Prof. Dr. Ali Akpınar

Prof. Dr. Ali Akpınar

60 bin liralık soru..

60 bin liralık soru ve seviyemiz

Geçtiğimiz günlerde bir profesör hocamız geldi ve dedi ki hocam size bir soru yönelteceğim, hem de altmış bin liralık bir soru? Hayırdır dedim, şunları söyledi: Bu soruyu, bir televizyonda bilgi yarışmasında sordular, yarışmacı bilemedi ve otuz bin lirayı aldı, yarışmadan çekildi. İşin garip tarafı ben de tam bilmiyorum sorunun cevabını?

Dedim, neymiş bu altmış bin liralık soru?

Soru şu: Aşağıdakilerden hangisi Kur’ân’ın kelime manasıdır?

Okunan kitap

Mucize kitap

Yol gösteren kitap

Hayret ettim, bir kere bu soru altmış bin lira etmez, dedim. Halkının tamamına yakını Müslüman olan ve bin yıl İslam’a hizmet etmiş bir milletin çocukları nasıl böyle bir soruyu bilemez? Böyle bir soruyu bilemeyecek durumda olan bir kimse ne cesaretle kamunun önünde büyük para ödüllü bir yarışmaya katılma cesaretini bulabiliyor? İşin garip tarafı bir profesör olarak siz nasıl bilemezsiniz bu sorunun cevabını?

İlk emri ikra’ –oku olan bir kitabın kelime manasını nasıl bilmezsiniz. Namazın olmazsa olmaz şartlarından biri kıraat yani okuma değil midir? Elbette Kur’ân’ın kelime anlamı okunan kitaptır.

Sonra düşündüm, nasıl oldu da bu kadar yabancılaştık, kültürümüze, dinimize, değerlerimize? Nasıl bu kadar koptuk?

Önceliklerimiz değişti, zihinlerimiz yüzlerce gereksiz, ikincil bilgilerle işgal edildi. İnancımız, kültürümüz, kutsalımız dediğimiz değerlerimize gereken ilgiyi gösteremedik, onlara sahip çıkamadık. Yahut onlara sahip çıkmayı birkaç cafcaflı kelimeye indirgedik. Sözgelimi Kur’ân’a saygı, onu abdestsiz ele almama, onu kıymetli torbaların içerisinde, kütüphane raflarının en üst köşelerinde saklamaya indirgendi. Onu üç kere öpüp başımıza koymakla, onu okumadan evimizde bulundurmakla ona karşı sorumluluğumuzun bitivereceğini sandık.

Evet, çoğumuzun nazarında Kur’ân’ı okumak, anlamak ve hatta gereklerini yaşamak bize dünyalık pek fazla bir şey kazandırmayacaktı. Bu yüzden çocuklarımızın okul ve meslek seçimlerinde Kur’ân eğitimini şart olarak görmedik. Aslında yanılmış ve yanılgımıza yenilmiştik. Zira Kur’ân’ı okuyup anlama ve yaşamanın kazanımı hem dünyevîdir, hem de uhrevî. O, kendisine sahip çıkanları dünyada da aziz eder, ahirette de. Kendisini görmezden gelenleri, gereken değeri vermeyenleri dünyada da zelil eder ahirette de.

O halde bir kere daha kendimizi test edelim, kabirde Münker Nekir adlı sorgu melekleri sormadan: Bizim Kitabımız ne? Bizi yöneten ve yönlendiren düsturumuz ne? Kur’ân bizim neyimiz oluyor? Peki, biz Kur’ân’ın nesi oluyoruz? Kur’ân bizim kaçıncı önceliğimiz? Onu okumak, anlamak ve yaşamak hayatımızın kaçıncı olmazsa olmazları arasında? Sahi bizim kitabımız ne?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.