"Afrin operasyonunu çarpıtmak basın hürriyeti değil"

"Afrin operasyonunu çarpıtmak basın hürriyeti değil"

Bilişim hukukçuları, Suriye'nin Afrin bölgesinde TSK'nin yürüttüğü Zeytin Dalı Harekatı'na yönelik asılsız ve çarpıtma haberlerin düşünce, basın ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceğini bildirdi- Bilişim Hukuku Derneği Başkanı Kürşat Ergün:-

İSTANBUL (AA) - İZZET TAŞKIRAN - Bilişim hukukçuları, Suriye'nin Afrin bölgesinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) yürüttüğü Zeytin Dalı Harekatı'na yönelik asılsız ve çarpıtma haberlerin düşünce, basın ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği yönünde görüş bildirdi.

Bilişim Hukuku Derneği Başkanı Avukat Kürşat Ergün, AA muhabirine yaptığı açıklamada, birçok vatandaşın haberi artık geleneksel medya organları yerine sosyal medya ve bazı siteler üzerinden aldığını söyledi.

Bazı grupların, haber alma hakkını bahane ederek, yanlış yönlendirmeler yaptığına dikkati çeken Ergün, bunun sadece Türkiye'de meydana gelen bir sorun olmadığını, dünyanın birçok yerinde yaşandığını kaydetti.

Türkiye'de gündem çok hızlı değiştiği ve her gün insanların tamamını etkileyecek gelişmeler yaşandığı için bundan menfaat elde etmeye çalışan birtakım çevrelerin, kendi niyetlerini gerçekleştirmek üzere bazı yöntemler uyguladığını anlatan Ergün, sosyal medya ve internet üzerinden yapılan her türlü eylemin, hukuk içerisinde olması gerektiğini vurguladı. Ergün, aksi halde insanların birbirlerinin özgürlük alanlarına haklı olmadıkları halde müdahale etmeye başlayacağını, bunun da ciddi kaosa yol açacağını söyledi.

Algı yönetimi ile toplumun yanlış yönlendirilmesi durumunda verilecek cezanın Türk Ceza Kanunu'nda "halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama" başlığı altında düzenlendiğini hatırlatan Ergün, şahıs ya da kurumların sosyal medyada buna uygun hareket etmesi gerektiğini aktardı.

Kürşat Ergün, şöyle devam etti:

"Suriye'de Türk askerinin haklı mücadelesine rağmen birtakım çevrelerin, bilinçli olarak bu harekatı karalamak, TSK ile bazı devlet kurumlarına zarar vermek amacıyla birtakım algı çalışmaları içine girdiklerini görüyoruz. Bunlarla alakalı cumhuriyet savcılarının res'en ya da vatandaşların şikayeti üzerine 'halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve aşağılama' suçundan soruşturma açmaları gerekiyor.

'Sivil toplum örgütü' adı altında bazı grupların, 'devlet politikalarını eleştirme' diyerek, kamu menfaatlerine zarar verebilecek, özellikle de terör örgütlerinin faaliyetlerini meşrulaştıracak şekilde birtakım paylaşımlarda bulunduklarını görüyoruz. Böyle olduğu için konu içinde terör varsa doğrudan doğruya terörle mücadele kanunları devreye giriyor. Terör örgütlerinin faaliyetlerini övme, propaganda yoluyla yayma ile ilgili Terörle Mücadele Kanunu ile Türk Ceza Kanunu'nun ilgili hükümleri gereğince işlemlerin başlatılması lazım."

Ergün, ilgili kanunda terör örgütü faaliyetlerini meşru gösterecek şekilde propaganda yapanların hapis cezası alabileceklerinin açıkça yazıldığını kaydetti.

Bu suçlara internet ortamında veya sosyal medyada yapılanların da dahil olduğunun altını çizen Ergün, "Son günlerde, sosyal medyada bu türlü paylaşımlar yapan kişilere yönelik kolluk kuvvetlerince operasyonlar yapıldığını görüyoruz. Bu operasyonlar meşrudur ve haklıdır. Burada paylaşımların takip edilerek, 'Ben nasılsa bulunamam' düşüncesiyle yapılanların IP adreslerinden çok rahatlıkla ilgili birimler tarafından tespit edileceğini unutmamak lazım." değerlendirmesinde bulundu.

Avukat Ergün, kişinin kendisinin üretmediği ancak suç unsuru bulunan paylaşımları sosyal medyada yaymasının hukuki sorumluluğunun aynı olduğunu ifade etti.

- "Sadece paylaştım, bahane değil"

Vatandaşların bu bilinç ve sorumlulukla sosyal medyada hareket etmesi gerektiğini vurgulayan Ergün, "İletiyi üretmedim sadece paylaştım" şeklindeki gerekçelerin suç unsurunu ortadan kaldırmadığını bildirdi.

Ergün, siyaset, spor ve sanat alanında topluma mal olmuş kişilerin söylemedikleri birtakım konuşmaların yapılmış gibi gösterilmesinin ve paylaşılmasının da suç unsuru içerdiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

"Kişiyi karalamak, haysiyet, onur ve şerefine yönelik paylaşımlarda bulunmak da doğrudan doğruya Türk Ceza Kanunu'nun hakaret hükümleri kapsamında değerlendirilir. İlla ceza almanız için bir kişiye hakaret etmenize gerek yok. Onun onur, şeref ve saygınlığına müdahale edebilecek, onun aleyhine algı oluşturacak şekilde birtakım paylaşımlarda bulunmak da bu kapsamdadır. Buradaki maksat önemli. Bu paylaşımlardan dolayı yüz binlerce kişi doğrudan etkilenebiliyor. Bu anlamda da ağırlaştırılmış şekilde ceza alabilirler. Mağdur olan kişiler, bunlara yönelik davalar da açarlarsa ciddi manada tazminat kazanabilirler."

- "Suç unsurlarının titizlikle aranması gerekir"

Ceza hukuku alanında çalışmalarıyla bilinen Avukat Dr. Mehmet Sarı da Zeytin Dalı Harekatı'nın hafifleştirilmeye, değersizleştirilmeye çalışılması veya operasyonu yürüten kişilere hakaret etme iddialarında suç unsurlarının titizlikle aranması gerektiğini söyledi.

Bu suçun gerçekten kişinin iradesiyle işlenip işlenmediğinin net olarak belirlenmesi gerektiğini vurgulayan Sarı, suçla gerçekten irtibatı olduğunun tespit edilmesi halinde kişiye soruşturma açılabileceğini belirtti.

Sarı, sosyal medyada hesabın kendisine ait olmadığı, suç unsuru içeren sözleri söylemediği veya çeşitli mecralarda bu tür paylaşımlarda bulunmadığı yönünde inkarda bulunmadığı sürece kişi hakkında işlem yapıldığını aktararak, "Mecranın sosyal medya, doğrudan basın açıklaması veya bir türlü yapılan irade açıklanması olmasının bir önemi yok. Sonuçta bunun suç olarak Türk Ceza Kanunu'nda tanımlanmış ve karşılığının olup olmadığı üzerinde duruluyor." değerlendirmesini yaptı.

Kişinin haksız şekilde suç isnadı altında kalmaması gerektiğini dile getiren Sarı, "Kişilerin gerekirse iftirada bulunanlar ve hesaplarını illegal yollardan elde edenler hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunmasında bir beis yoktur. Ayrıca, bilişim suçları açısından da getirilen önemli tedbirler var. Nitekim, ayrı bir kategorik suç bazında da değerlendirilmek suretiyle bu anlamdaki usulsüzlüklerin ve haksızlıkların önüne geçilme çabası bulunuyor." diye konuştu.

Benzer eylemlerin basın yayın organları aracılığıyla işlenmesinin suçun ağırlaşmış halini teşkil ettiğini aktaran Sarı, bu durumda gazetelerin sorumlu yazı işleri ya da mesul müdürleri hakkında gerekli takibin yapıldığını kaydetti.

Avukat Sarı, basın özgürlüğünün kapsamı açısından dikkat edilmesi gereken noktaları şöyle anlattı:

"Basın hürriyeti, tartışılamaz şekilde anayasal bir teminattır. Fakat, basın hürriyeti asla bir suç işleme hürriyeti değildir. Anayasa'nın 28. maddesinde 'Basın hürdür, sansür edilemez.' diyor ama devam eden cümlesinde 'kanuna açıkça aykırılık halleri bakımından sınırlanabileceğini, bunun bir özgürlük olamayacağı" ifade ediliyor. Biz, somut bir şekilde diyebiliriz ki, basın hürdür, doğrudur. Basın özgürlüğü önemli bir değerdir fakat bu suç işleme özgürlüğü değildir. Afrin operasyonunda TSK'nın yaptığı mücadeleyi kırma, maniple etme, çarptırma ve bunu basın hürriyeti olarak kullanma imkanı yoktur. Basın hürriyeti buna cevaz vermez."

- Uluslararası iş birliği

Avukat Fehmi Ünsal Özmestik de kişisel itibara saldırı hedefiyle sosyal medyada bazı sahte içerikler oluşturulması ve görsellerle oynanmasının hukuka aykırı durumları beraberinde getirdiğini söyledi.

Özmestik, bir kişinin yapmadığı bir açıklamayı bilerek yaymanın çeşitli tazminat davalarına neden olduğunu dile getirerek, "Kişinin fotoğrafları kullanılıyorsa, özel hayatın gizliliğini ihlal, hatta bazı hallerde kişisel verilerinin ifşası anlamına da gelebilir. Savcılık makamı çeşitli noktalarda suç duyurusunda bulunabilir. Kişinin herhangi bir şekilde paylaşmadığı bir fotoğrafı, belki bazı oynamalar yaparak paylaşımlar yapılabiliyor. Bu hem kişi hem de şirket açısından olabilir. Ticari açıdan ya da şahsi hukuk bakımından birtakım aykırılıkları beraberinde getiriyor." ifadelerini kullandı.

Asılsız haberlerin ve sosyal medya paylaşımlarının daha sonra silinmesi işlemiyle ilgili bazı zorlukların yaşandığına dikkati çeken Özmestik, şöyle devam etti:

"İnternete bir haber düştüğü zaman yalanlanıp gerçeği ortaya çıkana kadar binlerce kişi tarafından kanıksanıyor. O kişi ya da şirketin, bu haberin gerçek olmadığını açıklama ve ilgili haberi sitelerden çıkartma adına çok ciddi çalışma yapması gerekiyor. Türkiye'de ilgili kanunlar kapsamında hukuka aykırı bir içeriği erişime engelleyerek, çeşitli önlemler alınabiliyor. Fakat bunun tüm dünyadaki internet sitelerine uzanabilmesi için uluslararası bir iş birliği yapılması gerekiyor. Bu olayda da yeknesak tüm devletlerin bir araya geldiği bir fikir birliği mevcut değil."

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :