Arap coğrafyasındaki "savaş lordları"

Arap coğrafyasındaki "savaş lordları"

Irak, Suriye, Lübnan, Libya ve Yemen gibi ulusal birliğe yönelik tehditlerle mücadele eden ülkelerde, "savaş lordlarının" liderliğindeki silahlı örgütlerin mevcut riskleri artırdığı ifade ediliyor

İSTANBUL (AA) - İHSAN EL FAKİH - Arap coğrafyasında Irak, Suriye, Lübnan, Libya ve Yemen başta olmak üzere bazı ülkeler, ulusal birliği tehdit eden sorunlarla mücadele ederken, "savaş lordlarının" liderliğinde bu ülkelerde kurulan aşiret, mezhep, ideoloji temelli silahlı örgütlerin çoğalmasıyla söz konusu tehdidin ivme kazandığı belirtiliyor.

Eski CIA Direktörü Michael Hayden, Mart 2016'da CNN kanalına verdiği mülakatta, dört Arap ülkesine ilişkin değerlendirmesini, "Irak çoktan bitti, Suriye artık yok, Lübnan ayrışmanın eşiğinde, Libya ise -di'li geçmiş zamanlarda" sözleriyle ifade etti. Hayden'in açıklaması, Yemen de dahil edildiğinde Arap coğrafyasındaki beş ülkenin içinde bulunduğu trajik durumu, ulusal birliğine yönelik tehditleri, maruz kalınan bölünme ve kaos riskini yansıtıyor.

"Savaş lordları" olarak isimlendirilen milis güçlerin liderliğindeki aşiret, mezhep, ideoloji eksenli silahlı örgütler bu ülkelerde giderek varlığını artırıyor. Bu durum akıllara Somali Demokratik Cumhuriyeti Devlet Başkanı Siad Barre yönetiminin devrilmesinin ardından 1990'lardaki Somali senaryosunu getiriyor.

Tarafların çatışmaları kendi lehinde sonlandırabilecek yeterliliğe sahip olmadığı bölgelerde "savaş lordlarının" yayılması, Irak, Suriye, Yemen, Libya belki de Lübnan'ın bölünme ihtimalini güçlendiriyor. Ayrıca bu durum, Sykes Picot Antlaşması'ndan yaklaşık yüz yıl sonra bölgedeki siyasi haritanın yeniden çizilmesine de yol açabilir.

Söz konusu beş ülkenin 1991'den bu yana Somali'de yaşanan bir kaos sarmalına girmesi ise dile getirilen ihtimallerin en kötüsü addediliyor. Bu ülkelerin onlarca yıl sürecek bir kaos ortamında birikimlerinin büyük bir kısmını kaybedeceği belirtiliyor.

- Bölünmenin en önemli tezahürü: DAEŞ

Suriye ve Irak'ta geniş, Libya'da daha dar alanları hakimiyeti altına alan, Lübnan ve Yemen'deki faaliyetlerini ise kendisine bağlı silahlı gruplarla yürüten terör örgütü DAEŞ, bu parçalanmanın en önemli tezahürleri arasında yer alıyor. Terör örgütü, Irak'ta Felluce, Suriye'de Tedmur, Libya'da Sirte'den tasfiye edilmesine rağmen bölge ülkelerinin birliğini büyük ölçüde tehdit ediyor.

DAEŞ'in Irak'ın Musul kentinde ortaya çıkmasının üzerinden iki ay geçmeden Ağustos 2014'te uluslararası koalisyon güçleri askeri operasyon başlattı. Uluslararası koalisyonun eski sözcüsü Steve Warren, 24 Ekim 2015'te ABD'nin Bağdat Büyükelçiliği binasında yaptığı açıklamada askeri operasyonun üç ila beş yıl devam edeceğini öngördüğünü söyledi.

Warren'ın 13 Nisan 2016'da CIA'ye sunduğu raporda ise DAEŞ'in yaşadığı "aksilikler silsilesi" nedeniyle Nisan 2015'ten Nisan 2016'ya kadar aralıksız şekilde kayıplar verdiği, kontrolü altındaki toprakların yaklaşık yüzde 40'ını kaybettiği belirtildi. Raporda, uluslararası güçlerin, operasyonun, örgütü ayrıştırıp mağlup etmeyi hedefleyen ikinci aşamasına geçtiği kaydedildi.

- Düzenli ordulara yönelik tehditler

Kahire Üniversitesi Siyasal Bilgiler ve İktisat Fakültesi'nin akademisyenlerinden Yrd. Doç. Dr. İbrahim Menşevi, koalisyon güçlerinin DAEŞ'in etki alanını daraltılmasında elde ettiği başarıyla eş zamanlı olarak örgütün bazı Arap ülkelerindeki yapılarında da dağılma yaşandığını ifade etti.

Aynı zamanda bu ülkelerde, kabile ya da mezhep eksenli bazı silahlı grupların ortaya çıkmasının ardından düzenli orduların dağılması ihtimalinin de bulunduğuna dikkati çeken Menşevi, "Bu durum, özellikle Irak'ta açıkça görüldüğü üzere sosyal çatlakların gölgesinde milli birlik ve ulusal güvenlik açısından ciddi sorun teşkil ediyor." dedi.

Menşevi, bir ülkeye müdahalenin yol açtığı kaos ve istikrarsızlıktan beslenen mezhepsel çatışma faktörü göz önüne alındığında, Suriye, Yemen ve Irak'ta gelecekte oluşabilecek tehlikeyi "paralel ordu" şeklinde tanımladı.

- Arap coğrafyasında bölünme riski

Bazı Arap ülkelerinin bölünme riskiyle karşı karşıya olduğu ve bu tehdidi teşvik eden bazı etkenlerin olduğu ifade ediliyor.

Söz konusu etkenler arasında, mezhep, aşiret temelli çatışma alanlarının genişlemesi, hedefteki ülkelere müdahale, devlet yapılanmasının aşiret ya da mezhep tabanlı şekillenmesi, terör olaylarının artması, radikal grupların etki alanlarının genişlemesi yer alıyor. Bu durum Irak, Suriye ve Yemen'de olduğu gibi ülkenin sosyal dokusu ve birliğini tehdit ediyor.

Mısırlı akademisyen, Arap ülkelerine bölgesel ve uluslararası müdahalenin, bu ülkelerin mevcudiyeti ve geleceğini olumsuz etkileyeceğini belirterek, "Müdahaleler, Suriye ve Libya'da olduğu gibi toplum bileşenleri ve etkin siyasi zümre arasındaki ayrılığı artırdı, çatışmaları, bölgedeki güç dengelerinin doğasını değiştiren vekalet savaşlarıyla gizli dönemden iç savaş aşamasına taşıdı. Böylece ülkedeki ayrılıklara neden olan etkin bir faktör haline geldi." diye konuştu.

Mezhep eksenli ayrılıkların, Irak ve kısmen Suriye'de görüldüğü gibi Sünni-Şii çatışmasına, etnik ayrılıkların ise Irak ve Suriye'deki Kürt projesini temsil eden demografik değişime dayandığını ifade eden Menşevi, Yemen'de ise aşiret ve bölgesel temelli sorunların mezhep kaynaklı sorunlarla iç içe yaşandığını kaydetti.

Menşevi, bazı Arap ülkelerinde yaşanan krizden çıkmak ve mevcut oluşumları muhafaza etmek için ülkenin karar mercilerine kadar yükselen radikal terör gruplarının sonlandırılması, ötekileştirme politikalarından uzak bir geleceğin çizilmesi, gençler arasında radikal ruhu besleyen etnik, mezhepsel ve bölgesel ayrılıkların ortadan kaldırılması gerektiğini söyledi.

ABD Dışişeri Bakanı John Kerry, geçen şubat ayında, Ortadoğu'da yeni bir harita çizimiyle sonlanabilecek çatışmaların gölgesinde, Suriye'yi tek bir ülke olarak tutmakta zorluk çekildiğini ifade ederek, ilk defa ülkenin bölünmesi ihtimalini dile getirmişti.

Suriye'nin bölünmesi ve parçalanması olasılığı, başta İsrail olmak üzere yabancı yetkililer ve uzmanların söylemlerinde de yer almıştı. İsrail İstihbarat Bakanlığı Genel Direktörü Ram Ben Barak, mevzuya ilişkin görüşünü, "Suriye'nin bölünmesi olabilecek tek çözüm. Gün sonunda, ülke hakim olan gruplara göre bölgelere ayrılmalı. Aleviler bulundukları bölgede, Sünniler bulundukları bölgede." ifadeleriyle açıklamıştı.

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :