıca sanığa olan düşkünlükte bu milletin ayrıca dikkat çeken bir tarafıdır. 60 darbesi oluyor 3 sene sonraki seçimde yüksek bir katılımla sandıktan sonuçlar çıkıyor. 80 darbesi oluyor insanlar inim inim inletiliyor, hemen yüzde 90'lar seviyesinde katılımla bir seçim gerçekleşiyor. Bu bizim milletimizin darbelere bile karşı çıkabildiği alandır seçim sandıkları. Seçim sandıkları ortada olduğu için insanlar yönetimleri rahat değiştirebilme imkanı bulabildiği için Türkiye bir Mısır olmamıştır, Türkiye bir Suriye olmamıştır, Türkiye bir Irak olmamıştır. Dolayısıyla bu sandıkların kıymetini bilelim. Hiç kimse sandıklar üzerinden mazeret üretmeye kalkmasın, hiç kimse sandıklar üzerinden de önceden insanların düşüncelerine, eğilimlerine ipotek koymaya kalkmasın. Herkes açıkça tabii ki zorlayarak 'İlla görüşünü açıkla şeklinde' değil ama kim de görüşünü açıklamak istiyorsa açıklasın."

- "Türkiye 93 yılda 65 hükümet kurdu"

Numan Kurtulmuş, "Bu model ve sistem değişikliğinin Türkiye'yi Ortadoğu'daki bazı ülkelere dönüştürebileceği, otoriterleşmeye kapı arayabileceği" eleştirilerine ilişkin soru üzerine, böyle bir şeyin olmayacağını söyledi.

"İyi-kötü Türkiye demokrasinin 46 yıllık çok partili siyasi hayatı geride bıraktık." diyen Kurtulmuş, 5 darbe ve birçok darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalındığını ifade etti.

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Türkiye'de sandık olduğu için milletin her seçimde kendi görüşünü ifade edebildiğini belirterek, şöyle konuştu:

"Türkiye, cumhurbaşkanlığı seçimine giderse bırakın otoriterleşmeyi tam tersine Türkiye'de demokrasi daha doğrudan bir şekle bürünecek. Yani halk doğrudan doğruya kimi başkan olarak görmek istiyorsa, cumhurun başkanı olarak görmek istiyorsa ona oy verecek, o kendi kabinesini kuracak, 5 yıl boyunca ülkeyi yönetecek ama millet tekrar hesap sorma imkanına 5 yıl sonra sahip. Bu 5 yıl içinde de milleti temsilcileri vasıtasıyla parlamentoda hesap sorma imkanına sahip. Daha doğrudan demokrasi. Amerikalıların bir meşhur sözü vardır. 'Ben vergi mükellefiyim' diye. Milletimiz elinde oyunu tutacak ve 'Ben oy sahibiyim' diyecek. Bu çok değerli bir şey ve çok daha doğrudan bunu ortaya koyabilecek. Yüzde 50'nin üstünde alan birisini iktidara getirme imkanı var çünkü."

"Bu sistemin şu ankinden nasıl bir farkının olduğu" yönündeki soru üzerine Kurtulmuş, iki temel mesele üzerinde durduklarını anlattı.

Türkiye'nin, 93 yılda 65 hükümet kurduğunu, yaklaşık 1,5 yılda bir hükümetin olduğunu ifade eden Kurtulmuş, siyasilerin oturup koltuklarına ısınamadan, icraatlarına başlayamadan tekrar hükümetlerin değiştiğini anlattı.

Bunun ortaya koyduğu büyük bir siyasi istikrarsızlığın bulunduğunu dile getiren Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Ayrıca cumhurbaşkanının mecliste seçilmesinin sonucu 12 Eylül öncesini hatırlayın. 100 küsur turda cumhurbaşkanı seçemeyen meclis vardı. Şimdi öyle değil. Bir günde gidecek cumhurbaşkanını seçecek, cumhurbaşkanı kim olacaksa ona ülkeyi teslim edecek. Burada siyasi istikrarı, kalıcı güçlü hükümetleri kurabilecek bir tablo ortaya çıkıyor. Bunu da doğrudan doğruya halk yani iki dereceli bir seçimle değil. Önce milletvekilini seçip, onun üzerinden siyaseti yönlendirmek, yürütmeyi oluşturmak değil. Doğrudan doğruya kendisi yürütmenin başını seçecek. Türkiye'de hem 61 Anayasası hem 1982 Anayasası yürütmeyi çift başlı hale getirmiş. Cumhurbaşkanlığı makamının olağanüstü yüksek yetkileri var mevcut anayasaya göre ama hiçbir sorumluluğu yok. Vatana ihanet diye bir kavram var o da nasıl tespit edileceği belli değil. Dolayısıyla cumhurbaşkanı ne yaparsa yapsın, hiç hesap sorulamaz ve cumhurbaşkanının çok yüksek yetkileri var. Aynı şekilde seçilmiş olan hükümetin de başbakanın da yetkileri var yani yürütme anayasal olarak ikiye bölünmüş. Bu yürütmenin ikiye bölünmüş olmasından dolayıda cumhuriyet tarihi boyunca da hep cumhurbaşkanları ile başbakanlar arasında çatışma kaçınılmaz olmuş. Rahmetli Bayar ile Menderes'in, Demirel ile Özal'ın, Özal ile Yıldırım Akbulut'un. Hatta kendisi bizzat seçilmesine ön ayak olmasına rağmen rahmetli Ecevit ile Ahmet Necdet Sezer'in aralarındaki tartışmalar Türkiye siyasetinde çok etkileyici olmuştu."

"Son dönemde Ahmet Davutoğlu ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasında da görüş ayrılıklarının olduğu" yönündeki değerlendirme üzerine Kurtulmuş, "Bu tanım gereği zaten bir farklılaştırıyor ve bunu anayasal hale getiriyor. Çatal kazık toprağa saplanmaz diye Anadolu'da bir söz var. Şimdi bunları tek elde topluyoruz. Bu sefer bu yetkileri tek elde toplanmış olan cumhurbaşkanının sorumlulukları da var." diye konuştu.

- "Yürütme tek elde toparlanıyor"

Numan Kurtulmuş, yetkilerin tek elde toplanmasının kuvvetler ayrılığı bakımından bir sorun yaratıp yaratmayacağı" yönündeki soruya ilişkin, bunun bir sorun yaratmayacağını söyledi.

Yürütmeyi tek elde toparlayacaklarını, yargıyı, yasamayı tek elde toparlamadıklarını vurgulayan Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Yürütme tek elde toparlanıyor. İki erke bölünmüş olan yürütme şimdi tek erkin elinde toplanıyor. Bu son derece doğal bir şey. Yasama ayrı tamamen bağımsız. Parlamento seçilecek, milletvekilleri yasa çıkaracaklar. Hatta ve hatta mecliste gerekli çoğunluk bulunduğu zaman cumhurbaşkanını görevden alacaklar. Bu imkan veriliyor ayrıca yargıda zaten bağımsız bir şekilde fonksiyonunu icra ediyor. Dolayısıyla bu yasama, yürütme ve yargının bağımsızlığıyla ilgili bir mesele değil. Kuvvetler ayrılığında hiçbir sorun olmayacaktır. Tam tersine yürütmedeki o kuvvet parçalanmasını ortadan kaldıracak ve yürütmeyi tek elde toparlayacak."

Kurtulmuş, "Geçen günlerde Anadolu Ajansının yayında sizin değerlendirmeniz olmuştu ve Türkiye gündeminde bayağı konuşulmuştu. Cumhurbaşkanlığı sistemine, modeline geçtikten sonra bununla terör eylemlerinin bitmesi veya devam etmesi arasında nasıl bir bağ var? Siz önemli bir değerlendirme yapmıştınız. Bununla ilgili ne söylemek istersiniz? Terörü bitirir mi acaba, yanlış mı anlaşıldı ifadeniz ya da gerçekten onu mu söylemeye çalışıyordunuz?" sorusu üzerine söylediklerinin çok net ve bilerek çarpıtıldığını ifade etti.

Numan Kurtulmuş, şöyle konuştu:

"Sayın Kılıçdaroğlu, soru soran muhabir zaten yönlendirici bir soru soruyor. Kılıçdaroğlu'nun cevabından anlaşılıyor ' Eğer böyleyse' diyor. Yani dinlemediği, okumadığı anlaşılıyor. Bir de 'Numan bey gibi birisi' diyor. Benim böyle bir şey söylemeyeceğimi zaten peşinen, zihnen biliyor. Soru şuydu. "Referandum sırasından terör eylemleri artabilir mi?" Dediğim şu. Türkiye, Suruç katliamından bu yana DEAŞ'ın, PKK'nın ve FETÖ'nün saldırısı altındadır ve bu anlamda bu süre içerisinde milleti korkutmak, terörize etmek, milleti canından bezdirmek için terör eylemleri artabilir, suikastlar olabilir. Böylece esas niye terör Türkiye'de bu kadar artırıldı. Türkiye'ye diz çöktürülmek için artırıldı. Bu süre içerisinde ilave bir motivasyonlar terör örgütleri tekrar gündeme gelebilir, Allah muhafaza Türkiye'de terör olayları artabilir. 'Buna karşı uyanık olalım, dikkatli olalım' demek için söylenmiş bir sözdür. 'Ama sonuçta yani bir de referandumda 'evet' çıkması için bu terör örgütleri de kullanılabilir ama sonuçta millet gerçekten iradesini ortaya koyduktan sonra burada terör örgütlerinin de artık yapacak bir şeyi yok, onlar da diz çökerler.' Söylediğim bundan ibarettir. Teröre dikkat çekmek için söylenmiş bir sözdür. Hangi akıl, hangi ahlak, hangi vicdan 'Hükümet terörü destekliyor' diye bu cümlelerden bunu çıkartabiliyor. Tamamen çarpıtılmış sözlerdir. Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir hükümet terörü kullanarak ayakta kalmak ya da bir seçim sonucu elde etmek istemez. Hatta sonraki oturumlardan birisinde şunu da söyledim.'Bütün 'evet'ler Sayın Kılıçdaroğlu'nun olsun.' Bir kişinin hayatını bile kurtarabilirsek bu bizim için çok büyük bir meseledir."

Terör saldırılarından sonra hastaneleri ziyarete gittiklerinde, anaların, kardeşlerin, babaların ağıtlarının, şehit cenazelerinin, terörde kaybettikleri insanların yakınlarının çırpınışlarını gördüklerinde 3-4 gün kendilerine gelemediklerini ifade eden Kurtulmuş, "Bu ne büyük bir haksızlıktır. 'Hükümet terörü kullanacak ve seçimde 'evet' çıkarmaya çalışacak.' Bunu külliyen reddediyorum. Bu çok sorumsuzca, ahlak ve izan sınırlarının dışına çıkmış olan bir yorumdur. Medyada, bazı sağda solda ufak medyada da bu yönde yayın yapan var. Söylediklerinin tamamını kendilerine iade ediyorum. Haksızlıktır, vicdansızlıktır, ahlaksızlıktır." şeklinde konuştu.

(Bitti)







AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Önceki ve Sonraki Haberler