Adnan Oktar organize suç örgütü davası

Adnan Oktar organize suç örgütü davası

Adnan Oktar organize suç örgütüne yönelik aralarında örgütün elebaşı Adnan Oktar'ın da bulunduğu 167'si tutuklu 226 sanığın yargılandığı davada, sanıkların savunmalarının alınmasına devam edildi- Tutuklu sanık Altuğ Müştak Berker, eski Fatih Üniversitesi

İSTANBUL (AA) - Adnan Oktar organize suç örgütüne yönelik aralarında örgütün elebaşı Adnan Oktar'ın da bulunduğu 167'si tutuklu 226 sanığın yargılandığı davada, tutuklu sanık Altuğ Müştak Berker, eski Fatih Üniversitesi Rektörü FETÖ firarisi Şerif Ali Tekalan ile 17-25 Aralık’ta FETÖ’ye destek olmak için gittiği iddialarına ilişkin "FETÖ ile iltisaklı kişileri uyarmak, 'Hükümete karşı hareket yapmayın, fitne çıkarmayın.' demek için gittik. Uyarmak için gittik." dedi.

İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi karşısında bulunan salondaki duruşmada, tutuklu sanıkların savunmalarının alınmasına devam edildi.

Tutuklu sanıklardan Yasin Göker, Almanya’da doğup büyüdüğünü, 2013 yılında Almanya’daki bir lisede grafik tasarım öğrencisi olduğunu, 7 haftalık bir staj yapması gerektiğinden, önceden tanıdığı tutuklu sanıklardan Mustafa Çalıkoğlu’ndan staj için yardım istediğini söyledi.

Sonrasında staj için İstanbul’a geldiğini anlatan sanık Göker, "2013 yılı Temmuz ayında Adnan Bey ile tanıştım. Samimiyeti ve dindarlığı çok hoşuma gitti. Ara ara ziyaret ediyordum kendisini. Bana Kuran okumamı, ayet ezberlemem gerektiğini tavsiye etmişti. Sonra ben Almanya’ya döndüm. 2013-2014 yıllarında Adnan Bey’i yayınlardan takip ediyordum. Gece hayatım vardı, kulüplere gidiyordum ama ayrıca dindardım. Gece kulüplerine giderken sıkılıyordum. Arkadaşlarımın zoruyla gidiyordum. Gece kulübünde takılırken, kızlarla tanışma fırsatım çok vardı. Allah’tan korktuğum için zinaya hiç girmedim. Adnan Ağabey ile tanışınca 5 vakit namaz da kılmaya başladım. Adnan Bey ile tanıştıktan sonra bakış açım da değişti. Kuran’ı okuduğumda hayatın sadece işten, gece kulüplerinden ibaret olmadığını anladım. Ortaokulda biyoloji dersinde bize evrim teorisini anlatılıyordu. O zaman bile lise hocama 'Ben bunlara inanmıyorum. Allah’ın varlığına inanıyorum.' diyordum. Bunları eve gidip internetten araştırdığımda hemen önüme Harun Yahya siteleri çıkıyordu." ifadelerini kullandı.

Göker, hiçbir örgüte üye olmadığını savunarak, "Tutuklanana kadar 3 senedir A9 televizyonunda yayına çıkıyordum. Teyzemin yanında ikamet etsem de yayınlar sebebiyle ara ara arkadaşlarımın yanında kalıyordum. Sahabeler nasıl muhacirleri ağırladıysa onun gibi. Sözde ecir kazanmaları için kızlara cinsel istismarda bulunduğumu asla kabul etmiyorum. Tecavüz çok ağır bir suçlama. Dinle zina bir arada olmaz. Bunu herkes bilir. Bunu çocuğa da sorsalar bilir. Su ve ateş nasıl bir arada olmazsa zina da dinle bir arada olmaz. Bana suçlamaları isnat eden kızlar, 20 yaşında. Hepsi İstanbullu fırlama kızlar. Hadi dinle hiç ilgileri yok, internetten araştırırlar. Ecir namaz kılarak, oruç tutarak kazanılır. Ben onları dini duygularla istismar edemem." diye konuştu.

Mahkeme Başkanı Mehmet Galip Perk, sanık Göker ile Koray Coşkun adlı kişi arasında geçen bir telefon görüşmesinin kayıtlarını hatırlatarak, bu görüşmede Göker’in Coşkun’a sorduğu "Biz de tatlı yiyecek miyiz?" sorusu ile neyi kastettiğini açıklamasını istedi.

Buna karşın sanık Göker, söz konusu görüşmede, bir firmanın dondurmasını çok sevdiğini ve arkadaşına o dondurmayı getirip getirmeyeceğini sorduğunu öne sürerek, arkadaşından dondurma istediğini ancak bunun iddianameye farklı yansıtıldığını savundu.

Mahkeme Başkanı Perk, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanan Beril Koncagül’ün, sanık Göker hakkındaki ifadesini okudu.

Koncagül’ün, "Örgüte yeni katılan, Yasin Göker gibi isimler, çok uzun süre turnike sistemini kabul etmemişlerdir. Bu yüzden Adnan Oktar tarafından örgüte getirilen fahişeler ile bu kişiler zorla ilişkiye girdirilmiştir. İlişki esnasında bu erkekler fahişeler tarafından aşağılanırlar. Buradaki amaç hem bu erkekleri kadınlara karşı düşman etmek hem de bu aşağılanmadan dolayı erkekliklerini kaybeden erkeklerde eziklik, kendini ispatlama çabası, kadınlara karşı kin ve intikam duygusu geliştirilirdi. Uzun süreli erkeklere yapılan bu aşağılanma sonrasında hedef kadınla turnike sistemine sokularak kendilerine yapıldığı gibi kadınlar da aşağılatılarak kadınların kendini değersiz hissetmesine sebep olurdu. Bu eylem erkekler tarafından artık irade dışı refleks olarak yapılan eylem halini alırdı. Bunun nedeni de Adnan Oktar’ın erkekler üzerinde kurduğu psikolojik oyundur. Bu turnike sistemi eskiden beri Adnan Oktar tarafından bu şekilde yürütülürdü." ifadesini hatırlatan Perk, sanığa buna ilişkin diyeceklerini sordu.

Sanık Göker, Beril Koncagül’ü yayınlardan bildiğini, kendisiyle hiç tanışmadığını söyleyerek, "Yalan söylüyor, iftira atıyor. Böyle bir şeyi kabul etmiyorum. Hapishaneden çıkmak için bunları söylemiştir. Cinsel iftira yönünde bir şey söylemesi için buna göre ifade vermiş. Ayrıca kimse de beni aşağılamadı. Ben kadınları çok severim, hiçbir derdim yok kadınlarla. Sanki benim duygularımı biliyor da böyle bir ifade veriyor. Külliyen yalan söylüyor." dedi.

Göker’in ardından, iddianameye göre, örgüt üyesi olduğu, Dragos’ta "0" denen kulede sabit olarak gün içinde bulunduğu, nöbet tuttuğu, "Bacılar" adlı gruptaki kadınların istekleriyle ilgilendiği, kamera odasını yönettiği ve turnike sisteminin bir elemanı olduğu iddia edilen tutuklu sanık Yusuf Erkan Özoğuz’un savunmasına geçildi.

Özoğuz, 1996 yılından itibaren Milli Değerler Vakfı yöneticisi olduğunu, arkadaşlarının kendisine "Yasef" ve "Josef" diye de hitap ettiğini, bunun kod isim olmadığını belirterek, 32 yıl önce Adnan Oktar’ın talimatıyla bir kadınla imam nikahı kıydığının, yine Oktar’ın talimatıyla bu nikahı bozduğunun iddia edildiğini, bunun gerçeği yansıtmadığını söyledi.

Örgüt içindeki "Kardeşler" grubunun üyesi olmadığını, suç işlemek amacıyla finansörlük yapmadığını, turnike adlı sistemle ilgili hiçbir iddiayı kabul etmediğini anlatan Özoğuz, "Buradaki hanım arkadaşlarım can yoldaşım, dostum, kardeşimdir. Arkadaşlarımla 1988 yılında tanıştım. Arkadaşlarım nerede toplanırsa oraya giderim. Bu onlara karşı şiddetle muhabbetimden kaynaklanır. Yağmur yağsa giderim, 50 derece sıcak olsa giderim. Allah bana nasip ettiği sürece gittim. Dragos’ta beni çok sık gördükleri için benim yetkili olduğumu düşünmüş olabilirler. Bizde herkes sorumluluk sahibidir, dikkatlidir, eğitimli ve titizdir. Bir konuda sorumluluk verildiğinde elinden geleni yapar. Orada birçok kamera vardır. Ana monitör bozulursa yedek olsun diye çok kamera vardır. Bir evin en çok kullandığı yer mutfaktır. O odada da çay var, kahve var. Çay, kahve içeriz, sohbet ederiz orada." ifadelerini kullandı.

Bu ifade üzerine mahkeme başkanı, "Kamera odalarında bulunmanız, Dragos’un denetlemesi ya da güvenliği sağlamak adına mıdır?" diye sordu.

Özoğuz, "Hayır ben oraya arkadaşlarımı görmeye gidiyorum. Kamerada dikkatimi çeken bir durum olursa arkadaşlarıma söylerim. Geniş bir ekran vardır. Orada hareket olunca merakınız icap ediyor. Hamiyet diyebiliriz. Mesela bir gün otururken sırtlarında sırt çantasıyla bir erkek, kız geldi. 155’i aradık, onların DHKP/C’li olduğundan şüphelendik." yanıtını verdi.

Duruşmada daha sonra, firari durumdayken üzerinde iki ayrı sahte kimlikle yakalanan Altuğ Müştak Berker’in savunması alındı.

Berker, 40 yıldır milletin gözü önünde olduklarını, yaptıkları faaliyetleri herkesin gördüğünü, şeffaf olduklarını, 2000 yılında da aynı şekilde yargılandıklarını ve işkence gördüklerini öne sürdü.

Mahkeme başkanı, sanık Berker’e Z.Y. ve A.D. adlı kişileri tanıyıp tanımadığını sordu. Berker tanımadığını söyleyince başkan bu kez, "Üzerinizden çıkan kimlikler bunlar. Bu kimlikleri nasıl buldunuz?" diye sordu. Sanık Berker, "Kimlikleri Kadıköy’de sakallı gözlüklü biri bana getirdi." diye yanıt verince başkan, "Bunun hayatın olağan akışına uygun bir savunma olduğunu mu düşünüyorsun?" dedi. Sanık Berker de böyle bir şeyi ilk defa yaptığını, 1999 yılında gözaltına alındığına işkenceye maruz kaldığını, "Emniyete tekrar girersem bana işkence yapılır mı?" diye endişe ettiğini ileri sürdü.

"Örgüt üyeliği" ve "cinsel saldırı" suçlarından da yargılanan tutuklu sanık Altuğ Müştak Berker, kimsenin baskı ve talimatıyla evlenmediğini, 1991 yılında gençlik duygusuyla evlendiğini ve örgüt talimatıyla boşanmadığını iddia etti.

"Basın ve siyasilerle görüşür, örgüte kız getirir, nöbet tutar." iddialarına ilişkin sanık Berker, "Türkiye’de milli birlik gayesiyle kurum, vakıf, derneklerle, siyasilerle karşılıklı konuşuyordum. Milletimize fayda sağlayacak lobi faaliyetler yapıyordum. Turnike diye bir şey kesinlikle söz konusu değil. 1999’da da böyle şeyler yapıldı. Bu kesinlikle bir iftiradır. Dindarlara yapılan çok klasik bir söylemdir. Dindarlara cinsellikle ilgili iftiralar atılır. Nöbet diye bir sistem yok, manzarası, bahçesi güzel olan bir yerde arkadaşlarla oturuyoruz. Sistematik bir nöbet yok." diye konuştu.

İddianamede, bir müştekinin "Grupları kontrol etmek için 12 imam belirlendi, bu imamlardan biri Altuğ Berker’di." iddialarına karşı sanık Berker, "İmam kardeşler gibi şeyler yok. Biz dini cemaat değiliz, laik bir grubuz. Bizim aramızda imam, kardeşler grubu gibi hiyerarşik sistemler olmaz. Arkadaşlarla aramızda sadece fikir alışverişi olabilir." dedi.

Cinsel saldırılarla ilgili olarak bahsedilen kişilerin hayali olduğunu, bu ifadelerin masa başında hazırlandığını savunan sanık Berker, bazı kişilerle ayaküstü bir iki defa görüştüğünü, müştekileri 2017’de Uluslararası Evrim Konferansı veya iftar davetlerinde görmüş olabileceğini, bu kişilerin etkin pişmanlıktan faydalanmak için bu şekilde ifade verdiklerini öne sürdü.

- "FETÖ’yü uyarmak için iftara gitmişler"

Eski Fatih Üniversitesi Rektörü FETÖ firarisi Şerif Ali Tekalan ile Fatih Üniversitesi'ne giderek, 17-25 Aralık’ta destek olduğu iddialarına ilişkin de sanık Berker, "İftar davetine gittim, herkese açık olan bir davettir. 17-25 Aralık’tan sonra FETÖ ile iltisaklı kişileri uyarmak, 'Hükümete karşı hareket yapmayın, fitne çıkarmayın.' demek için gittik. Uyarmak için gittik." savunmasını yaptı.

Sanık Berker, müşteki avukatlarının katılma talepleri değerlendirilmediği için sorularına cevap vermek istemediğini söyledi.

"Örgüt üyeliği" ve Adnan Oktar’ın gözaltına alındığı sırada ona eşlik eden polislere sosyal medya üzerinden "tehdit" ve "hakaret" ettiği iddiasıyla yargılanan tutuklu sanık Bahadır Köseoğlu ise yazdığı yazıların tehdit amaçlı olmadığını iddia ederek, "Adnan Oktar ile şov yapılmak amacıyla polisin basına yansıyan hareketleri vardır. Ben de çok doğru olmayan şeyler yazmışım. Bunu kabul ediyorum. Buradaki kişileri kendi kardeşim gibi severim. Benim alınma sebebim, bu polis mevzusundan. Yakın bir bağlantım olmasa da örgüte bağlanmışım. Yaptığım paylaşımları kendi isteğimle yaptım, örgütle bağlantım yok. Arkadaşlarımı da örgüt olarak da görmüyorum." ifadelerini kullandı.


Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :