"2019'a Doğru AK Parti" paneli

"2019'a Doğru AK Parti" paneli

SETA Genel Koordinatör Yardımcısı Altun:- "CHP'nin 2019'a giderken elinde irtica söylemi dışında aparatı kalmadı. Kılıçdaroğlu partisinin başına geçerken Baykal'ın uyguladığı bu siyaseti terk edeceğini söylemişti. Şimdi ise buna geri döndü. Çünkü uluslara

İSTANBUL (AA) - Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Genel Koordinatör Yardımcısı Fahrettin Altun, "CHP'nin 2019'a giderken elinde irtica söylemi dışında aparatı kalmadı. Kılıçdaroğlu partisinin başına geçerken Baykal'ın uyguladığı bu siyaseti terk edeceğini söylemişti. Şimdi ise buna geri döndü. Çünkü uluslararası kamuoyu buna dönmesini telkin etti." dedi.

Altun, SETA'nın düzenlediği "2019'a Doğru AK Parti" panelindeki konuşmasında, bugünü konuşurken dünü de dikkate aldıklarını söyledi.

AK Parti'nin kurulduğu günden bu yana iki alanda mücadele verdiğini belirten Altun, bunları ayakta kalmak ve merkez partisi olarak kalma mücadelesi olduğunu kaydetti.

Altun, AK Parti'nin ilk günden itibaren saldırılara maruz kaldığını aktararak, bu saldırıların AK Parti'nin politikalarına değil, partinin varlığına yönelik olduğunu dile getirdi.

AK Parti'nin bölgesel düzeyde de meydan okumalarla karşı karşıya kaldığını anımsatan Altun, "Özellikle 2006'dan sonra Orta Doğu'da yeni bir dalga gündeme gelmeye başladı. Batı'dan Orta Doğu'ya yönelik bir korku siyaseti pompalanmaya başlandı. Burada dönüm noktası olarak Filistin'de Hamas'ın birinci parti olmasını alıyorum. O tarihten itibaren aslında giderek artan oranda korku politikası gündeme gelmeye başladı. 2009'da Türkiye İsrail'le Davos krizi yaşadığında bu korku politikasının küresel düzeye de yansıdığını gördük. Bölgesel olarak AK Parti'nin karşı karşıya kaldığı meydan okumaların zirveye çıkma noktası Arap devrimleriyle başladı ve Suriye krizi bu anlamda en kritik husus oldu. Suriye krizi olmasaydı AK Parti'nin karşılaştığı meydan okumalar bu denli derin ve ağır olmayacaktı." değerlendirmelerinde bulundu.

Altun, başka bir saldırının küresel alanda kendini gösterdiğini anlatarak, burada da 2009 sonrası AK Parti'ye yönelik bir eleştiri furyası başladığını, zamanla nefrete döndüğünü, bunun en net ortaya çıktığı yerin Gezi olayları olduğu tespitinde bulundu.

AK Parti'yi 2002'de iktidara taşıyan unsurlarla hala iktidarda tutan unsurların farklı olduğuna dikkati çeken Altun, dünyadaki siyasi ve sosyal değişimlerin insanların taleplerini de etkilediğini söyledi.

Altun, küresel siyasetin sertleştiğini ifade ederek, bu durumun çatışmaya dönüşmesinin an meselesi olduğunu aktardı.

Son 15-20 yılda Batılılaşma paradigmasının ciddi anlamda değer kaybettiğini belirten Altun, "Erdoğan 'Dünya beşten büyüktür'le bu yaklaşımı sembolize etti. Batının medeniyetin kaynağı Doğunun da medeniyetin alıcı olduğu anlayışının değersizleşmesi gerçekleşti." dedi.

- "15 Temmuz gerçek anlamda bir dönüm noktasıdır"

Altun, konuşmasının devamında 15 Temmuz'un Türkiye'de gerçek anlamda bir dönüm noktası olduğunu dile getirerek, "Türkiye siyaseti 15 Temmuz direnişinin mirasına sahip çıkanlarla bu mirası kirletmeye çalışanlar arasında mücadele sahasıdır. Bu noktada yerli ve milli siyaset bu direnişin mirasına sahip çıkmanın adıdır. Yerli ve milli siyaset muhafazakar demokrasi çizgisinden daha kapsayıcıdır." ifadelerini kullandı.

Toplumun siyasetten beklentisinin arttığını belirten Altun, siyasetin de toplumdan beklentileri olduğunu söyledi.

Altun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın toplumu siyasetin merkezine yerleştirmesinin toplumun siyasallaşması konusunda ciddi katkısı olduğunu kaydetti.

Toplumun bu sayede bir siyasal bilinç kazandığını anlatan Altun, şunları ifade etti:

"Özellikle dışarıdan gelen tehditlere dönük olarak bir farkındalığa sahip olduk. Bir çatışma ve ateş topunun bulunduğu bir ortamdayız. Bu ortamda ayakta durmak ve büyümek zorundayız. Cumhurbaşkanı Erdoğan bunu topluma açık bir şekilde anlatıyor. Hali hazırda AK Parti'nin en önemli risklerinden birinin rakipsizlik olduğunu düşünüyorum. AK Parti'nin kendisinin karşısında gerçek siyasal bir aktörün konumlanmamış olması kendi muhalefetini üretmesini zorunlu kılıyor. An itibariyle bu sahneler ve meydan okumalardan sonra AK Parti tam da düze çıkmış bir noktadadır."

Altun, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 10 Kasım'da yaptığı konuşma ve yaptığı vurgulara dikkat çekerek, sözlerini şöyle noktaladı:

"2002, 2003 ve 2004'te yaptığı konuşmalarda Atatürk ifadesi geçen yerlerde karşımıza çıkan unsurlardır. Cumhurbaşkanı bunları ilk defa söylemiyor. Burada vurgulu olarak söylediği başka bir şey var. Atatürkçülük birilerinin tekelinde değildir. Burada bir strateji var. Bunu görmek gerekir. 'Toplumdaki Atatürk sevgisiyle dogmatik ideoloji olarak Kemalizmi birbirinden ayırıyorum.' diyor. Bu ayrımı yaptıktan sonra 'Milletin gönlünde olan Atatürk' diye bir vurgu yapıyor. AK Parti devleti, milleti barıştırdı. Dışarıdan gelen saldırılarla bu süreç kesintiye uğramasaydı bu çok daha erken normalleşme yaşanacaktı. Bu normalleşme yaşanırken, tarihi kurucu figürler birleştirici olarak hatırlanıyor. Geçmişte olduğu gibi bölücü ayrıştırıcı olarak değil. CHP'nin 2019'a giderken elinde irtica söylemi dışında aparatı kalmadı. Kılıçdaroğlu partisinin başına geçerken Baykal'ın uyguladığı bu siyaseti terk edeceğini söylemişti. Şimdi ise buna geri döndü. Çünkü uluslararası kamuoyu buna dönmesini telkin etti."

- "Türkiye'nin kendi kararlarını alması farklı bakışlara neden oldu"

SETA Toplum ve Medya Araştırmaları Direktörü İsmail Çağlar'ın moderatörlüğünü yaptığı panelde konuşan Takvim gazetesi yazarı Ekrem Kızıltaş ise Türkiye'nin yürüyüşünde AK Parti ile ciddi bir değişiklik olduğunu söyledi.

Kızıltaş, Türkiye'nin kendi kararlarını almasının içeride ve dışarıda farklı bakışlara neden olduğunu aktararak, Osmanlı'dan günümüze devlet anlayışı ve siyasi alandaki değişimlere dikkati çekti.

Türkiye'deki siyasi ve sosyal gelişmelerin tarihsel süreç içerisinde değerlendirmelerini yapan Kızıltaş, sosyo-ekonomik alanda yaşanan değişimler konusunda örnekler verdi.

Kızıltaş, Türkiye'nin gidişatını bisiklete benzeterek, "Bazen yavaş bazen orta hızda bazen de çok hızlı gittiğimiz bir yol bu. Bisikletle alakalı temel durum durunca düşeceğinizdir. Düştükten sonra tekrar kalkıp o bisiklete binip binemeyeceğiniz karmaşık bir konu. Eğer bisiklete bindiyseniz gitmek zorundasınız. Türkiye'nin 2019'a yürüyüşü de böyledir. Bu yürüyüşte bisikletin orta ya da hızlı olması gerekiyor." diye konuştu.

Yerel, genel ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dikkati çeken Kızıltaş, yerel seçimlerin ilk olması nedeniyle önem arz ettiğini söyledi.

Kızıltaş, Türkiye'de Gezi Parkı odaklı olaylarla başlayan ve 15 Temmuz'a kadar gelen süreçleri anımsatarak, şöyle devam etti:

"Bugünlerde de dövizde yukarı hareketlilik var. Bütün mesele şu. Bir yerli filmde 'Yaptım ama sor niye yaptım?' şeklinde bir replik vardı. 'Oluyor ama niye oluyor?' sorusunu sorup, bunun cevabını aramamız lazım. Türkiye'nin kendi ayakları üzerinde durması, kendi göbeğini kesmesi, kendi haliyle kalmayıp çevre ülkelere ve mazlum coğrafyalara ulaşması birtakım çevreleri ciddi anlamda rahatsız ediyor. Her birimizin yaşadığı bir hayat var. Yaşadığımız birtakım sıkıntılar var. Kendi küçük fotoğrafımız, hikayemiz var. Bir de hep beraber yaşadığımız büyük hikaye var. Bu büyük resimde yakın dönemde yaşadığımız bir tecrübe var. 2015, 7 Haziran seçimleri. Bu seçimler siyasi ustalığın gerekli olduğuna inanma konusunda zaafları olan birilerinin 'Cumhurbaşkanım siz buraya kadar getirdiniz. Siz bir kenarda oturun. Biz bu işi hallederiz.' diyerek giriştikleri bir maceraydı. Kampanya pek kampanya gibi değildi. Adaylar pek aday gibi değildi."

AA

Kaynak:Haber Kaynağı

Etiketler :