Anayasa Mahkemesinin 55. kuruluş yıl dönümü

Anayasa Mahkemesinin 55. kuruluş yıl dönümü

Başkan Arslan: (3)- "Tutuklama tedbirinin, OHAL kapsamında inceleme usulü ve yönteminin belirleneceği öncü dosyalardan birinin raportörlük düzeyindeki teknik çalışması bitmek üzere, yakın zamanda bu konuda ilke kararı verilecektir"- "Öncü dosyaların karar

ANKARA (AA) - Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, "Tutuklama tedbirinin, OHAL kapsamında inceleme usulü ve yönteminin belirleneceği öncü dosyalardan birinin raportörlük düzeyindeki teknik çalışması bitmek üzere, yakın zamanda bu konuda ilke kararı verilecektir." dedi.

Arslan, Anayasa Mahkemesinin 55. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla Yüce Divan Salonu'nda düzenlenen törende yaptığı konuşmada, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından beklenmedik ve kısa süre içinde ortaya çıkan iş yükü nedeniyle ilk günden itibaren gerekli tedbirlerin alındığını, "başvuru kabul etme" kapasitesinin artırıldığını dile getirdi.

Başvuru kabul etme kapasitesinin, olağan döneme kıyasla yaklaşık 10 kat artırıldığını, daha sonra başvuruların kaydetme ve sınıflandırma işlemlerinin yapıldığını anlatan Arslan, konularına göre sınıflandırılan başvuruların da karara bağlanabilmesi için gerekli hazırlıklara başlandığını belirtti. Arslan, her konuda ilke kararı verilecek öncü dosyaların belirlendiğini ve bunların, kanun gereği görüşü alınmak üzere, Adalet Bakanlığına bildirildiğini söyledi.

Bir taraftan bu işlemler yapılırken diğer taraftan OHAL döneminde bireysel başvuru incelemesinin nasıl ve hangi ilkeler dikkate alınarak yapılabileceğine dair teknik hukuki çalışmaya aylar öncesinden başlandığını hatırlatan Arslan, uluslararası hukuk ve karşılaştırmalı hukuktaki durumun incelendiği çalışmanın tamamlanmak üzere olduğunu kaydetti.

- "Yargı yolunun açık tutulması önemli"

15 Temmuz sonrası başvurular arasında, OHAL uygulaması kapsamında yayımlanan kanun hükmünde kararnamelerle doğrudan gerçekleşen işlemlere karşı yapılan başvuruların önemli bir yer tuttuğunu bildiren Arslan, bu nedenle 685 sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameyle kurulan komisyona, OHAL KHK'larıyla doğrudan yapılan işlemlere karşı başvuru imkanının tanınması ve komisyon kararlarına karşı yargı yolunun açık tutulmasının önemli bir gelişme olduğunu belirtti.

OHAL kapsamındaki diğer işlem ve eylemlere karşı önemli sayıda bireysel başvuru yapıldığını, bunların büyük bir kısmını tutuklama tedbirlerine karşı yapılan başvuruların oluşturduğunu bildiren Arslan, "Tutuklama tedbirinin OHAL kapsamında inceleme usulü ve yönteminin belirleneceği öncü dosyalardan birinin raportörlük düzeyindeki teknik çalışması bitmek üzere olup yakın zamanda bu konuda ilke kararı verilecektir. Öncü dosyaların karara bağlanmasından sonra tutuklama tedbirlerine ilişkin başvuruların da makul bir süre içinde karara bağlanması hedeflenmektedir." diye konuştu.

Anayasa Mahkemesinin daha önceki yıllarda yapılan başvuruları incelemeye de devam ettiğine dikkati çeken Arslan, Yüksek Mahkemenin, 15 Temmuz darbe teşebbüsünden sonraki dönemde de olağan işleyişini kesintisiz şekilde sürdürdüğünü ve ağırlıklı olarak 2014'te yapılan başvuruları karara bağladığını, bunlar arasında yaşam hakkından ifade özgürlüğüne kadar hemen hemen her temel hak ve özgürlükle ilgili kararın bulunduğunu söyledi.

Arslan, Anayasa Mahkemesinin, bireysel başvuru incelemesi yapan hiçbir ulusal veya uluslararası yargı organının karşılaşmadığı kadar büyük bir iş yüküyle birkaç ay içinde karşılaştığını belirterek, aynı zamanda olağan işleyişini devam ettiren Anayasa Mahkemesinin, hızlı ve kararlılıkla hareket ettiğini, gerekli tüm tedbirleri aldığını vurguladı.

Temel hak ve özgürlüklerin daha iyi korunmasına ve geliştirilmesine hizmet eden bireysel başvuru sisteminin, Türkiye açısından önemli bir kazanım olduğuna işaret eden Arslan, bu nedenle bireysel başvuru yolunun etkisiz gösterilmeye çalışılmasının doğru olmadığını vurguladı.

- Batı'da artan İslamofobi ve yabancı düşmanlığı

Batı'da yükselen ve gitgide derinleşen yabancı düşmanlığının, muasır medeniyeti tehdit ettiğine dikkati çeken Arslan, Avrupa'da birçok anayasa mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin, İkinci Dünya Savaşı sırasında yaşanan yoğun insan hakları ihlallerine ve bu ihlallere sebep olan totaliter rejimlere tepki olarak kurulduğunu söyledi.

Söz konusu mahkemelerin varlık nedeninin, temel hak ve özgürlükleri korumak olduğunu söyleyen Arslan, "Bu tarihsel gerçeklere rağmen ve geçtiğimiz yüzyılda yaşanan onca savaş, katliam ve sistematik hak ihlallerinden sonra geldiğimiz noktada aynı akıl ve vicdan tutulmasını yaşamak büyük bir trajedi olsa gerek. Daha da vahimi, toplumsal ve siyasal alanda zemin bulan yabancı düşmanlığının ve İslamofobinin izlerinin yargıya da sıçramasıdır." diye konuştu.

Bu kapsamda ulusal ve uluslararası yargı organlarının özellikle başörtüsüne ilişkin yasakçı kararlarının dikkat çekici olduğunu paylaşan Arslan, bir yandan mültecilere kapıları kapatan, onları içeri alınmaması gereken zararlı unsurlar olarak gören, diğer yandan da başörtüsünü kamusal ve toplumsal alandan dışlayan bu yaklaşımın, Avrupa'nın temel değerlerinin başında gelen insan haklarıyla bağdaştırılmasının mümkün olmadığını belirtti.

Zühtü Arslan, gitgide yaygınlaşan ve her geçen gün yeni örnekleriyle karşılaşılan bu dışlayıcı yaklaşımın, "Sınırlarımızdan içeri giren yabancılara, bir hayırseverlik gereği değil, sahip oldukları 'misafirperverlik hakkı' gereği, düşmanca muamele yapmama yükümlülüğümüz bulunmaktadır." diyen Immanuel Kant'ın kemiklerini sızlatacağını söyledi.

- "Umarım insanlık, İzzetbegoviç'in evrensel mesajına kulak verir"

Arslan, aynı şekilde "öteki" olarak gördüklerine yönelik sorumluluklarını yerine getirmeyen bu tavrın, "Avrupa'ya özgü olan modernlik saatinde, Avrupalının vicdanı huzurlu değildir. Bu süregiden bin yılların da sonundaki vicdan rahatsızlığıdır." diyen Emmanuel Levinas'ın ruhunu muazzep kılacağını ifade etti.

Bu önemli meselenin kaynağında "öteki" ile sağlıklı bir ilişkinin kurulamamasının yattığına dikkati çeken Arslan, şunları kaydetti:

"Bu nedenle yaşanan küresel vicdan rahatsızlığını gidermenin yolu, başkasını da insan olarak görmek ve insan haklarının aynı zamanda 'ötekinin hakları' olduğunu kabul etmekten geçiyor. Bu da insanı 'eşrefi mahlukat' olarak gören bir anlayışı benimsemeyi ve özümsemeyi gerektirmektedir. Aslında bu anlayışın öncülüğünü yapan bir düşünürü ve devlet adamını hepimiz tanıyoruz. Bu kişi merhum Aliya İzzetbegoviç'tir. Avrupa'nın merkezinde, dünyanın gözleri önünde halkı katledilirken yakıcı ve yıkıcı bir savaşın tam ortasında, Aliya şöyle sesleniyordu, 'İnsan olmak ve insan kalmak, Allah'a ve kendimize karşı sorumluluğumuzdur.' Aliya, bütünüyle ahlaki olarak nitelediği 'insan olmak ve insan kalmak' kavramını politik dile de çevirmiş, bu kavramın, hiç kimsenin dininden, ulusal kimliğinden ya da politik inancından dolayı zulme uğramayacağı ve bunun temel yasa olarak kabul edildiği, hukuka uygun devlete tekabül ettiğini belirtmiştir. Kısacası 'insan olmak ve insan kalmak' kavramı, siyasi dilde çoğulcu demokratik hukuk devleti olarak formüle edilmiştir."

İnsan kalmanın, en hassas durumlarda bile hukuktan, hukukun üstünlüğünden ayrılmamayı ifade ettiğini vurgulayan Arslan, "Umarım akıl ve vicdan tutulması yaşayan, bu nedenle de yeni vicdan rahatsızlıklarına mahkum görünen insanlık, Aliya İzzetbegoviç'in bu evrensel mesajına kulak verir." vurgusunu yaptı.

Konuşmanın ardından Anayasa Mahkemesinin kuruluş yıl dönümü dolayısıyla kokteyl verildi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı İsmail Kahraman, Başbakan Binali Yıldırım ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, Anayasa Mahkemesi Başkanı Arslan'ın makamında bir süre sohbet etti.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise törenin ardından, Anayasa Mahkemesinden ayrıldı.

Öte yandan Yüce Divan Salonu'na gelen Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, tören başlamadan salondan ayrıldı. Perinçek, salondan çıkarken gazetecilerin sorusu üzerine, "Vatan Partisi Genel Başkanı'na protokolde 10'uncu sırayı ayırıyorsunuz. Bu olmaz." ifadesini kullandı.

(Bitti)

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :