"28 Şubat’ın en büyük mağduru kadınlardı"

"28 Şubat’ın en büyük mağduru kadınlardı"

Başörtülü olduğu için üniversiteden atılan, afla döndüğü okulundan mezun olduktan sonra öğretmenliğe başlayan Memur-Sen Kadınlar Komisyonu Genel Başkanı Öçal, 28 Şubat'ta başörtülü öğretmen olarak pek çok yaptırıma maruz kaldı- Öçal:- "28 Şubat her ne kad

ANKARA (AA) - FERİDE PELİN İNAL - Türkiye tarihine "postmodern darbe" olarak geçen, antidemokratik uygulamaların yaşandığı 28 Şubat sürecinde sınıf öğretmenliği yapan Memur- Sen Kadınlar Komisyonu Genel Başkanı Habibe Öçal, başörtüsüyle öğretmenlik yaptığı bu süreçte ağır yaptırımlara uğradı.

Öçal, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 1987 yılında başörtüsü yüzünden okuldan atıldığını anlattı.

Bolu’da iktisat bölümünün 2. sınıfında okurken başörtüsü yüzünden okuluna devam edemediğini belirten Öçal, 4 sene sonra afla döndüğü okulunu tamamladığını söyledi.

28 Şubat sürecinden bir ay önce de Milli Eğitim Bakanlığı tarafından sınıf öğretmeni olarak atandığını aktaran Öçal, "28 Şubat ilan edildikten sonra ayrıcalıklar başladı. Başörtülü bir şekilde derslere sokulmuyordum. Gelen müfettiş sorgulamaları, soruşturmalar beni ve benim gibileri yalnızlaştırıyordu. Tecrit edilmiştik. Herhangi bir ücret ve ek ders istemiyordum. Yalnızca çocukların derslerine girmek istiyordum. Ama bu talebimi reddediyorlardı" dedi.

Bu sürecin sıkıntılarını en çok kadınların çektiğini ifade eden Öçal, "28 Şubat her ne kadar erkekleri de etkilemiş olsa da bu işin en büyük mağdurları kadınlardı. Sadece başörtülü kadınlar üzerinden yürütülen bir operasyon değil aynı zamanda başörtüsüz kadınlar üzerinden de yürütülen bir operasyondu. Bu kadınlarımızda toplumsal kutuplaşmanın tarafı konumuna itildiler. Başörtülü ve başörtüsüz kadınlar kategorize edildi ve bunun neticesinde toplumda bir kutuplaşma meydana geldi" diye konuştu.

- "Kesilen ceza şeref madalyamdı"

Henüz 40-45 günlük öğretmenken 28 Şubat sürecinde "Büyük bir gurur kaynağı" olarak nitelendirdiği bir cezaya maruz kaldığını aktaran Öçal, şöyle devam etti:

"28 Şubat ilan edildiğinde ben yeni atanmış 40-45 günlük bir öğretmendim. İkinci çocuğuma da hamileydim. Travmanın en şiddetlisini o hamilelik sürecinde yaşadım. 25 Aralık'ta kızımı dünyaya getirdim. 26 Aralık'ta hastane yatağımda yatarken okulun müdür yardımcısı maaş cezamı bildirdi. Bu çok acıydı. Sanki kaçıyormuşum, göçüyormuşum gibi o cezayı bana hastanede imzalattırdılar. 26 Aralık'ta bana kesilen maaş kesme cezam benim şeref madalyam olarak hala dosyamda saklıdır. Hak ve hukuk ihlali uygulamalar, maaş kesim cezaları, kınama gibi cezalarla devam etti. 3 aylık hamilelik iznim boyunca okula gitmediğim halde maaş kesim cezalarım geldi. Ben yasal olan izin süremi dolduruyordum. Buna rağmen cezalar alıyordum. 20 ay boyunca maaş kesme cezası, ardından kıdem dondurma cezası ve en sonunda memuriyetten men soruşturmalarımız açıldı. O süreçten sonra ben başörtümün üzerinde peruk kullanarak okula devam ettim."

- "Ağır travmalar yaşadık"

28 Şubat süreci boyunca ve sonraki yıllarda da ağır travmalar yaşadığını dile getiren Öçal, "28 Şubat'ı gündüz değil günün 24 saati yaşadık. Öyle ki geceleri kabus görüyorduk. Sürekli bir karabasanla uyanıp kalkıyorduk. Ciddi anlamda ruh sağlığımız çökmüştü. Sıkıntılar yaşamaya başladık. Depresyon geçiriyorduk. Bu süreçte başvurduğum hekim bana antidepresan kullanma tavsiyesinde bulundu" dedi.

Kadınlar olarak çok büyük kırılmalar yaşadıklarını belirten Öçal, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bu zaman zarfında bir yılgınlık oldu. Ümitsizliğe düşme olsa da o süreci kadınlar arasında karşılama ve kabullenme de farklılıklar oldu. Kimisi bu süreyi hafif atlatıyor gibi görünse de ben hafif atlatıldığı kanaatinde değilim. Birçok arkadaşım çok ağır şekilde atlattı. Başını açtı, açmadı, direndi, direnmedi şeklinde kategorize etmeyi kadın açısından doğru bulmuyorum. Hepimizin dayanma eşikleri farklıydı. 'Başını açanlar davaya ihanet etti' gibi bir algı oluşturulmasına da karşıyım. Bu süreçte ciddi kırılmalar meydana geldi. 28 Şubat'ın en büyük etkilerinden biri de devletin kadın figürü üzerinde oynamalarıydı. Özellikle Fadime Şahin üzerinden başörtülü, muhafazakar, mütedeyyin kadınlar iffetsiz konuma düşürülerek toplumda böyle bir kamuoyu oluşturulmaya çalışıldı. Medyanın da pompalamasıyla başörtülü kadınlar sokakta gezemez hale geldiler. Arkalarından Fadime Şahin benzetmesi yapılarak iffetleri ve namuslarıyla imtihan edildiler."

- "Taşkınlığa mahal vermedik"

O dönemdeki antidemokratik uygulamalara karşı yurt çapında el ele eylemler düzenlediklerini anımsatan Öçal, "Bu el ele eylemlerde hiçbir şey yapmıyorduk. Hiçbir taşkınlık yapmadan sadece insan zinciri oluşturuyorduk ama polisin çok sert uygulamalarına maruz kaldık. İtilip kakıldık, tekmelendik, cop yedik. Buna rağmen polise bir çakıl taşı fırlatmak bile aklımıza gelmedi. Taşkınlığa mahal vermedik. Biz inanıyorduk ki bu devlet de polis de bizimdi" diye konuştu.

"28 Şubat’ın en büyük mağduru kadınlardı"

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :