Altıntaş: Ramazan'da sayısız imkan var

Altıntaş: Ramazan'da sayısız imkan var

NEÜ İlahiyat Dekanı Prof. Dr. Ramazan Altıntaş Memleket Gazetesi'ne Ramazan'ı tarif etti ve "Ramazan'da sayısız imkan var" dedi.

1-Ramazan ayı denilince ilk aklınıza ne geliyor?

Ramazan ayı deyince aklımıza; Evlerde, çarşı ve pazarda hareketlilik, teravih namazlarını eda için camilere koşma, sahura kalkma ve iftar etme, camilerde mukabele okuma, yardımlaşma ve paylaşma ahlakının zirve yapması geliyor. Çünkü Ramazanın manevi iklimi iğneden ipliğe herşeyi kuşatıyor, sarıyor. Dini bir atmosfer içinde olduğumuzu hissediyoruz, derinden. Tüm iletişim araçlarında dini sohbetler, gazetelerde ramazan köşeleri, camilerde Kur’an sesleri birbirine karışıyor, vaz’u nasihatler ediliyor,  iftar yaklaşırken yollarda ciddi hareketlilik, çarşılarda ise derin bir sükûnet aklıma geliyor. Dahası, zamanın kutsallığı ve maneviyatı  her yönden arzı endam ediyor.

2- Eski Ramazanlar nasıldı?

Ramazan ayının eskisi yenisi olmaz. Ramazan, ramazandır ama, geçmişle bugünün ramazan yaşantısını mukayese etmek için böyle sorular soruluyor.  Eskiden ramazan geldiği zaman, bireysel ve sosyal hayatın her alanına ramazan birlikte gelirdi. Gönüller büyük bir coşkuya dururdu. Fakirlerin, yoksulların ve çocukların yüzleri güldürülürdü. Bu da onların ihtiyaçlarını gidermekle olurdu. Fakire-fukaraya yardımlar, kameralar eşliğinde değil, gecenin karanlığında yapılırdı. Sağ elin verdiğinden sol elin haberi olmazdı. Maalesef, günümüzde eğitimin, hukukun gösterişi olduğu gibi ibadetlerin de gösterişi yapılmaktadır. Ortalık gösterişçi dindarlıktan geçilmez oldu. Eskiden iftar sofralarından misafir eksik olmazdı. Misafirsiz bir sofra, bereketsizlik sayılırdı. Ramazan ayının gelişi, halkın teravih namazlarına katılımında gösterdikleri büyük alaka, yardımlaşma ve paylaşma ahlaklarındaki artmadan bilinirdi. Şimdi, dünyevileşmenin getirdiği zihniyet, başkasını düşünme ahlakını yok etti. Eskiden cemaat ruhu vardı, şimdilerde ise, bireyselleşme.  Eskiden çalışma hayatı, ramazandaki ibadet yoğunluğundan dolayı yeni ve kolaylaştırıcı bir düzenlemeye tabi tutulurdu. Yani, iş hayatı ibadetlere göre ayarlanır, ibadetler işe göre ayarlanmazdı.  Maalesef çok şeyler kaybettik, bu da bencillik ve dünyevileşme hastalığına yakalanmamızdan dolayı oldu.

3- Sizce Ramazan ayının maddi ve manevi yararları nelerdir?

Mâtürîdî âlimlere göre, Allah’ın fiillerinde hikmet aranır.  Bu bağlamda bizler ibadetleri Yüce Allah’ı razı etmek adına yerine getirirken; psikolojik, sosyolojik, hikemî, sıhhî açılardan da birçok yararlarını görürüz. Elbette bir Müslüman bu yararları öne çıkararak ibadet yapmaz, yararlar dolaylı olarak ilahi lütuflar şeklinde kullara ihsan edilir.

Olaya hikmet penceresinden baktığımız zaman ramazan ayında oruç tutmanın insana kazandırdığı sayısız maddi ve manevi faydalardan bahsedilebilir. Bunların başında ahlaki yönde olumlu bir değişimin yanında, zamanı bilinçli kullanma, sabır eğitimi, ibadetlerde yoğunlaşma,  iradeyi kontrol altına alma, açların ve yoksulların halini empatiyaparak düşünme, her an Allah’ın denetimi altında olduğumuzu hatırlama, Kur’an’la daha çok buluşarak zihin ve gönül dünyamızı zenginleştirme gibi durumlar gelir. Müslümanlar, Allah’ın emrine uyarak bir ay boyunca Ramazanda oruç tutarlar. Dolayısıyla biz oruç tutarız. Bu söz bir yere kadar doğrudur. Asıl doğru olan,  biz orucu, oruç bizi tutsun diye tutarız. Kendini tutma, belli bir irade eğitimi sonucunda gerçekleştirilen bir davranıştır. Çünkü insanın olaylar karşısında kendini tutması, kontrol etmesi çok zor bir olaydır. Hayatında insanın başına ne geliyorsa, kendini tutamadığı/kontrol edemediği, dahası sabır ve metanet gösteremediği için geliyor.İnsan kendini tutamadığı zaman, kendini yitiriyor, kaybediyor, böylece kendine yazık ediyor, kendinden geçiyor ve felaketlere düşüyor.İşte bir ay boyunca  ‘oruç tutan’ bir Müslüman kendisini olaylar karşısında bırakmaması gerektiğini öğreniyor. Büyük İslam düşünürü İmam-ı Rabbânî’nin şu sözü buna işaret etmektedir: “Bir kimsenin Ramazan ayı düzgün geçerse, senenin diğer kalan ayları da düzgün geçer:”

Diğer taraftan ramazan ayı, toplumsal hayatta, asâyişi bozan ya da yüz kızartıcı suçların bile yok denecek düzeyde azaldığı aydır. Orucun, manevî boyutu, insanda iyiliklerin, güzelliklerin, merhamet ve şefkat eğitiminin verilmesinde çok önemli bir vasıta olduğu hepimizin malumudur.

Oruç da namaz gibi bedenî bir ibadettir. Oruç bir ay müddetle bütün iç organlarımızı özellikle midemizi ve karaciğerimizi dinlendirir. Bedenin hareketini düzenler. Bedene güzellik ve zindelik verir. İnsanlarda ulvî duygular uyandırır. Allah bağlılığını artırır. Bu sebeple Hz. Peygamberin: “Oruç tutun, sıhhat bulun” buyurmalarının temel esprisi budur.

Oruç, duygu eğitiminin önemli boyutları olan, sevgi, estetik, iyi ahlak ve şefkat duygularını geliştirir. İnsanlar arasında sosyal bağların güçlenmesine vesile olur.

Oruç, insanlarda bencilliği giderir; paylaşmanın bir erdem olduğunu hatırlatır. İnsanı sosyalleştirir; insana, yoksulları koruyacak bir sorumluluk duygusu ve alışkanlığı kazandırır.Oruç tutmakla, açlık ve susuzluğun ne anlama geldiğini bizzat yaşayarak, başımıza gelebilecek savaş hali, yoksulluk, deprem gibi nice mahrumiyetler karşısında nasıl sabır gösterilerek direnilebileceğini öğretir. Bu açıdan oruç, en güzel bir eğiticidir.

Ruh sağlığı ve dinginliği açısından Ramazan ayı son derece önemlidir. Çünkü o, bir ay boyunca bir kimsenin 24 saatini meşgul eder. Örneğin, sahur vaktinde kalkılacak, sahur yemeği yenilecek, vaktin doğruluğu hesaplanacak, çünkü falan saat falan dakikada artık yemek-içmek kapısı kapanacaktır. Gündüz, falan falan işler yapılacak, icabında toplumun ihtiyaç sahiplerinin maddî-manevî ihtiyaçları karşılanacak, böylece birçok insan sevindirilmiş olacaktır. Bu, zengin ve fakir Müslümanlar arasında kurulan bir barış, kardeşlik, dostluk köprüsüne dönüşecek, böylece, toplumun sosyal dokusu daha bir güçlenecek, birlik duyguları daha bir kuvvetlenecek anlamına gelir.

Aynı zamanda Ramazan ayı, sosyal boyutu olan bir aydır.  İslam dininde Ramazan ayı, toplu ibadet ayı olarak kılınmıştır. Bütün Müslümanlar aynı şekilde belirlenmiş zaman diliminde oruçlarını tutarlar ve namaz için camide toplanırlar. Böylece ibadetin içtimâî boyutta tezâhür eden coşkusunu hep birlikte yaşarlar ve hem de birbirleriyle görüşüp buluşma imkanı elde ederler. Neticede, ferdî olarak yapılan oruç ibadeti, içtimâî bir ibadet halini almış olur. Bir kimse tek başına oruç tutarsa, ahlâki ve ruhî faydalar elde eder ama, toplu olarak tutulan oruç da bu faydalar daha çok elde edilmiş olur. Ayrıca,  Ramazan ayının manevî havası, bütün toplum kesimlerinde iyilikleri öne çıkarma, kötülüklerden sakınma ve takva ruhu ile donanma gibi ahlâkî alışkanlıklar kazanmamıza hizmet etmiş olur.

4- Bu ayda özellikle nelere dikkat edersiniz?

Bu ay, bir mekteb hüviyetindedir. İnsan kendisini manevi bir eğitim kampına alır. Nasıl ki beden sağlığını korumada cekaptan geçme ihtiyacı duyarsa, manevi hayatını korumada da bir cekaptan geçme ihtiyacı duyar. Allah’la olan irtibatımızı korumak adına, âlimlerimizin emrâz-ı bâtıniyye dedikleri ve orucun manevi kazanımlarını yok eden; yalan söylemek, dedikodu yapmak, gıybet, kıskançlık gibi ahlâk-ı habîseden uzak dururuz. Kulluğumuzu gözden geçiririz. Akıllı insan, kendisini muhasebe eder.  Mümkün olduğu kadar midemize, nefsani arzularımıza, beş duyumuza ve kalbimize oruç tutturmaya gayret gösteririz. Sahurla seheri birlikte harmanlayarak ruhî ve zihnî inkişafımızın açılmasına çalışırız. Başta insanlar olmak üzere hiçbir canlıya karşı kötü davranmayız. Ramazan ayının kutlu iklimi A’dan Z’ye bütün bir hayatımızı bürümesi için var gücümüzü sarfetmekten geri durmayız. Cömertlikte daha ileri sıçramaları gerçekleştiririz.

5- Bu ayda manevi olarak değişimler yaşıyor musunuz? 

Elbette bu ayın en büyük kazancı manevi değişim ve gelişim yaşamaktır. Gündüz oruç tutan, gece-gündüz her daim zikir, fikir, istiğfar meşgul olan ve namazla kıyam eden bir Müslümanın manevi kanalları açılır. Hz. Peygamber (a.s): “Kanın damarlarda dolaştığı gibi, şeytan da mü’minin damarlarında dolaşır. Oruç tutarak onun yollarını kesiniz” buyurmuştur. Bizi Allah’ın yolundan alıkoyan, günah işleten şeytanın yollarını ancak ibadetlerde yoğunlaşmakla kesebiliriz. Bunu yapmak kalp aydınlığına vesiledir. Hele bu ayda eline, diline ve beline sahip olan bir Müslüman adeta melekleşme sürecine katılır. Şefkat ve merhamet duyguları gelişir, yardımlaşma ve paylaşma ahlakı öne çıkar.  İmanı seven ve onu kalbinin süsü kılan bir Müslüman artık günah, isyan, fısk-ı fücur gibi ahlâk-ı zemime olan işlerden nefret etmeye başlar, iğrenir. İçinde iman tatlılığı ve neşesi doğar. Yaptığı ibadetlerden manevi haz almaya çalışır. Mü’min kardeşlerine karşı sevgi ve bağlılığı artar. Empati yapar. İşte bütün bunlar Ramazan Ayının manevi hayatımızda meydana getirdiği olumlu değişimlerden bazı örneklerdir.

6- Geçmişten günümüze Ramazanda neler değişti size göre?

Geçmiş ramazanlar daha hasbî idi. Şimdilerde ise, bu hasbîlik kaybolmaya başladı. Müslüman toplumlarda ramazan ayının gelip gelmediği belli değil, çoğu zaman. Eskiden İslam toplumlarında yaşayan gayr-i müslimler bile Müslümanların orucuna saygı duymak adına açıktan yemez içmezlerdi. Maalesef günümüzde Müslümanların evlatları bir gayr-i müslim kadar kendi dini değer ve uygulamalarına saygı göstermiyorlar. Eskiden iftar sofralarına fakir ve yoksul insanlar davet edilirdi. Bugün bu insanlar dışlanmakta, iftar sofraları gösteriş ve aşırı israfa kaçmaktadır. Bu sofralara ihtiyaç sahipleri değil, varlıklı insanlar davet edilmektedir. Hatta eskiden iftarlar evlerde verilirken şimdilerde evler misafire kapandı, beş yıldızlı otellerin ışıkları altında iftarlar tercih edilir oldu. Yine eskiden evlerde okunan mukabele sesleri sokağa taşarken bugün evlerden musiki sesleri sokağa taşmaktadır. Geçmişte mesai saatleri ramazan ayına göre ayarlanırdı. Özellikle şehirlerde hergün bir camide teravih namazı kılınırdı. Camiler dolup taşardı. Şimdilerde ramazan ayının ilk ve son günlerinde camilerimiz doluyor, diğer günlerde ise boşalmaya başlıyor. Bütün bu yozlaşmanın önüne geçmek de elimizdedir. Yeter ki niyet edelim, umudumuzu kaybetmeyelim.

7- Çocukluğunuzdaki Ramazanlardan bahseder misiniz? (Ramazan anınızı bizimle paylaşır mısınız?

Ben, eski ramazanlar denilince, köyümde geçirdiğim ramazan günlerini hatırlarım.  Mübarek ramazan ayına bir ay kala, imece usulü köy kadınları bir araya gelir; hazırlık olarak, yufka yaparlar ve erişte dediğimiz yufka keserlerdi. Babam rahmetli hoşaflık üzüm ve kayısı gibi meyve türü yiyecekler alırdı. Çay ve kahve gibi içecekler hazırlanır, evlerde temizlik yapılırdı. Biz çocuklar ramazan ayının gelmesini iple çeker, teravih namazları için köy camisine gider, arkadaşlarımızla namaz kılar, saflar arasında dolaşmaktan büyük zevk alırdık, güler oynardık teravih namazları bizim için bir bayram gibiydi. Özellikle sahura kalkmak çok hoşumuza giderdi. Şöyle bir anamı anlatabilirim. Eskiden camilerin hopörleri olmadığı için akşam ezanını caminin hocası yüksek bir yerde okurdu. Bizlerde uzaktan ezanı dinler. “Ezan okundu” naralarıyla evlerimize koşardık, mahalleli bizim sesimizi duyduğu zaman iftarlarını açardı.  Komşular ramazan ayında yaptıkları yemekleri paylaşırlardı. Herşey hasbî olarak cereyan ederdi.

8- Ramazan ayının en çok hangi vaktini seviyorsunuz? Neden?

Ramazan ayının en çok iftar vaktini. Maksadım yemek,  yemek için beklemek değil, Müslümanların iftar vakti yaklaşırken evlerine dönüşlerindeki heyacan. Aman Allah’ım ne coşku o. Oruç tutanı da koşuyor, tutmayanı da. İşte bu ramazan bereketi. Ayrıca, açık alanlarda teravih namazı kılma, sonunda da dostlarla oturup hasbihal etme. Bir de sahura kalkınca, hemen hemen bütün televizyonlarda İslam’ın konuşulması.. Yani, iftar ve sahur vakti en çok sevdiğim vakitlerdir.

9- Ramazan ayından sonra gelen bayram sizde ne gibi duygular uyandırıyor?

Bayram, bir görevi hakkıyla ifa etmenin sevincidir. Zaten bayram, sevinç, mutluluk ve insanın iç dünyasına yaptığı kutlu yolculuğun adıdır.   Bayram, zafer kazanmışların alâmet-i fârikası.  Şeytan ve nefis düşmanlarını alt edip, irademize hâkim olmakla özgürlüğümüzü elde ettiğimizin ilanıdır.  Dini sorumlulukları yerine getirmenin ödülü, hasad günüdür,  bayram.

Bayram, küslerin barışmasıyla kardeşlik ve uhuvvetin tavan yaptığı coşkuya durma günleridir. Kırık gönüllerin onarıldığı, kimsesizlerin kimsesi olunduğu kutlu günlerdir, benim için bayram.  Bu sebeple, acılar ve sevinçler hep birlikte paylaşılır, bayramlarda. Yine bayramlar; yetimlerle, hastalarla, öksüzlerle, gariban, düşkün ve muhacirlerle yeniden ekmeğimizi ve aşımızı paylaştığımız bir gündür.

Bayramlar, sosyal boyutu güçlü olan günlerdir. Anne-babalara, yakın ve uzak akrabalarasuya hasret varlıkların koşması gibi, sevdiklerimize kavuşmanın günüdür, bayramlar.

Benim için bayramlar, gönüllerimizi alabildiğince büyüterek, bakışlarımızı ümmet coğrafyalarınahasret ve muhabbetle çevirmenin günüdür. Bugün ümmet coğrafyalarının her bir köşesinden acılar ve iniltiler geliyor. Ümmet, imamesi kopmuş tesbihtaneleri gibi sağa sola savrulmuş. Bayramların tadı kalmadı hayatımızda.  Düne kadar kardeş kardeş geçinen müslüman halkların arasına, maalesef bugün etnik ve mezhepsel çatışma tohumları ekilmektedir. Her gün Müslüman kanı akıyor,  bu topraklarda. Acıların dinmesi, gözyaşlarının bitmesi için herkesin neye gücü yetiyorsa onu yapması gerekir, bugün.  Hangi İslam coğrafyasını gündemimize taşıyalım? Lübnan, Suriye, Irak, Arakan, Mısır, Filistin,  vb. her tarafta ateş, barut kokusu, düşman korkusu, kan ve gözyaşı kol geziyor. Bu kelimeler, bayram kavramıyla örtüşür mü? İslam âlemine barış, kardeşlik ve refahın geldiği gün gerçek anlamda bayramları idrak edeceğiz, hep birlikte.

10- Ramazan ayının hangi özelliği sizi en çok etkiliyor? Neden?

Sabahtan akşama kadar oruç tutmak gerçekten çok etkileyici. İnsan diğer zamanlarda iradesine yenik düşüyor, bu ayda da irademiz, bize, insana yenik düşüyor. Büyük bir mu’cize bu.  Çarşıda, pazarda ramazan telaşı, alış-verişler.. Koltuklarının altındaa Kur’an-ı Kerim taşıyanlar mukabelelere iştirak etmek için cami ya da evlerin yolunu tutmaları.. Çocukların gözlerindeki ışıltılar.. Akşama doğru, şehir trafiğinin kilitlenmesi.. İftara yetişme aceleciliği.. Örneğin, sabahtan akşama kadar oruç görevini bitirdikten sonra, teravih namazları için camilere koşma.. Yüzlerde gülümseme. Müslümanların birbirlerine sevgi ile bakması ve gönülden kucaklaşmaları.. Ne muhteşem  davranış biçimleri.. Hele hele Kur’an’la yeniden buluşma.. Lafızlar dilimizde  tekrarlanırken, manalarının gönül tellerimizi titretmesi.. İlahi mesajların hayatımıza davranış modelleri olarak yansıması.. Kısaca ramazan ayının gündüzü ayrı bir güzel, gecesi ayrı bir güzel ve feyiz yumağı… Keşke hiç bitmese…