"Akdeniz rönesansının sanat güneşi olabiliriz"

"Akdeniz rönesansının sanat güneşi olabiliriz"

Yapımcı Yanar:- "Yakında güney Akdeniz havzası gördüğü büyük acılarının meyvelerini verecek. Önemli olan, 15-20 yıla kadar, yaşanacak bu güney Akdeniz rönesansının sanat güneşi olabilecek miyiz? Bence olabiliriz"- "Türkiye'nin ana akım anlatım diline sahi

İSTANBUL (AA) - MUSA ALCAN - Yapımcı ve tasarımcı Alper Yanar, Batı'nın sanat alanında tekrara düştüğünü, Uzakdoğu'nun da iyi durumda olmadığını belirterek, "Üretimlerimiz zamanın ruhunu yansıtmıyor. Yakında güney Akdeniz havzası gördüğü büyük acılarının meyvelerini verecek. Önemli olan, 15-20 yıla kadar, yaşanacak bu güney Akdeniz rönesansının sanat güneşi olabilecek miyiz? Bence olabiliriz. Bu sadece Anadolu için değil, dünyadaki sanat üretimi için de çok önemli." dedi.

Hikayesini yazıp yapımcılığını üstlendiği ilk filmi "Suda Balık" ile Fransa Almanya ve İtalyadan ödüller alan Yanar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "Suda Balık"ın gençlik ve spor türünde bir film olduğunu söyledi.

Yanar, filmde parasızlıktan üniversiteye gidememiş taşralı bir gencin hikayesini anlattıklarına işaret ederek, "Türkiye'nin ana akım anlatım diline sahip, genel izleyici için yapılmış ilk spor filmlerinden biri 'Suda Balık'. Filmin ön fragmanı 52. Antalya Film Festivali kapsamında düzenlenen Film Forum'da ilgi çekici bir bağlamda gösterildi. Ardından Fransa Nice'te 'En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu', Almanya Berlin'de 'En İyi Yönetmen' ve 'En İyi Kurgu' ödüllerini aldı. Akabinde bizi İtalya'ya, Dünya Olimpiyat komitesine bağlı 'International Sport Movies & TV Federation'ın düzenlediği 'Sport Movies & TV - 35. Milano International Ficts Fest 2017'ye davet ettiler. Orada da 'Suda Balık'ı en büyük ödül olan Onur Ödülü'ne layık gördüler. 35 yıldır düzenlenen festivale ilk kez bir Türk filmi davet ediliyormuş bize çok ilgi gösterdiler. Son olarak Aralık 2017’de Cannes'da düzenlenen 'Uluslararası Akdeniz Filmleri Festivali'nde Onur Ödülü aldık." diye konuştu.

- "İzlediğim en iyi Türk filmi"

"Suda Balık"ın 2017'nin en iyi spor filmlerinden olduğuna vurgu yapan Yanar, "Ülkenizde kalabalık genç bir nesle sahipseniz onlara yol göstermek için iyi gençlik filmleri yapmalısınız. Üstelik sadece denizin kuşatabildiği Anadolu'dan bahsediyoruz. Bizce ülke için filmin yüzme branşında olması zorunluluktu. Bu millet daha düne kadar su kanalında yüzerken boğuluyordu, Allah'tan denize kıyısı olmayan illerimizde bile pek çok havuzun açıldığını duyuyoruz, gençlerin bu havuzlara rağbet ettiğini görmek de sevindirici. Kişisel anlamda ise gençliğimde bana değerler katıp kötü alışkanlıklardan koruyan spora minnet borcumu ödemek istediğimi söylemem lazım." ifadelerini kullandı.

İzmir'de doğan ve üniversite eğitimini tiyatro sahne tasarımı alanında bitiren Yanar, filmin çıkış hikayesini şöyle anlattı:

"Senaryoyu hazırlamaya başladığımızda İstanbul olimpiyatlara aday şehir olmuştu. Spor adına şehirde yaşanan hareketlilik bize ilham verdi ve bir gençlik ve spor filmi yapalım diye yola çıktık. Filmin senaristi ve yönetmeni Fatma Tülay Kocatürk senaryoyu bittirdiğinde ortaya iyi bir eser çıktığını anladım. Nasıl yapsam diye düşünürken TRT TV Filmleri Projesi açıklandı ve biz de katılıp kabul edildik ve hızlıca sete çıktık. Bu filmin fikri kalbimize düştükten sonra su gibi ilerledi, Allah yardım etti diye düşünüyorum. Şimdi 'İzlediğim en iyi Türk filmi' diyenler var, 'Yeni Yeşilçam' şeklinde niteleyenler var. Çünkü film insani duyguları sıcacık bir şekilde seyirciye geçiriyor ve bittiğinde insanı hayata karşı tekrar umutla dolu olarak bırakıyor. Bunu ben değil, Nice'teki İngiliz bir seyirci söyledi."

Yanar, 2000 yılında İstanbul'a geldiğini ve genel sanat yönetmenliği, yapım tasarımcılığıyla ulusal ve uluslararası projeler yürüttüğüne dikkati çekerek, 2012'den itibaren kendi şirketinde sektöre dair çalışmalar yürüttüğünü dile getirdi.

- "Sinema ve hikayeli anlatım halen önemli bir propaganda aracı"

Batı'nın sanat alanında tekrara düştüğünü aktaran Yanar, "Uzakdoğu'nun da son virajı iyi almadığını anlamalıyız. Biz de sanat güneşi sayılmayız, üretimlerimiz zamanın ruhunu yansıtmıyor. Yakında güney Akdeniz havzası gördüğü büyük acılarının meyvelerini verecek. Önemli olan, 15-20 yıla kadar, yaşanacak bu güney Akdeniz rönesansının sanat güneşi olabilecek miyiz? Bence olabiliriz. Bu sadece Anadolu için değil, dünyadaki sanat üretimi için de çok önemli." yorumunu yaptı.

Alper Yanar, sanat alanında söz söylemeye başlamak gerektiğinin altını çizerek, "Estetik açıdan eksiğimiz çok. Tüm rönesansların öncüsü coğrafyamızın insanı, son rönesansı göremedi bile. Üstüne Birinci Dünya Savaşı’nda kadim kültürü epey zarar gördü. Allah'tan sanat ve kültürde anka kuşu gibi küllerinden doğabilen bir milletiz, bence bu aramızda kullandığımız dil ile ilgili. Türkçe gibi sondan eklemeli diller kelimelere sonsuz anlamlar sağlar. Bu topraklarda gerçek sanat ve güzele sevda olduğu sürece Türk insanının şansı hep var. Gelecekte elimizde kalan, insani olan sadece sanat olabilir. Bunun için de sanat önce insan içindir ve gereklidir." şeklinde konuştu.

Sinemanın Türkiye'nin tanıtımına katkısına değinen yapımcı, "Şu an için sinema ve hikayeli anlatım halen önemli bir propaganda aracı ve stratejik iletişim enstrümanı. Ülkemizde doğru hedefe yönelik iyi işlere acilen ihtiyaç var, bu kocaman bir gerçek. Bunun dışında maruz kaldığı kötü propagandaya karşı devletin geride durarak bu konuda sivil insiyatifleri acil organize etmesi daha hızlı sonuç almamızı sağlar kanısındayım. Devletin desteklediği sivil girişimler bu algının kırılması için bir başlangıç olabilir, tabi iyi bir iletişim stratejisi için bunu Batılı bakış açısını iyi tanıyan vatansever vatandaşlarla yapmak zorundayız, aksi takdirde antipatik oluyoruz. Avrupalı ve Amerikalı kendisi ne kadar cahil olursa olsun, kültürüne uzak herkese çoğu yerde uzaylı muamelesi yapıyor." değerlendirmesinde bulundu.

- "Türk Milleti düşerse müslümanlıktan geriye bir şey kalmaz"

Alper Yanar, gençlere sorgulayıcı, ahlaklı, vicdanlı ve hoşgörülü olma tavsiyesinde bulunarak, sözlerini şöyle tamamladı.

"Tiyatronun da dramanın da anavatanı Anadolu'dur. Tiyatro, 'dithyrambos' ritüelleri ile bu coğrafyada başlar ve gelişir, drama bu toprakların derlenmiş duygularıdır. İnsanlar senaryo yazabilmek için önce dramanın dilini öğrenmeleri gerek, sonra tek ihtiyacınız kağıt, kalem ve duygularınız. Drama eğitimine başlamak için hiç bir zaman geç değildir ama çocuklar için drama eğitiminin daha ilkokulda başlaması çok iyi olur. Anadolu insanının duygu zenginliği çok ve güçlü, tüm temel sanat dallarının enstrümanları değişse de temeli hep duygudur. İnanın dünyanın hiç bir yerinde Anadolu insanı kadar feraset sahibi halk bulamazsınız. Öz kültürümüzü korumak için kendi değişimimizin sorumluluğunu kendimiz almalı ve toleranslı olmayı öğrenmeliyiz. Şu an Anadolu'nun sulak bölgelerine göz dikmiş bir irade ile savaşımız var. Bu irade, ülkeyi başsız bırakıp parçalama gayretinde. Bu ruhsuzlar kendinden olmayan insan ya da insanlıkla ilgilenmiyorlar. Bu çok vahşi ve tehlikeli. Şimdi önemli olan ülkemizin beka sorunudur, kimseyi yaftalamadan bunu anlatmalıyız. Türk Milleti düşerse müslümanlıktan geriye bir şey kalmaz." şeklinde konuştu.


AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :