AB Bakanı ve Başmüzakereci Çelik AA Editör Masası'na konuk oldu

AB Bakanı ve Başmüzakereci Çelik AA Editör Masası'na konuk oldu

Bakan Çelik: (3)- "(AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Mogherini'nin darbe girişiminin ardından yaptığı açıklamalar) Bize namlu doğrultmuşlar, taraflara itidal tavsiye ediliyor. Beni öldürmek isteyenle bana itidal tavsiye edildiği z

ANKARA (AA) - Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini'nin Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişiminin ardından yaptığı açıklamalarla ilgili, "Bize namlu doğrultmuşlar, taraflara itidal tavsiye ediliyor. Beni öldürmek isteyenle bana itidal tavsiye edildiği zaman bu benden yana olmak değildir." diye konuştu.

Bakan Çelik, Anadolu Ajansı (AA) Editör Masası'nda gündeme ilişkin açıklamalarda bulunarak soruları yanıtladı.

Çelik, "Avrupa Birliği'ni (AB) darbe girişiminin ardından gereken dayanışmayı göstermemekle eleştirdiniz. Gecikmeli olarak ziyaretler başladı. AB yönetimleri hatalarını anladılar mı yoksa pozisyonları büyük ölçüde aynı mı?" sorusu üzerine, Avrupa içerisinde hala bazılarının geçmiş olsun dileklerini iletmediğini, Türkiye'nin işini yapmaya devam edeceğini ancak bir dostluk olmadığının da bilincinde olacağını kaydetti.

Bakan Çelik, Avrupa'da insan hakları, hukuk devleti ve demokrasi gibi değerlere bağlı olan, Türkiye'yi seven ve kıymetini bilen insanların da bulunduğunu söyledi.

AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini'nin, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında taraflara itidal tavsiye etmesini eleştirdi.

Çelik, "Bu bizden yana olmak değildir. Bize namlu doğrulmuşlar, taraflara itidal çağrısı yapıyor. Beni öldürmek isteyenle bana itidal çağrısı yapılıyorsa bu benden yana olmak değildir. Orada haklı ve meşru olan taraf biziz. Bu üslubun aynısını biz Mısır'da Sisi'nin eylemlerinden sonra gördük. Taraflara itidal çağrısı yapmak taraflara sakin olun demek, sakin olursanız yani direnmezseniz hayatınızı kaybedersiniz." dedi.

- "Avrupalı liderler sınıfta kaldı"

Türkiye'nin AB'nin sahip olduğu değerleri, birlik temsil ettiği için savunmadığını, evrensel olduğu için savunduğunu ifade eden Çelik, "Bu değerler karşısında Avrupalı liderler sınıfta kalmıştır. İyi bir sınav verememiştir. Bu da tarihe çok acı bir not olarak düşülmüştür." diye konuştu.

Bakan Çelik, Türkiye'nin tarihinde birçok darbeyle karşı karşıya kaldığını hatırlatarak 15 Temmuz darbe girişiminin Türkiye'yi ortadan kaldırmaya yönelik bir katliam girişimi olduğunu ve tarihte böyle bir şeyin benzerinin bulunmadığını dile getirdi.

Çelik, "Türkiye'de ilk defa egemenliği alıp başka bir ülkeye teslim edecek bir yapı çıktı. İlk defa birileri egemenliği alıp başka bir ülkeye teslim etmeye çalıştı. Bir tarafı katliam şebekesidir. Bir tarafı bir mafya şebekesidir. Bir tarafı sapık bir dini anlayış temelinde askeri bir diktatörlük kurma girişimidir. Büyük resme baktığınızda Türkiye’yi ortadan kaldırmaya çalışma girişimidir." ifadelerini kullandı.

Bütün AB liderlerinin demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti temelinde Türkiye'nin yanında olması gerektiğine dikkati çeken Çelik, birlik liderlerinin demokrasiyi daha iyi hale getirmek için Türkiye'ye haksız eleştiriler yapmasına karşın, Türkiye'deki darbe girişiminde demokrasinin ortadan kaldırılmasına sustuklarını anlattı.

Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz ile görüşmesinde, Almanya'ya 1915 Ermeni iddialarına ilişkin Türkiye'nin tepkisini ilettiğinde, Schulz'un kendisine Alman milletvekillerinin ifade özgürlüğünü korumak durumunda olduğunu belirttiğini hatırlatan Çelik, Schulz'a "Oradaki milletvekillerinin ifade hürriyetlerini korumanız karşısında, buradaki meslektaşlarınızın katliamla karşı karşıya gelmesinde dayanışmanız nedir?" sorusunu yönelttiğini söyledi.

- "AB’nin sahip olduğu vizyonu Türkiye olarak üretmeye ve korumaya devam edeceğiz"

AB liderlerinin, birliğin güvenliğine, geleceğine, refahına ve değerlerine zarar verici ifadelerine karşı, Türkiye'nin bu değerleri korumaya devam edeceğini bildiren Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"AB’nin sahip olduğu vizyonu biz Türkiye olarak üretmeye ve korumaya devam edeceğiz. Parlamento Başkanı ilk 48 saat içerisinde gelmeliydi, burada konuşmalıydı. Komisyon Başkanı gelmeliydi, Türk liderlerle dayanışma göstermeliydi. Bazıları Türkiye karşıtlığından mesafeli durdu. Bu meseleyi (darbe girişimini) bazıları ise hakikaten anlamadı."

Darbe girişiminin AB'ye nasıl aktarılacağı ve bu yönde ne gibi planlar olduğu sorusu üzerine Çelik, Slovakya'nın başkenti Bratislava'da 2-3 Eylül'de gayriresmi olarak düzenlenecek AB Dışişleri Bakanları Toplantısı'nda, darbe girişiminin anlatılacağını ve sorulara cevap verileceğini belirtti.

Çelik, AB temsilcilerinin Türkiye'deki olağanüstü hal (OHAL) şartlarını yakından görmek için geldiklerinde, "OHAL'in topluma etkisini görmedik." şeklinde açıklamalarda bulunduklarını ve OHAL hakkındaki kanaatlerinin değiştiğini söyledi.

Charlie Hebdo saldırısında Türkiye'nin AB'nin yanında olduğunu ve Türkiye'nin bunun gibi birçok saldırı yaşadığını hatırlatan Çelik, Türkiye'nin demokrasi konusunda ders alacak bir ülke olmadığını vurguladı.

Çelik, darbe girişimiyle Türkiye'nin tek partili hayattan çok partili hayata geçtiği süreçte edindiği demokrasi bilincinin test edildiğinin altını çizdi.

Darbe girişiminden sonra Türk seçmenine AB'ye üyelik sürecinin anlatılmasında herhangi bir zorluğun olup olmadığı sorusuna Çelik, "AB, Türkiye'ye ön yargı ve çifte standartlarla yaklaşmadığı dönemde halkımız AB'ye desteğini artırıyor. AB çifte standartlarla geldiğinde ve vizyonsuzluğa yuvarlandığında halkımız desteğini çekiyor. AB'den Türkiye'ye doğru yaklaşımlar arttığında anketler yükseliyor. Kötü yaklaşımlar arttığında anketler düşüyor." yanıtı verdi.

Bakan Çelik, Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecine dair Avrupalı liderlerin yaptığı bazı açıklamalara yönelik şunları kaydetti:

"AB, insan hakları ve hukuk devletine dayalı, objektif kriterlerle müzakereler yürüten bir birlik olacaksa ben, bu ülkenin milli çıkarlarının ve gelecek perspektifinin bu birliğe tam üyelik olduğunun altını çizerim. Eğer müzakereler sürse ve biz objektif kriterleri yerine getirsek de 'Türkiye AB üyesi olmayacak.' deniyorsa ya da islamofobinin yükselerek plajlarda insanların giysilerine müdahale edilip, aşırı sağın AB liginde başat rol oynadığı, Avusturya'da aşırı sağı aşan ve ırkçılığa varan ifadelerin sosyal demokrat siyasetçileri kuşattığı, darbe girişiminde AB ülkelerinin sınıfta kaldığı bir tablo ortaya çıkacaksa, ben dönerim Türkiye Cumhuriyeti'nin bir bakanı olarak 'Ülkemin böyle bir birlikte olmasını arzu etmiyorum.' derim. O ilkeler ve prensipler önemli bizim için. AB bir siyasi değerler kulübü olarak, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra bir daha o acılar yaşanmasın diye, insanlığın ortak aklının ürettiği bir birikimdir."

AB'de yükselen aşırı sağı, Ortadoğu bölgesinde yükselen selefi cihatçı akımlara benzettiğini söyleyen Çelik, bunları idare etmeye çalışanların iktidarını kaybettiğine dikkati çekti. Çelik, aşırı sağın AB'deki ana akımları yutacağını ifade etti.

Bakan Çelik, AB üyesi ülkelerin siyasetlerini "Erdoğan-Türkiye-İslam düşmanlığı, anti-semitizm, ırkçılık ve Avrupa düşmanlığı" şeklindeki bir "siyasi matruşka"ya benzeterek AB'nin geleceği için bu bakış açısı konusunda uyarıda bulundu.

Avrupalı liderlerin üslubundan aşırı sağın kazançlı çıkacağına vurgu yapan Çelik, Türkiye'yle "el sıkışarak" her şeyin konuşulabileceğini ama tehdit yoluyla hiçbir şeyin yaptırılamayacağını söyledi.

Göç krizi konusunda Türkiye'nin kapasitesi, dayanışma ve ortak eylem planı ile tarihin en büyük krizinin çözüldüğünü belirten Çelik, AB'nin şu anda Kuzey Afrika'dan gelen göçü önlemek için Libya ve diğer ülkelerle benzer anlaşmalar yapmaya çalıştığını ancak Türkiye gibi bir kapasitenin hiçbir yerde olmadığını kaydetti.

Göç krizi söz konusuyken Türkiye'ye 1 ay içinde 4-5 kez üst düzey ziyaret yapıldığını anımsatan Çelik, darbe girişiminden sonra ise hiç yapılmadığına dikkati çekerek şu ifadelere yer verdi:

"Siz ortak değerler için savaşmak, mücadele etmek gerekince Türkiye'ye 'Buyrun, en ön koltuk sizin' derseniz ama arkasından ortak değerleri aynı kurumlarda paylaşmak gerektiğinde 'Üzgünüz, rezervasyonunuz yok' derseniz, biz bu tabloyu kabul etmeyeceğiz ve bunu sürdürmeyeceğiz. Nitekim bu bağlamda, vize serbestisi olmadığı müddetçe yani ortak değerler temelinde bir paylaşım olmadığı müddetçe bizi davet ettiğiniz mücadele koltuğunu yani Geri Kabul Anlaşması'nı asla uygulamaya koymayacağız."

- "Türkiye'nin o paraya ihtiyacı yok"

Çelik, konuşmasına şöyle devam etti:

"(AB'nin mülteciler için Türkiye'ye söz verdiği 3 milyar avro) AB Komisyonunun Genişlemeden Sorumlu Komiseri Johannes Hahn, 'Türkiye'nin bu paraya ihtiyacı var' demiş. Türkiye'nin o paraya ihtiyacı yok. İkincisi, Türkiye satın alınabilir bir ülke değil. Hahn, bu şekilde konuşarak Türkiye ve AB arasında bir kazanım olarak ortaya çıkmış bu süreci de sabote eden açıklamalar yaptığının farkında olmalıdır."

AB söz verdiği 3 milyar avroluk bütçe içinde 100 milyon avronun çok ötesine geçemezken, Türkiye'nin ise barındırdığı 3 milyon civarındaki mülteci için 20 milyar dolardan fazla harcama yaptığının altını çizen Çelik, bahsedilen şeylerin "komik" olduğunu söyledi.

Türkiye'nin 3 milyona yakın mülteci barındırmasının yanında bazı Avrupa ülkelerinin "100 kişi için referandum yapmaktan bahsettiğini" veya "Mültecilerin gelmesini milli kimliğimize aykırı buluyoruz, milli kimliğimizi korumak istiyoruz." gibi "ırkçılığa varan" açıklamalar yaptığını söyleyen Çelik, "AB, bir üst kimlik oluşturmuştur ve eğer bu üst kimlik içerisinde bir dış politika üretemezseniz, tekrar milli kimliklere dönülecekse bu İkinci Dünya Savaşı öncesi şartlara dönmek anlamına gelir. Bunlar çok tehlikeli açıklamalardır." değerlendirmesinde bulundu.

Çelik, "Birtakım Avrupalı siyasetçilerin basiretsizliğiyle AB'nin bir çöküşe yöneltilmesine de karşı durmak zorundayız." diyerek Avrupa'da aşırı sağın yükselmemesi, barışın ve önceden beri hedef olan grupların korunması için bunun gerekli olduğunu vurguladı.

- "O komiserin haddine değil"

AB Komisyonunun Dijital Ekonomiden Sorumlu Üyesi Günther Oettinger'in, bir Alman gazetesine verdiği demeçte, “(Türkiye'nin AB üyeliği) Bugünkü şartlar altında bir üyelik önümüzdeki on yılı aşkın bir süre için gerçekçi değil. Bu daha çok Erdoğan sonrasının bir konusu olacaktır." açıklamasının anımsatıldığı soruya cevaben Çelik, "O komiserin haddine değil." diye konuştu.

Böylesine ağır bir darbe girişimi karşısında Türkiye'yle yeterince dayanışma içinde olmayanların bir kısmının "Erdoğan'sız bir Türkiye" istediğinin altını çizen Çelik, eğer darbe başarılı olsaydı bu kişilerin "Pek hoş olmadı ama hadi yolumuza devam edelim." gibi bir tavır sergileyeceklerini ifade etti.

Türk halkının muhalif taraflar dahil tamamının seçilmiş Cumhurbaşkanına suikast girişimine ve demokratik kurumların lağvedilmesine topyekun karşı durduğunu hatırlatan Çelik, AB konusundaki en yüksek ivmenin sağlanarak tam üyelik müzakerelerinin başlaması gibi pek çok konunun Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde gerçekleştiğine dikkati çekti.

Çelik, Erdoğan'ın liderlik ettiği reformlar olmasaydı Türkiye'nin bugün AB'ye tam üyelik hedefi olan bir ülke olmayacağını kaydederek bu tür açıklamaların "yabancı düşmanlığı, aşırı sağ ve kültürel ırkçılığa" vardığını ve ciddiye alınmaması gerektiğini sözlerine ekledi.

(sürecek)

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Önceki ve Sonraki Haberler